Meddah hikayesi. Hazırlayan: Prof. Dr. Şükrü Elçin
Meddah hikayesi.
Hazırlayan: Prof. Dr. Şükrü Elçin
Meddah Sururi’den Bir Taklid
Ömer Efendi, kahvede arkadaşlarına nasıl askerlikten kıdem aldığını anlatmaktadır:
— Tilafone etmişler, fırganın garargâhına vardım. Gumandan beğin çadırına girdim. Temennayı çaktım.
— Negören Ömer Efendi, dedi.
— Sen negören beğem, dedim.
— Seni imtihan edecez, gıdemine goycaz, dedi.
— Goyun beğem, dedim. Çadırın direğine dürülü hartayı indirdü, masanın üstüne yaydı.
— Bu ne ki? dedi.
— Hartadır beğem.
— Ya şu gördüğün uzun, kızıl cızgılar ne ki? dedi.
— Huduttur beğem, dedim.
— Ee, eşkolsun Ömer Efendi, sağa dedi.
— Ya şu mavi boyalı gısım nedir? dedi.
— Denğizdir beğem, dedim.
— Ya şu nokta nokta sıyah çızgılar ne ki? dedi.
— Gara pampurdur, beğem, dedim.
— Eşkolsun Ömer Efendi sağa, dedi.
— Bura nire? dedi, parnağınla göstürttü.
— İstanbol’dur, beğem dedim.
— Ya şurası nire? dedi.
— Paris’tir, beğem, dedim.
— İstanbol’dan Paris’e ne kadar vakitte geden? dedi.
— Eşeğinen dört saatte varırık, emma yolda bir ahbap çıgar gayfe mayfe ısmarlar, beş saatte giderim, dedim.
— Eşkolsun Ömer Efendi sağa, dedi; galktı ağnımdan şapadanak öptü. Beni gıdemime goydular.