1826 yılında Cihangir’de dünyaya gelmiştir. Annesi Esma Hanım babası ise Bolulu Mehmet Ağa adında topçu bir yüzbaşıdır. Şinasi babasını küçük yaşta Şumnu kuşatmasında kaybetmiştir. Dolayısıyla akrabalarının yardımıyla büyümüştür. İlköğrenimini mahallesinde bitirdikten sonra Tophane mektebinde tahsiline devam etti. Mezun olduktan sonra da Tophane kalemine memur olarak girdi. Kalem mensuplarından İbrahim Efendiden Arapça ve Farsça yazı yazma usullerini öğrendi. Fransız topçu uzman Reşit Bey’den Fransızca öğrendi. Tophane Kalemindeki başarılarıyla kısa sürede Tophane müsteşarı Ziver Bey’in takdirini kazandı. Fransa’ya eğitim almak için Ziver Bey’inde yardımıyla Reşit Paşa’ya mektup gönderdi. Reşit Paşa Şinasi’nin Paris’e gitmesini uygun gördü. 1850 yılında maliye eğitimi almak üzere devlet eliyle yurt dışına giden ilk öğrenci oldu. Fransa’da beş yılan kalan Şinasi Fransız edebiyatını yakından tanıma fırsatı buldu. Özellikle Lamartin ile tanışması Şinasi’nin edebi çehresini değiştirdi. Fransa’da kısa sürede tanındı. Hatta yazar ve şairlerin derneğine üye seçildi. Bu dönemde Ernest Renan ile tanıştı. Hangi yıl Paris’ten döndüğü kesin olmamakla beraber 1855 yıllarında döndüğünü söyleyebiliriz. İstanbul’a döndükten sonra Meclis-i Maarif üyeliğine atandı. Ancak Ali ve Fuat Paşalar Şinasi’yi kendi rakipleri gördükleri için Mustafa Reşit Paşa’nın iktidarda bulunmadığı dönemlerde Şinasi’yi görevden attırmak için her türlü iftira ve engellemeyi yapıyorlardı. 1858 yılında Mustafa Reşit Paşanın ölümünden sonra Şinasi kendisini tamamen edebi çalışmalara vermiştir. Tercüme-i Manzume ve Şair Evlenmesi oyununu bu dönemde yazmıştır.
1860’da Agah Efendi ile beraber sahibi Türk ilk gazete olan Tercüman-ı Ahval gazetesini çıkardı. Ancak gazetenin 24. sayısında Şinasi Agah Efendi ile anlaşamayarak gazeteden ayrıldı. 1862 yılında tek başına Tasvir-i fkar gazetesini çıkardı. Hafta iki kez yayınlanan gazete 1868 yılından sonra haftada beş kere yayınlanmaya başladı. Müntahabat-ı Eşar, Durub-i Emsal-i Osmaniye eserlerini bu gazetede tefrika etti. Bunun dışında Yusuf Kamil Paşa’nın Telamak çevirisini, Ahmet Vefik Paşa’nın Hikmet-i Tarih ve Şecere-i Türki eserleri de bu gazetede yayınlandı. Ayrıca Tasvir-i Efkar gazetesinin baş yazarı Şinasi ile Ceride-i Havadis gazetesinin baş yazarı Mehmet Sait Efendi arasında cereyan eden “Mesele-i Mebhusetü Anha” adlı tartışma Türk edebiyatında tenkit türünün gelişmesinde önemli katkıları olmuştur. 1863 yılının sonlarına doğru Tasvir-i Efkâr gazetesinde Abdulaziz dönemini eleştiren Şinasi hükümet tarafından Meclis-i Maarif üyeliğinden atıldı.
1865’te Şinasi adının Ali Paşa’ya düzenlenen bir suikasta karışması sonucu Tasvir-i Efkar gazetesini Namık Kemal’e bırakarak Paris’e gitti. Bu gidişinde Şinasi kendisini tamamen ilmi çalışmalara vermiştir. Fransız lügatçilerle dostluk kurarak bir lügat yazmaya başlamış ancak tamamlayamamıştır. Yeni Osmanlılar derneğinin üye olma baskıları neticesinde 1869 yılında İstanbul’a kesin dönüş yapar. Bu devrede eşini boşamış ve yalnız kalmıştır. Babıali’de kiraladığı bir evin alt katına matbaa kurarak yayıncılık çalışmaları yapmaya başladı. Hastalanınca Mustafa Fazıl Paşa’dan destek görmüştür. 1871 yılında başında çıkan bir ur yüzünden hayatını kaybetti.
