Lozan Barış Antlaşması imzalanmadan önce 30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ile Yunanistan arasında “Türk topraklarında yerleşmiş Rum Ortodoks dininden Türk uyruklularla, Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklarının, 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak, zorunlu” mübadelesine dair sözleşme ve protokol imzalanmıştır. Tarihte ülkeler arasındaki bu tür nüfus değişimleri gönüllülük esasına dayanmışken, Türkiye ile Yunanistan arasında gerçekleştirilen bu nüfus değişimi, ilk zorunlu nüfus değişimi olarak tarihteki yerini almıştır.
Nüfus Mübadelesi Sözleşme’sinin uygulanması ile ilgili olarak, Türk ve Yunan temsilcilerden oluşan bir heyet oluşturulmasına karar verilmiştir. Ekim 1923 tarihinde çalışmalarına başlayan komisyonun denetiminde bir yıllık süre içerisinde Türkiye’deki Ortodokslarla Yunanistan’daki Müslümanların değişimi sağlanmıştır. Türkiye ile Yunanistan arasındaki bu nüfus değişiminin önemli bir istisnası vardır: Batı Trakya Türkleri ve İstanbul Rumları mübadeleye tabi olmamışlardır. Bunun dışında Orta Anadolu’da yaşayan Türkçe konuşan, Millî Mücadele döneminde Ankara Hükûmeti yanında yer alarak Papa Eftim liderliğinde Yunan işgaline ve Rum ayaklanmalarına karşı koyan Karamanlı Ortodoks Türkler de kendilerinin mübadele dışı tutulacağı fikrine sahipken, anlaşmada özellikle dinî kimliğe atıf yapılmış olması dolayısıyla, mübadeleye tabi tutularak Yunanistan’a gönderilmişlerdir. Yunanistan’da mübadillerin yaşadığı uyum sürecinde, özellikle Türkçeden başka bir dil konuşmamaları ve âdet, gelenek, görenek ve taşıdıkları öz Türkçe isimleri ile Karamanlı Ortodoksların Yunan toplum yapısına uyumları daha da zor olmuştur.
Sözleşmeye göre, elde tam olarak istatistikî bir veri olmamakla birlikte, yaklaşık 1.200.000 Ortodoks Anadolu’dan Yunanistan’a, Yunanistan’da yaşayan 500.000 Müslüman Türk de Anadolu’ya zorunlu olarak göç etmişlerdir. Göç her iki taraf açısından sosyal ve ekonomik alanlarda çeşitli sorunlar yaratmıştır. İlişkilerdeki asıl mesele, Mübadele sözleşmesinin ikinci maddesinden kaynaklandı. Buna göre, Mübadele İstanbul’da oturan Rumları ve Batı Trakya’da oturan Müslümanları kapsamayacaktı. Madde: “1912 kanunuyla sınırlandırıldığı biçimde, İstanbul şehremaneti daireleri (İstanbul belediye sınırları) içinde 30 Ekim 1918 tarihinden önce yerleşmiş bulunan bütün Rumlar İstanbul Rumu” ve yine “1913 tarihli Bükreş Antlaşması’nın koymuş olduğu sınır çizgisinin doğusundaki bölgeye yerleşmiş bulunan Müslümanlar, Batı Trakya’da oturan Müslümanlar sayılacaklardı”. Bu maddenin uygulanması ile ilgili olarak ortaya çıkan anlaşmazlık, iki ülkeyi savaşın eşiğine kadar getirmiştir. Söz konusu anlaşmazlık Türk-Yunan İlişkilerinde établi (yerleşik veya oturmakta olan) meselesi olarak tarihe geçmiştir.
Etabli Meselesi
Karma Komisyonun kurulması ve mübadele sürecinin başlaması ile mübadele dışı kalacak İstanbul Rumları ile ilgili olarak uzun süre yaşanacak bir gerginlik ortaya çıkmıştır. İstanbul’da bulunan Rumlardan kimlerin gerçekten burada mütemekkin (ikâmet eden, établi) nüfusu olduğu meselesi ile ilgili olarak, iki devlet farklı tezler ortaya koymuşlardır. Türkiye açısından uygulamada Türk kanunlarının esas alınması gerekmektedir. Dolayısıyla, sadece 30 Ekim 1918’den önce İstanbul Belediye sınırları içinde “yerleşik bulunan” Rumların İstanbul Rumu kabul edilebileceği savunuluyordu. Yunanistan ise mümkün olduğunca fazla sayıda Rum’u İstanbul’da bırakmak amacıyla, belirtilen tarihten önce her ne sebeple olursa olsun İstanbul’da bulunan Rumların mübadeleden muaf tutulması gerektiğini ileri sürmekteydi. Karma Komisyon mesele ile ilgili bir sonuca ulaşamayınca anlaşmazlık Uluslararası Adalet Divanı’na götürülmüş, ancak bir sonuç alınamamıştır. İki ülke ilişkilerinin gerilmesi ile Yunanistan, Batı Trakya Türklerinin mallarını müsadere ederek bunları Anadolu’dan gelen Rumlara vermiştir. Türkiye de buna cevap olarak, İstanbul Rumlarının mallarına el koymuştur. 1926 yılında Atina’da imzalanan antlaşma da ikili ilişkilerde yaşanan gerginliğe çözüm getirememiştir.
Sonuç itibariyle iki ülke 10 Haziran 1930 yılında Ankara’da bir antlaşma imzalamışlardır. Antlaşmaya göre doğum yerleri ve geliş tarihleri ne olursa olsun İstanbul’da bulunan Rumlar mübadeleden muaf tutulmuşlardır. Mübadillerin ayrıldıkları ülkelerde bıraktıkları malların mülkiyet hakkı bırakılan ülkeye ait olacaktır.