Oruç Bey
Tevârîh-i Âl-i Osmân.
Bu taraftan, Rumların tekfuru, oğlunu birkaç bin kâfir ile Müslümanların üzerine gönderdi. Sultân Alâeddin haber alınca, her tarafa fermânlar yolladı. Tâ Sivas kapısına kadar hütmettiği yerlerden asker toplamaya adamlar gönderdi. Burada asker toplanırken, diğer taraftan, Osman Gazi bin kadar askerle büyük gazadır diyerek bu gelen kâfir askerinin üzerine bin kişiyi üç bölük yaptı. Bir gece üç yerden baskın yaparak Rum askerine girdiler. Kâfir sarhoş bir hâlde yatarken kılıç koydular, sabaha kadar kılıçtan geçirip darmadağın ettiler. Nice ganimet mallarıyla dönüp makamlarına geldiler. Malın onda birini çıkarıp Sultan Alâeddin’e gönderdiler. Sultân Alâeddin de bu ganimet malını görüp Osman Gazi’nin yiğitliğine sevinerek mutlu oldu. Hemen emretti, hazinesinden zırhlar çıkardı, elli katar deve ve elli katır mal ile yükletip gönderdi. Mısır’dan gelmiş, hazret-i Peygamber’in -salât ve selâm üzerine olsun- ak bayrağını çıkarıp Osman Gazî’ye gönderdi. Vezir Abdülaziz’i de birlikte gönderdi. Tuğ ve sancak çözülüp Osman Gazi’ye getirdiler. Bu taraftan, Osman Gazi’ye: “Sana Sultan Alâeddîn’den bu kadar hediyeler geliyor” diye haber verdiler. Osman Gazi karşılayıp Abdülaziz ile görüştü. Getirip yerleştirdi.
Ertesi gün Abdülaziz, padişahın gönderdiği hediyeleri verdi ve dedi ki: “Ey oğul! Baban Ertuğrul’un göndüğü ve Şeyh Edebali’nin yorumladığı rüya şöyledir: Osman Gazi dünyaya gelmeden Ertuğrul bir gece tuhaf rüya görüp uyandı. Bekleyip sabah namazını kılıp atına binerek Konya’ya vardı. Konya’da itibarlı bir kişi vardı. Adına Şeyh Edebali derlerde. Olgun kişilerdendi. Rüya ilminde mahareti vardı. Veliliği ve kerametleri görülmüştü. Derviş idi. Dünyalığı ve nimetleri bol idi. O bölgede meşhurdu. Sultan Alâeddin bile ona inanmıştı. Ertuğrul gelip ol gördüğü düşü anlattı: “Yâ Şeyh! Bir düş gördüm. Senin koynundan bir ay doğdu, gelip benim koynuma girdi. Göbeğimde bir ağaç bitti. Gölgesi dünyayı tuttu. Gölgesinin altında dağlar büyüdü. Her dağın dibinden büyük sular aktı. Bu sudan kimi içti, kimisi bağlar yaptı, ağaçlar dikip suladı. Çeşmeler akıttı. O uykudan uyandım. Düşüm budur. Yorumuna ne buyurursunuz” dedi. Şeyh: “Rüyanın tabiri şöyledir: “Osman adlı bir oğlun olacak. Çok gazalar yapacak. Müjdeler olsun ki, evlâdına padişahlık verildi. Mübârek olsun” dedi. “Ve benim de Rabia adlı bir kızım olacak. Oğlun Osman o kızı alacak. O kızdan çok oğullar nesilden nesile padişah olacaklar” dedi.