Tanzimat edebiyatının fikir babası yenileşmenin önderi Şinasi hayatı boyunca hem edebi alanda hem de sosyal hayatta yeni duyuşların ve düşüncelerin önderi olmuştur. Tercüman-ı Ahval gazetesinin ilk sayısında yayınladığı Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi ile Tanzimat edebiyatının sınırlarını çizmiştir. Halktan kopuk olan Divan edebiyatının dilini eleştirmiş, sade ve anlaşılır bir dilin önderliğini yapmıştır. Şinasi düşünse sistemini akıl ve mantığa dayandırmıştır. Heyecan lirizm veya romantizm Şinasi’de aranacak en son özelliklerdir. Edebiyatı toplumu aydınlatan bir araç olarak kullanır. Eski geleneklere yüzünü kapatıp yönünü tamamen Batı’ya çevirmiştir. Tiyatro, gazete, makale ve tenkit türünü Türk edebiyatına sokan Şinasi’dir. Sade süssüz açık ve kısa cümle geleneği Şinasi ile başlar. Yine Divan edebiyatında sıkça kullanılan bağlaçları terk eden de Şinasi’dir. İlk özel gazeteyi çıkararak bir bakıma Tanzimat edebiyatının da başlangıcını yapmıştır. Gazeteden sonra Türk gençliğinin düşünce sistemi tamamen değişmiş, pozitivizm ve realite ön plana çıkmıştır. Şinasi şiirlerinde nesirdeki başarısını gösterememiştir. Şiirlerinin düşünceye ve öğretmeye yönelik olması sanatını donuk kılmıştır. Ancak yine de kullandığı dil ve şiirde geleneğin aksine güncel temaları işlemesi bakımından şiire yeni bir anlayış kazandırmıştır. Fransız edebiyatından çeviri yaptığı fabllar Türk edebiyatında bir yeniliktir.
Eserleri:
Şair Evlenmesi: Eldeki bilgilere göre bir Tür yazarın yazdığı Vakayı-ı Acibe ve Havadis-i Garibe-i Kefşger Ahmed (Papuşçu Ahmet’in Maceraları) adlı üç perdeli oyunla, Hayrullah Efendi’nin Hikaye-i İbrahim Paşa be-İbrahim-i Gülşeni adındaki tragedyasından sonra Türk edebiyatında kitap olarak basılan ilk tiyatro oyunu Şair Evlenmesi’dir. Eser tamamen orta oyunu tekniği ile 1860 yılında yazılmıştır. Bir Töre Komedyası özelliği taşıyan "Şair Evlenmesi", görücü usulüyle evliliğin sakıncalarını konu almaktadır. Batılı tutum ve davranışı, kılık ve kıyafetiyle pek sevilmeyen, eğitimli olmasına rağmen saf bir yapıya sahip Şair Müştak Bey, sevdiği Kumru Hanım'la, kılavuz ve yenge hanımlar aracılığıyla evlenmiştir. Nikah sonrasında kendisiyle evlendirilen kişinin, Kumru Hanım'ın çirkin ve yaşlı ablası Sakine Hanım olduğunu görünce önce bayılır sonra itiraz eder. Mahallelinin de işe karışmasıyla başına gelenleri kabul etme mecburiyetinde kalan Müştak Bey'in imdadına arkadaşı Hikmet Bey yetişir. Hikmet Bey'in mahalle imamına verdiği rüşvetle olay çözülür, yapılan hile sonuçsuz kalır.
Tercüme – i Manzume: 1859 yılında basılan bu eser Fransız şairlerinden çevrilen 100 dize civarındaki şiirlerden oluşmaktadır. Şinasi bu çevirilerde asıl metne bağlı kalmıştır. Değiştirdiği metinleri işaretleme yoluna gitmiştir. Türk edebiyatında ilk olan bu çevirilerde göze çarpan olay biçim özgürlüğünde yapılan ilk adım olmasıdır. Eserde Racina, Athalie, La Fontaine, Gilbert, Fenelon ve Lamartin’den seçilmiş dizeler yer almaktadır.
Müntahabat-ı Eşar: 1862 yılında basılan bu eserde Şinasi yazdığı kasideleri, gazelleri, şarkıları, methiyeleri, müfretleri ve mesnevileri toplamıştır. Eserde ayrıca mizahi ve hicvi şiirler de vardır. Eser dokuz bölümden oluşmaktadır.
Durub-i Emsal-i Osmaniye: Eser 1852’de bastırılmıştır. Eserde 1500 civarında atasözü ve 300 civarında vecizeli söz bulunmaktadır. Daha sonraları üçüncü baskısını yapan Ebuzziya Tevfik atasözü sayısını 4004’e çıkarmıştır.
