Doğum tarihi: 21 Haziran 1905, Paris, Fransa
Ölüm tarihi ve yeri: 15 Nisan 1980, Paris, Fransa
Sartre babasını iki yaşında kaybetmiş, annesinin ailesi, anneannesi ve dedesi (Schweitzer ailesi) tarafından büyütülmüştür. Sözcükler (1963) Sartre’ın çocukluk yıllarını anlatır. Sartre çocukluğunda ateist olmaya karar verir. Ama Tanrı’nın var olmamasının varlığı anlamsız kılacağına ve haklılaştırılamaz hâle getireceğine inanmaz. On bir yaşındayken annesi yeniden evlenir. Sartre 1920’de Paris’in ünlü Henri IV Lisesine girer. 1924’te École Normale Supérieure’e kabul edilir. Hayat boyu duygusal ve fikri yakınlığını sürdüreceği Simone de Beauvoir ile orada tanışır. Simone de Beauvoir’ın üç ciltlik otobiyografisi sayesinde Sartre’ın yaşamı konusunda da detaylı bilgi elde etmekteyiz.
Sartre gözleri bozuk olduğu için askerliğini meterolojist olarak yapar. 1931’de felsefe hocası olarak La Havre’a atanır. 1933-34 yılları arasında felsefe çalışmak için Berlin’e gider, orada Husserl ve Heidegger’in fenomenolojileriyle ilgilenir. Fransa’ya döndükten sonra La Havre, Laon, Lycée Pasteur gibi liselerde felsefe hocalığı yapar. Sartre ilk kitabı İmgelem’i (L’imagination) ve “Ego’nun Aşkınlığı: Fenomenolojik bir Betimlemenin Taslağı” başlığını taşıyan denemesini 1936’da yayınlar. Ancak onu Fransız edebiyat gündemine taşıyacak olan eseri 1938’de yayınladığı Bulantı (La nausée) adlı romanıdır.
1939’da Sartre orduya alınır. 1940’da esir düşer fakat bir yıl sonra kaçmayı başararak Alman işgali altındaki Paris’e döner. Savaş boyunca Paris’te öğretmenlik yapar, yazı yazar ve direnişe destek verir. Yazdığı oyunlar Sinekler (Les Mouches, 1943) Çıkış Yok (Huis Clos, 1944) Paris’te sahnelenir. 1943’te Varlık ve Hiçlik’i de yayımlar. Sartre 1944’te lise hocalığını bırakır ve kendisini tamamen yazmaya verir. Savaştan sonra romanlar, oyunlar, kısa öyküler, biyografi çalışmaları kaleme alır. Biyografi çalışmaları arasında en ünlüsü 3 ciltlik Gustave Flaubert biyografisidir. Simone de Beauvoir, Albert Camus, Maurice Merleau-Ponty ile birlikte Les Temps Modernes dergisini çıkarır. Felsefe ve siyaset yazıları çoğunlukla bu dergide yayımlanır.
1950’lerde Sartre varoluşçuluk akımının kurucusu ve savunucusu olarak tanınır. Savaş sonrasında yazdığı en önemli eser 1960 tarihinde yayımlanan Diyalektik Aklın Eleştirisi’dir. Bu eserde Sartre fenomenoloji (özellikle Heidegger’e yakın bir fenomenoloji) ile Marx’ın bir sentezini yapar.
Sartre çok yönlü bir düşünürdür. Oyun yazarı, romancı, biyografi yazarı, eleştirmen olduğu gibi, felsefenin pek çok alanında fikir üretmiş bir filozoftur. Ontoloji, felsefi antropoloji, siyaset felsefesi, psikoloji, estetik, etik, tarih felsefesi bu alanlar arasında sayılabilir. 20. yüzyılda bu kadar çok alanda faal olmayı başaran başka bir düşünüre az rastlanır. Batı felsefesi geleneğinde filozoflar genellikle siyasi gündeme karşı mesafeli bir tavır almayı tercih etmiş, kendilerini mekândan ve zamandan bağımsız, evrensel olarak geçerli hakikatleri bulmaya adamışlardır. Sartre bu geleneğe uymaz. O, yeni bir filozof kimliği, entelektüel tipi yaratmıştır. Bu entelektüel tipin politik bir ajandası vardır, bu ajanda onu dünyadaki sorunlara etkin bir biçimde tepki göstermeye, olayların içine girmeye, onlara “angaje” olmaya yöneltir. Ahlâki ve siyasi olarak belirlenmiş bir hedefe ulaşmak için çabalayan bu “angaje entelektüel” tipi felsefeyi de hayattan ayırmaz. Sartre kamusal tartışmalara, gösterilere, mahkemelere, grevlere katılmış; Amerika’nın Vietnam ve Fransa’nın Cezayir savaşlarına muhalefet etmiş, toplumda marjinalleştirilen, ezilen, zulüm gören kesimlerin yanında olmuş, sınıfsal sömürüye, sömürgeciliğe ve ırkçılığa karşı mücadele etmiştir.
1963’te kendisine Nobel ödülü verilmiş fakat o bu ödülü almayı reddetmiştir. Sartre 1974’te geçirdiği bir kriz sonucu kör olmuştur. 1980’de öldüğü zaman Fransız basını onu savaş sonrası Fransa’nın vicdanı olarak nitelemiştir. Bugün Sartre’den yalnızca savaş sonrası Fransa’nın değil, “çağının vicdanı” olarak söz edilir.
Felsefesi için tıklayınız.