Rivayet ederler ki, Osman Gazi’nin gazaya başladığı tarih hicretin 680’inde idi. Anlatırlar ki, Sultan Alâeddin, vezîri Abdülaziz davul ve sancak gönderdiği zaman, şeyhin kızı Rabia Hatun’u birlikte gönderdi. Abdülaziz, Şeyh Edebali’nin kızı Rabia Hatun’u Osman Gazi’ye verip nikâhladı. Büyük düğün oldu. O gece gerdek gecesi olup muradları yerine geldi. Sabah abdest aldı. Atlarına bindiler. Abdülaziz, Şeyh Edebali ve yiğitler ata binip, koşu için meydana çıktılar. Âdet olduğu üzere koşu yapıp av yaptılar ve geri mekânlarına geldiler. Gelecekleri zaman ansızın Rum tarafında, ovada bir toz göründü. Tozun içinden bir atlı çıkageldi. Zırh ve silah mükemmel idi. Meğer bu kişi kâfir beylerinden imiş. Meydana gelip seslenerek dedi ki: “Aranızda Osman adlı adam kimdir?” Osman’ı gösterdiler. Hemen o anda attan inip Osman Gazi’nin atının ayağına düştü: “es-salatü ve’s-selâmü aleyke yâ Resûllullah” dedi ve kelime-i şehadet getirdi, müslüman oldı. Dedi ki: “Yâ Osman Gazi! Düşümde sizin peygamberiniz Mu-hamed Mustafa –salât ve selâm üzerine olsun- gelip bana İslâm dinini telkin etti. Kelime-i şehadeti Fatiha ve Ihlâs suresini bana öğretti. Dur, sabah falan yerde bir gazi yiğit vardır, adı Osman’dır. Allah yolunda gazaya niyet etmiştir. Benim ak bayrağım onun yanındadır, ona git” dedi. Benim adım Mihal’dir, ancak hazret-i peygamber adını Abdullah koydu. Osman ile birlikte gazaya git dedi. Senin de yolunu tutanlar ve soyundan gelenler büyük makamlara ulaşıp nesilden nesile gazalar ederler dedi. Tâ Engürüs (Macar) kapısına kadar İslâm sancağını çekip İslâm dinini ortaya çıkaralar dedi. Düşümden uyandım, işte ayağımın dibine ulaştım deyüp Osman’ın önünde de tekrar kelime-i şehadet getirip müslüman oldu. Şimdiki var olan Mihaloğlanları onun neslindendir. Bu olayı Abdülaziz ve Şeyh Edebali gördüler, yüce Allah’a şükürler ettiler. Sonumuz hayır oldu, böyle makama eriştik dediler.
Abdülaziz birkaç gün sonra Sultan Alaeddin’in yanına gelip bütün durumları arzetti. Sultan Alâeddin de işitip mutlu oldu. Mısır sultanından bir kılıç gelmişti. Müminlerin emîri hazret-i Osmân’ın –Allah ondan razı olsun- idi. O kılıcı kendi belinden çıkarıp Osman’a gönderdi: “Bağımsızca o vilâyete padişah olsun, Rum vilâyetini ısmarladım. Fethedebildiği yere kadar fethetsin, onun olsun” dedi. Sultan Alâeddin’in Tatarlarla savaşı vardı. Bu taraftan Çağatay’ın askerleri belirdi. Üzerine gelip Tatar’la savaşmaya koyuldu. Sonunda barışıp, Tatar dönünce Sultan Alâeddin vefat etti. Oğlu Sultan Gıyaseddin tahta geçip yerine padişah oldu. Onun zamanında Baba İlyas derler bir şeyh vardı. Sultan Alâeddin zamanında gelip Amasya yöresinde Çat adlı kasabada yurt tutmuştu. Acem vilayetinden gelmişti. Hazret-i Mevlâna Celâleddin Konya’da idi. O zamanda ulular ve şeyhler çoktu. Sultan Alâeddin vefat edip oğlu Gıyaseddin padişah olunca zulm etmeye başladı. Bir sebepten dolayı Baba İlyas’tan çekinip asker gönderdi. Babayîler’i öldürdü. Bir gece Gıyasüddin’in kulları öldürmekle oğlu ve kızı kalmadı. Memleket boş kaldı. Babayîlerden Muhlis Paşa gelip padişah oldu. Babayîlerin intikamını aldı. Babayîler’i kıranları kılıçtan geçirdi. Kırk gün, bazılarına göre altı ay beylik yaptı. Sonra kendinin halifelerinden “Kör Kadı” derlerdi, Baba zamanında İçil’de halifeydi, onun bir oğlu kalmıştı. Ona Karaman derlerdi. Beş yaşındaydı. Muhlis Paşa Karaman’ı tahta geçirdi, padişah yaptı. Bunun nesli dünyayı tuta dedi. Karaman vilayetini ona verdi. “Karaman memleketi” demelerinin sebebi budur.