Müntahabat-ı Tasvir-i Efkar Siyasat: Şinasi’nin Tercuman-ı Ahval ve Tasvir-i Efkar gazetelerinde kaleme aldığı siyasi yazılarının toplandığı eserdir. Eser Ebuzziya Tevfik tarafından 1885 yılında basılmıştır.
Mübahasat-ı Edebiye ve Mesele-i Anha: Şinasi ile Mehmet Sait Efendi arasında geçen ve tarihe Mesele-i Mebhusatü Anha adıyla geçen edebi tartışmaları 1885 yılında Ebuzziya Tevfik kitap halinde yayımlamıştır.
Şinasi’nin Türk şiirinde yaptığı yenilikler: • Şinasi kendinden önceki Türk şiirinden ayrı bir şiir vücuda getirmiştir. • Bu şiir, muhteva bakımından eskilerden ayrıdır. Şinasi münâcaat ve kasidenin “madde”lerinde bir tasfiye yapmış, yeni fikir temleri kullanmıştır. • Şinasi’nin ön plâna aldığı fikirler ve diğer “madde”ler, içinde yaşadığı devrin ileri hâkim fikirleridir: Modern kâinat görüşü, demokrasi, akılcılık gibi. • Şinasi’nin şiirleri üslup bakımından da yenidir: a) Şinasi Divan mazmunlarını büyük çapta terk etmiştir. b) Çıplak bir ifade tarzı yaratmağa çalışmıştır. c) Yeni imajlar bulma yolunu açmıştır. d) Arapça, Farsça tamlamaları çözmeğe gayret etmiş, bilhassa halkın kullandığı kelime ve ifade tarzlarına kıymet vermiştir. e) Canlı, hareketli, konuşma sentaksına yakın bir mısra yapısı kurmayı denemiştir. Mehmet Kaplan
Şinasi’nin Türk şiirinde yaptığı yenilikler:
• Şinasi kendinden önceki Türk şiirinden ayrı bir şiir vücuda getirmiştir.
• Bu şiir, muhteva bakımından eskilerden ayrıdır. Şinasi münâcaat ve kasidenin “madde”lerinde bir tasfiye yapmış, yeni fikir temleri kullanmıştır.
• Şinasi’nin ön plâna aldığı fikirler ve diğer “madde”ler, içinde yaşadığı devrin ileri hâkim fikirleridir: Modern kâinat görüşü, demokrasi, akılcılık gibi.
• Şinasi’nin şiirleri üslup bakımından da yenidir:
a) Şinasi Divan mazmunlarını büyük çapta terk etmiştir.
b) Çıplak bir ifade tarzı yaratmağa çalışmıştır.
c) Yeni imajlar bulma yolunu açmıştır.
d) Arapça, Farsça tamlamaları çözmeğe gayret etmiş, bilhassa halkın kullandığı kelime ve ifade tarzlarına kıymet vermiştir.
e) Canlı, hareketli, konuşma sentaksına yakın bir mısra yapısı kurmayı denemiştir.
Mehmet Kaplan
Şinasi’nin şiirlerinin en mühim cephesi devrine yeni görüşler aşılamak istediği 1855-1857 yılları arasında Reşid Paşa için yazdığı kasideler ile dini manzumelerinde ortaya koyduğu fikrî muhtevadır.
Her şeyden önce, eski münacatları dolduran malzeme yığınını ayıklıyor. Tanrı fikrini yer yüzüne ait teferruatla değil, kâinatın bütünlüğü içinde ortaya koyuyor. Gayesi, sanat göstermekten ziyade Tanrı ile kâinat arasındaki münasebeti anlatmaktır. Bundan dolayı fikri örten ve dağıtan kelime oyunlarını da bırakıyor. Minyatüre çok benzeyen eski münacatların karşısında Şinasi’nin ‘Münacat’ı sade çizgilerle yapılmış bir desene benzer.
Eskiler için Tanrı’nın varlığı bedihî bir hakikattir; bunu ispata kalkmak hem abes, hem de günahtır. Fakat Şînâsî, birdenbire, XVIII. yüzyılın akılcı filozoflarını hatırlatan şöyle bir mısra yazıyor: ‘Vahdet-i zâtına aklımca şehâdet lâzım’.
Akıl eskiler tarafından daima aşağı görülmüş bir melekedir. Onun Tanrı’yı anlamasına imkân yoktur. Şinasi ise Tanrı’nın birliğine inanması için aklının şehâdetine lüzûm olduğunu ileri sürüyor.