Paris Anlaşması ile Karadeniz’e çıkması engellenen Rusya, Avrupa’nın içinde bulunduğu karışık durumdan yararlanarak 1871 tarihinde bu maddeyi tanımadığını ilan etmiştir. O esnada Avrupa’da güçler dengesi değişmektedir. Zira Prusya Alman birliğini kurma yolunda Avusturya ve Fransa ile girdiği savaşları kazanmış, Fransa’yı ağır bir yenilgiye uğratmıştır. İtalya’da ise İtalyan birliği kurma yolunda Piyemonte oldukça ileri adımlar atmıştır. Rusya bu karışık durumdan istifade ile garantör devletlere bir nota vererek Karadeniz’in tarafsızlığını tanımadığını bildirmiş, hızla silahlanmaya başlamıştır. Garantör devletler içinde tek kalan İngiltere Osmanlı’nın toprak bütünlüğünü garanti etmekle birlikte yalnız kalmanın etkisiyle sorunları barışçı yoldan çözme çabasına girmiştir. Aslında 1815 Viyana Kongresi’nde gündeme gelen “hasta adam” artık yaşatılacak mı yaşatılmayacak mı sorusu cevabını bulmak üzeredir. Bu sorunun cevabı 93 Harbi ile verilecektir.
Rusya, Osmanlı toprağı olan Balkanlar’da ortaya çıkan ayrılıkçı hareketleri desteklemiş, Kırım Savaşı sonrası uygulamaya koyduğu Panslavizm politikasına hız vermiştir. Bu politika gereği Sırbistan, Karadağ, Bulgaristan bölgelerinde isyanları desteklemiş, Osmanlı yönetimi bunları bastırmakta sıkıntı yaşamıştır. Rusya’nın devreye girmesi ile Balkan sorunu iç sorun olmaktan çıkmış, İngiltere’nin de yer almasıyla dış sorun hâline gelmiştir. Sorunun barışçı yoldan çözümlenmesini isteyen daha doğrusu çıkarları gereği Osmanlı Devleti’nin Rusya egemenliğine girmesini istemeyen İngiltere, Almanya ve diğer devletlerin desteğini alarak konunun bir konferansta görüşülmesini sağlamıştır. 23 Aralık 1876 tarihinde İstanbul’da Haliç Tersanesi’nde toplanan “Tersane Konferansı” Balkan sorununu barışçı yoldan çözmeye çalışmıştır. Aslında Konferans sonrası alınan kararlara bakıldığında sorunun ne kadar barışçı yoldan çözümlendiği ya da çözümlenmek istendiği ortaya çıkmaktadır. Karar gereği Sırbistan, Karadağ ve Romanya’ya bağımsızlık verilecek, Bulgaristan özerk hâle gelecek, Osmanlı bu kararları kabul etmezse zorlamayla bu kararlar hayata geçirilecektir.
Osmanlı Devleti’nin Tersane Konferansı kararlarını kabul etmemesi üzerine başlayan 93 Harbi, ağır bir yenilgiyle sonuçlanmıştır. Rusya, Balkan ve Kafkasya üzerinden harekete geçmiş, Balkanlar’dan hızla ilerleyerek İstanbul-Yeşilköy’e kadar gelmiştir. Doğu’da ise Erzurum Rus işgaline uğramış, destanlaşan Nene Hatun direnişi sayesinde bu şehir Rus işgalinden kurtarılmıştır. Bu durum karşısında çaresiz kalan Osmanlı Devleti, Rusya ile Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması’nı imzalamak zorunda kalmıştır. Anlaşma gereğince Sırbistan, Karadağ, Romanya ve Bulgaristan bağımsız olacak; Kars, Ardahan, Artvin ve Doğu Beyazıt Rus egemenliğinde kalacaktır. Ayrıca Osmanlı Devleti ağır bir savaş tazminatı ödemek zorunda bırakılmıştır. Ayastefanos Antlaşması başta İngiltere olmak üzere Osmanlı Devleti’nin Avrupa’daki toprakları üzerinde çıkarı olan devletleri harekete geçirmiş ve Berlin’de yeni bir anlaşma imzalanması sağlanmıştır. Berlin Anlaşması öncesi devreye giren İngiltere’ye iyi bir anlaşma imzalanması karşılığı olarak Kıbrıs’a yerleşmesi tavizi verilmiştir. İmzalanan Berlin Antlaşması ile Ayastefanos Antlaşması rafa kaldırılmış, Bulgaristan hariç, bağımsız devletlerle ilgili maddeleri aynen kalmıştır. Bulgaristan, Osmanlı’ya bağlı bir prenslik hâline getirilmiş, Doğu Rumeli ve Makedonya Osmanlı’ya bırakılmıştır. Doğu’da ise Doğu Beyazıt Osmanlı’ya verilmiş, Kars, Ardahan, Artvin ve Batum Rus işgalinde kalmıştır. Ermeni sorununun ilk defa gündeme geldiği geçerli anlaşma olan Berlin Anlaşması ile Osmanlı Devleti savaş tazminatı olarak Ayastefanos’ta ödeyeceğinin iki katı bir meblağı ödemek zorunda bırakılmıştır.
Berlin Konferansı esnasında Osmanlı Devleti’nin mali durumu da gündeme gelmiş, Rusya’nın savaş tazminatı isteğine karşı çıkılmıştır. Rusya, Osmanlı maliyesinin kötü yönetildiğinden bahisle, Osmanlı’nın borçlarını ödeyecek güçte olduğu, yapılacak düzenlemelerle gelirinin iki katına çıkarılabileceğini belirtmiş, savaş tazminatından vazgeçmemiştir. Neticede Rusya’nın isteği kabul edilerek savaş tazminatı Ayastefanos’a göre iki katına çıkartılarak 60 milyon lira olmuştur. 1908 yılında Osmanlı Devleti’nin büyük bir toprak parçası olan Bulgaristan’ın bağımsızlığını tanıma karşılığında Rusya’ya vereceği tazminatın 5 milyon lirasından muaf tutulacak olması tazminatın büyüklüğü konusunda net bir fikir verebilir.