Henri Bergson
Henri Bergson, “Şuur ve Hayat”, Zihin Kudreti, (1989) çeviren Miraç Katırcıoğlu, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul; s. 13-21.
Bilinç nedir? Bunca somut olan, her birimizin deneyinde bunca direnerek hazır bulunan bir şeyi tarif edemeyeceğimi pekâlâ aklınızdan geçirmektesiniz. Fakat bilinç hakkında bilinçten daha az açık olacak bir tarif yapmaksızın ben bilinci en görünüşteki özelliğiyle vasıflandırabilirim: bilinç ilkin hafıza anlamına gelir. Hafıza genişlikten yoksun olabilir; geçmişin ancak az bir kısmını hatırında tutabilir; ancak olup bitmiş bulunan şeyi ezberinde tutabilir; fakat hafıza yerli yerindedir. Daha doğrusu, hafıza olmadığı takdirde bilinç de yoktur. Kendi geçmişinden hiçbir şey barındıramayacak, hiç durmadan kendi kendini unutacak olan bir bilinç her an helâk olacak ve yeni baştan doğacaktır. Buna bilinçsizlikten başka ne denir? (...) Öyleyse bilinç bütünüyle bellektir; geçmişin şimdi içre barınması ve bugüne taşınmasıdır.
Fakat her bilinç geleceğin peşin oluşudur. Kendi zihninizin doğrultusunu gelişigüzel, herhangi bir anda göz önünde tutunuz: Bu zihnin var olan şeyle uğraştığını, fakat bilhassa, az sonra olmuş bulunacak şeyi göz önünde tutarak uğraştığını anlayacaksınız. Dikkat bir bekleyiştir ve bundan dolayı da, yaşama karşı herhangi bir dikkat yokken bilinç diye bir şey de yoktur. Gelecek işte bundadır; gelecek bizi çağırmakta yahut daha doğrusu bizi kendisine çekmektedir. Bizi zaman yolu üzerinde ilerleten bu aralıksız çekiş aralıksız eylemde bulunmamızın da nedenidir.
Artık olmayanı akılda tutmak, henüz olmayanı öngörmek işte bilincin ilk işlevi budur. Eğer şimdi matematik bir ana indirgenebilseydi, artık şimdi olmayacaktır. Bu an geçmişle geleceği ayıran salt teorik bir sınırdan başka bir şey değildir (...)
Eğer dediğimiz gibi bilinç geçmişi akılda tutuyor, geleceği öngörüyorsa bunun sebebi, hiç kuşkusuz, onun seçim yapmakla görevli bulunmasıdır: seçmek için ne yapılması gerektiğini düşünmek ve belleğinde bu gibi durumlarda daha önceden meydana gelmiş olaylardan sonuçlar çıkararak fayda ve zararları öngörmek gerekir. Öngörmek hatırlamayı gerektirir. Diğer yandan vardığımız sonucu tamamlamak gerekirse şu soruyu da sormamız gerekir: Bütün canlı varlıklar bilinçli midir yoksa bilinç yaşamın yalnızca bir bölümünde mi bulunmaktadır?
Eğer, bilinç seçim demekse, bilincin karar vermede bir rolü varsa kendiliğinden hareket etmeyen ve kararlar alamayan organizmalarda bilinçle karşılaşacağımız şüphelidir. Gerçeği söylemek gerekirse, canlı varlıklar arasında büsbütün kendiliğinden hareket etme kapasitesinden yoksun olan bir varlık yoktur. Toprağa bağlı bitkiler dünyasında bile hareket kabiliyeti yok olmaktan çok uykuda gibidir: faydalı olabileceği vakit uyanır. Öyle sanıyorum ki tüm bitkiler ve hayvanlar bu yetiye ilke itibariyle, imkân olarak sahiptirler ama birçok hayvan ondan olgusal düzlemde vazgeçerler; hayvanlar arasında özellikle parazit olarak yaşayanların yiyecek bulmak için yer değiştirmelerine gerek yoktur. Birçok bitki toprağın asalakları değil midirler? Bana öyle geliyor ki, bilinç kökensel olarak bütün canlı varlıklarda vardır; uyur, kendiliğinden hareket etmez ve yaşam özgür eylemi gerektirdiği zaman yükselmeye başlar.