Şinasi
Sadeleştirilmiştir.
Mademki bir sosyal toplulukta yaşayan halk, bunca kanuni vazifelerle yükümlüdür, elbette sözlü ve yazılı olarak kendi vatanının menfaatine dair fikir ileri sürmeyi kazanılmış haklarından sayar. Eğer şu iddiaya sağlam bir delil aranacak olsa bilim kuvvetiyle zihni açılmış olan medeni milletlerin sadece politika gazetelerini göstermek yeterlidir.
Bu konu Devlet-i Aliyye tarafından dahi bir bakıma teyit edilmiştir ki Tanzimat'ın yüce meclisinin oluşumu sırasında kanun ve düzene ait tasarıların yazılıp sunulması için herkese resmî izin verilmişti. Hatta yüce hükümetin izni ile Osmanlı toprakları içindeki Müslüman olmayan halkın kendi dilleri ile hâlâ çıkardıkları gazeteler bile belki haklarından fazlaca serbesttir fakat asıl Osmanlı gazetelerinin bahsine gelince, resmî olmayan bir gazetenin devamlı olarak çıkarılmasında her nasılsa şimdiye kadar hâkim milletten hiç kimse zahmete katlanmamıştır. Hele şükürler olsun, yüce adaletin gölgesinde kaçırılan fırsatların telafisi nasip oldu. Şöyle ki: Bu yolda Türkçe bir gazetenin yayınlanması isteğine dair geçenlerde sunulan dilekçenin anlamı doğrultusunda Millî Eğitim Bakanlığı Meclisinden verilen mazbata üzerine vekiller meclisinde durum iyi karşılanmış ve bu konuda padişah tarafından da izin verilmiştir. (... ) Bu yüzden eski ve yeni ve eskisi yenisine üstün olarak meydana gelen büyük teşvikin teşekkürünü yerine getirirken hâl dilimizden açık olarak anlaşılan aczimizi acizane herkese ilan ederiz.
Şimdi bu gazete iç ve dış olaylardan seçilmiş bazı haberleri ve çeşitli bilimler ile daha başka faydalı konulara dair bahisleri anlatıp neşretmeye vasıta olacağından dolayı Tercümân-ı Ahvâl unvanı ile adlandırılması uygun görüldü. Tarife hacet olmadığı üzere söz, derdini anlatmaya mahsus bir Allah vergisi olduğu gibi insan aklının en güzel icadı yazı dahi kalemle hâlini anlatmaktan ibarettir. Bu itibarla giderek herkesin kolaylıkla anlayabileceği seviyede bu gazeteyi kaleme almanın gerekli görüldüğü şimdiden hatırlatılır.
Bu lütfu etmelidir fikr ü şükr ü zikr insan
Tercümân-ı Ahvâl, no. 9 Teşrîn-i Evvel 1277 (22 Ekim 1860)
Mâdam ki bir hey’et-i ictimâiyyede yaşayan halk bunca vezâif-i kanuniyye ile mükelleftir, elbette kâlen ve kalemen kendi vatanının menâfiine dair beyân-ı efkâr etmeği cümle-i hukûk-ı müktesebesinden addeyler. Eğer şu müddeâya bir sened-i müsbit aranılacak olsa, maarif kuvvetiyle zihni açılmış olan milel-i mütemeddinenin yalnız politika gazetelerini göstermek kifâyet edebilir.
Bu mebhas, Devlet-i Aliyyece dahi nev’amâ müeyyeddir ki, Meclis-i Âlî-i Tanzimat’ın teşekkülü sırasında kavânîn ve nizâmâta müteallik levâyihin tahriren arz olunması için umûma me’zûniyet-i resmiyye verilmişti. Hattâ hükûmet-i seniyyenin müsâadesi ile, dâhil-i memâlik-i Osmâniye’de teb’aa-i gayr-i müslimenin kendi lisânları üzre hâlâ çıkardıkları jurnaller bile, belki hukûklarından ziyadece serbesttir; fakat asıl Osmanlı gazetelerinin bahsine gelince, gayr-i resmî bir varakanın devâm üzre çıkarılmasında her nasılsa şimdiye kadar millet-i hâkimeden hiçbir kimse ihtiyâr-ı zahmet etmemiştir. Hele şükürler olsun, sâye-i adâlet-i seniyyede telâfî-i mâfât müyesser oldu. Şöyle ki: Bu yolda Türkçe bir gazetenin neşri istid’âsına dair geçenlerde takdîm olunan müzekkirenin meâlini musaddak Meclis-i Maarif-i Umûmiyye’den verilen mazbata üzerine, Meclis-i Hâss-ı vükelâyi fihâmdan dahi keyfiyet istihsân ve ol bâbta müsaade-i seniyye-i cenab-ı mülûkane şâyân buyrulmuştur. Ve bundan başka her def’a çıkarıldıkça bir nüshası, lâyık olmadığı hâlde huzur-i hümayuna takdim olunmak husûsuna irâde-i mahsûsa-i şâhâne teâkuben şeref-efzâ-yı sudur olmuştur. Bu vecihle sâbık ve lâhık ve lâhıkı sâbıkına fâik olarak zuhûra gelen teşvikat-i celîlenin îfâ-yı teşekküründe lisân-i hâlimizden müstebân olan aczimizi, âcizâne umûma dahi ilân ederiz.
İmdi, işbu gazete ahval-i dâhiliyye ve hâriciyyeden müntehap bâzı havadisi ve maarif-i mütenavvia ile sair mevâdd-i nâfiaya dair mebahisi neşr-ü beyana vasıta olacağından nâşî Tercüman-ı Ahval unvânı ile tesmiye olunmak münasip görüldü. Ta’rife hâcet olmadığı üzre kelam, ifade-i meram etmeğe mahsus bir mevhibe-i Kudret olduğu misillû, en güzel îcâd-i akl-ı insânî olan kitâbet dahi kalemle tasvir-i kelâm eylemek fenninden ibarettir; bu itibâr-i hakîkate mebnî, giderek umûm halkın kolaylıkla anlayabileceği mertebede işbu gazeteyi kaleme almak mültezem olduğu dahi makam münasebeti ile şimdiden ihtar olunur.