Yirmisekiz Mehmet Çelebi
Paris şehrine mahsus bir oyun varmış ki opera derlermiş, acayip sanatlar gösterirlermiş, büyük toplantı olurmuş. Kibar-ı şehr varırlar ve vasi dahi ekseriya varıp kral dahi arasıra gelirmiş.
Bir gün entrodüktör, mahut kral tarafından bir hento getirip tebeamızla bizi alıp gittik. Vasi'nin sarayına bitişik bir yere vardık. Ol mahall-i mahsus opera için yapılmış. Rütbelerine göre herkesin oturacak yeri var. Bizi kral oturduğu yere götürdüler. Kırmızı kadife ile döşenmişti. Vasi dahi gelmiş, yerine oturdu. Erkekler ve kadınlar ile dolmuştu ve yüzden fazla enva-ı saz hazırdı.
Akşama bir saat vardı. Her taraf kapalı olmakla birkaç yüz balmumu yanmış ve billur avizelerde dahi hesapsız mumlar yanmıştı. Ol mahal ziyade özentili yapılıp cümle trapzanları ve amudları ve dört duvarı ve sakfı sırma işlemeli olup ve gelen hanımlar dibalara ve cevherlere müstağrak olup mumların şu'lesinden bir halet-feza parıltı zuhur etmiştir ki tabir olunamaz. Karşımızda sazendeler oturduğu mahalde bir münakkaş büyük perde asmışlardı. Tamam yerleştikten sonra nagah ol perde kalkıp arkasından bir büyük saray zuhur eyledi. Sarayda oyuncular libas-ı mahsuslarıyla ve yirmi kadar perinevker murassa libas ve fistanlarıyla meclise tekrar ışık saçıp sazlar dahi hep birden musikiye başladılar. Bir miktar raks olunup ondan sonra operaya başladılar.
Bunun esası bir hikayeyi mücessem göstermek. Her hikayeyi bir kitap edip basmışlar. Cem'an otuz kitap olmuş. Her birinin adı var. Her mecliste bir hikayeyi henüz zuhur ediyor gibi gösterirler. Bizim olduğumuz mecliste bir padişah varmış, bir gayri padişahın kızına aşık olmuş ve onunla evlenmek istemiş, amma kız dahi bir gayrı padişahın oğluna aşıkmış. Aralarında geçen sergüzeştleri aynıyla gösterdiler. Mesela, padişah, kızın bahçesine varacak oldu, gözümüzün önündeki saray bir anda gaib olup yerine bir bahçe zuhur etti ki, limon ve turunç ağaçlarıyla dopdoluydu. Bir vakit oldu ki tazarru ve niyat için kiliseye varacak oldu, ol bahçe yerine hemen bir büyük kilise zahir oldu. Türlü türlü sihirler gösterdiler ve gökten bulut ile adamlar indirip yerden adamlar uçurdular. Netice-i kelam ol kadar hayret-feza şeyler gösterdiler ki hele görülmedikçe itimat olunmayacaktır. Acaip ve garip temaşa olundu ve aşk hallerini bir rütbede izhar ve icra ederlerdi ki gerek padişahın gerek kızın gerek şeh-zadenin duruş ve davranışlarına bakıldıkça tab'a rikkat gelirdi.
Bu operanın kibar-ı nastan bir mu'teber kimesne nazırı var. Çok masraflı bir sanat olmakla iradını dahi tatbik etmişler ve azim miri bağlamışlar. Vafir şey hasıl olurmuş ve şehrin havassından imiş. Üç saat kadar vakitte tamam olup hanemize gelip karar eyledik.