Biz yine Osman Gazi’nin macerasına gelelim. Osman Gazi’nin Şeyh Edebali kızı Rabia Hatun’dan bir oğlu oldu. Adını Orhan koydu. Hicretin 686’sında Osman Gazi gelip Bilecik ve İnegöl’ü fethetti. Hicretin 687’sinde Karacaşehir’i aldı. Orada bir adam vardı. Tursun Fakih derlerdi. Cuma namazını kılıp, hutbeyi Osman Gazi adına ilk o okudu. Hicretin 689’uydu, Osman Gazi aldığı memleketleri bağışladı. Karacaşehir sancağını ki, ona İnönü derler, oğlu Orhan’a verdi. Subaşılığını kardeşi oğlu Alp Gündüz’e verdi. Yarhisar’ı Hasan Alp’e verdi. Hasan Alp Süleyman Şah’la Acem memleketinden gelmişlerdi. İnegöl’ü Turgut Alp’e verdi. Şimdi o gazilerin adları anılır. Kayınatası Edebali’ye Bilcek’i verdi ve hatununu orda babasının yanında bıraktı. Kendisi Yenişehir’de yerleşti. Gaziler ev yaptılar ve orada yerleştiler. Adını Yenişehir koydular. Osman Gazi’nin bir oğlu daha oldu. Adını Ali Paşa koydu. Onu yanında tuttu. Bu tarafta Orhan Gazi babası Osman Gazi ile buluşup dört taraftan memleketler fethetmeye başladılar. İnegöl’ü ve Köprühisar’ı fethettiler. Bu taraftan Bursa tekfuru birçok tekfurla Türk’ün üzerine yürümekte ittifak ettiler. Koyunhisarı önünde buluştular. Büyük savaş yaptılar. Sonunda gazilerden ve kâfirlerden hayli adam öldü. Osman Gazi’nin kardeşi oğlu Alp Gündüz orada şehid oldu. Karacaşehir’e giden yol üzerinde defnettiler. Mezarına taş yığarak daire içerisine aldılar. Her ne zaman o memlekette at sancılansa o mezarı üç gün dolandırırlar. Yüce Allah’ın yardımıyla şifa bulur. Şimdi Ona “Türk Mezarı” derler. O sırada Yüce Allah müslümanlara fırsat verip kâfir askerlerinde hezimet meydana geldi. Adranos tekfuru kaçıp Bursa tekfurunun yanına girdi. Köse Mihal ve Turgut Alp birlikte kovaladılar. Tekfuruyla barış yaptılar. Osman Gazi Bursa’nın üzerine perde yaptı. Gördü ki, savaşla alınmaz. Karşısında, kaplıca tarafından bir perde yaptı. Kardeşi oğlu Aktemür’ü üzerine koydu. Oldukça yiğitlerden idi. Onun yanına uygun yoldaşlar kattı. Dağ tarafından da bir perde yaptı. Balabancık derlerdi, bir bahadır kulu vardı. Orada koydu. Bu iki perdeyi bir yılda yaptılar. Bursa’yı kuşattılar. Hisardan dışarı kimseyi çıkartmaz oldular. Bölgeyi tamamen aldılar, hisar yalnız kaldı. Bunlar burada hisar üzerine perde yaptılar. Osman Gazi geldi, Yenişehir’de yerleşti. Etrafın kâfirleri geldiler, gazilere boyun eğdiler. Fırsat gazilerin olup o vilayeti ele geçirdiler. Gaziler adalet gösterdi, merhamet ettiler. O memleketi imar ettiler. Ganimet malıyla zengin oldular. Osman Gazi oğlu Orhan’ı Bursa’ya yanına gönderdi. Köse Mihal ve Turgut Alp’i birlikte yanına kattı. Kâfirler çaresiz kalmıştı. Bursa üzerinde büyük savaş yaptılar. Sonunda Bursa tekfuru Orhan’la barış yapıp hisarı verdi. Anlaşma ile tekfur çıktı İstanbul’a gitti. Hicretin 716’sında Orhan Gazi Bursa’yı fethettiğinde Osman hayattaydı. Ayağı ağrırdı. Sağlığı zamanında beyliği Orhan’a verdi, Allah’ın emrine vardı. Hicretin 727’sinde oğlu Orhan Gazi tahta oturdu. Osman Gazi vasiyet etmiş: “Beni Bursa’da Gümüş Kubbe altına koyun” demişti. Bazıları Söğütcük’te defnettiklerini söyler. Yüce Allah rahmetini ziyade etsin. Âmin, yâ Âlemlerin Rabbi.