Bilim ve Teknik, Ocak 2003.
Dünya dışındaki gezegen ve aylardan 30 kadarı, son 40 yıldır robot araçlarla ziyaret edilmiş, yakından fotoğrafları çekilmiş ve haklarında oldukça ayrıntılı veriler toplanmış bulunuyor. Bu açıdan gezegenlerimizi sırayla ele alalım: Merkür, Ay’a benzer bir yapıda üzerinde yaşam olmadığının kesin kanıtları, yüzey sıcaklığının yüksekliği, atmosferin yokluğu ve gece gündüz ısı farkları (gündüzleri 425 °C, geceleri –180 °C).
Venüs, çok yoğun atmosferi (90 atmosfer basınç), kurşunu eriten yüzey sıcaklığı (450 °C) ve atmosfer kompozisyonuyla hayat için bir umut bırakmıyor.
Ayımız üzerinde de hayatın olmadığı ve hiçbir zaman başlamamış olduğunu kesinlikle biliyoruz.
Mars’ta tek hücreli yaşamın 3,5 milyar yıl önce başlamış olabileceği, yüzey üzerinde suyun aktığı dönemlerin olduğu yolunda güçlü kanıtlar ortaya çıkıyor. Önümüzdeki dönemde Mars’a yapılacak insanlı/insansız yeni yolculuklar, bu konudaki tartışmalara son noktayı koyacak.
Güneş sisteminde yaşam için en azından başlangıç yapmış olabilme olasılığının en yüksek olduğu diğer gök cisimleri, Jüpiter’in yakın aylarından Europa ve Ganymede ve Satürn’ün ayı Titan. Europa’nın ve Ganymede’nin yüzeylerini kaplayan buzları n altında oldukça derin okyanuslar taşıyabileceği düşünülüyor. Bu konuda, Jupiter’de incelemelerini tamamlayan NASA’nın Galileo uzay aracından ulaşan resim ve verilerle desteklenen ipuçları bulunuyor. Jupiter’in neden olduğu gel-git etkileri bu uydulardaki sıvı ortama gerekli fazladan enerjiyi sağlayabilir ve yeryüzü okyanus diplerinde de gözlenen türden, Güneş ışığına ve fotosenteze doğrudan gereksinim göstermeyen (ya da hiçbir şekilde tahmin edemiyeceğimiz yeni) türden yaşam biçimleri ortaya çıkmış ve hatta gelişmiş olabilir.
Merkür’den büyük kütleli ve Güneş Sistemi’inde atmosfere sahip tek uydu olan Titan’daysa, yeryüzünde biyolojik yaşamın ortaya çıkması öncesi (pre-biotic) koşulların varlığı hakkında işaretler var. Yüzeyinde hidrokarbon (metan ve etan) denizleri ve bu moleküllerin atmosfer ve Titan’ın yüzeyi arasında çevrimini sağlayabilecek hidrokarbon ‘yağmur’ları olabileceği, geçirgen olmayan metan-yoğun atmosferinin (yüzeydeki basınç 1,5 atmosfer sıcaklık –180 °C olarak hesaplanıyor) spektroskopik ve diğer yollarla incelenmesi, bu tahminlerin temelini oluşturuyor.
Ekim 1997’de yola çıkmış olan NASA-ESA aracı Cassini-Huygens, 2004 yılında Satürn sistemine ulaşacak ve bu arada Titan’a ait hipotez ve öngörülerin sınanmasına olanak sağlayacak. Özellikle Huygens sondası, Satürn’e varıştan 4 ay sonra (27 Kasım 2004’te!) ana gemi Cassini’den ayrılarak Titan atmosferine girerek atmosfer ve yüzey koşulları hak kında Dünya’ya çok değerli bilgiler iletecek.
Güneş Sistemi’nin öteki gezegenleri olan Uranüs, Neptun, Plüton ve bunların ayları, ana yıldıza aşırı uzaklıkları nedeniyle, kendi yaşam ortamlarını hiç bir şekilde geliştirme olanağı bulamamış olmalılar. Sistemin diğer üyeleri olan göktaşı ve meteorlarda karbon bileşiklerinin, kuyruklu yıldızlardaysa, karbon bileşikleri ve buz halde suyun varlığı ilginç olgular. Hatta, yeryüzündeki suyun önemli bir bölümünün (belki de tümünün), yeryüzüne çarpan kuyruklu yıldız ve meteorlarca taşınmış olabileceği, Ay ve Merkür kutuplarında buz yığınakları olabileceği yolundaki son bulgularla da destekleniyor. Ancak, yaşam için gerekli ilkel malzemenin gözlenmiş olmasına karşın, bu gök cisimlerindeki fiziksel koşullar göz önüne alındığında, yaşama doğru daha ileri evrelere geçilmiş olması şansının buralarda pek yüksek olmadığı anlaşılıyor.