Enderun Mektebi, Osmanlı Devleti’nde medreseler dışında en önemli resmî eğitim kurumudur. Mülki ve askerî idarecilerin yetiştiği bu mektep, temelde kapı kulu sınıfını yetiştirmek için kurulmuştur. Enderun, Sultan II. Murat zamanında Edirne Sarayı’nda biçimlenmiş, Fatih Sultan Mehmet zamanında da kurumsallaşmıştır.
Enderuna, devşirme çocuklar alınmıştır. Genellikle Hristiyan ailelerden devşirilen çocuklar önce Müslüman ailelerin yanında İslam adabı ve Türkçe öğrenir daha sonra Edirne, Galata, İbrahim Paşa saraylarında eğitim görürlerdi. Bunlara “acemi oğlanları” denilmekteydi. Acemi oğlanları saraylarda eğitim aldıktan sonra, içlerinden çok başarılı olanlar Enderun’a alınır, diğerleri ise “çıkma” adıyla çeşitli askerî birliklere dağıtılırdı.
Topkapı Sarayı içinde yer alan Enderundaki eğitim Büyük ve Küçük Odalar, Doğancı Koğuşu, Seferli Koğuşu, Kiler Odası, Hazine Odası ve Has Oda olmak üzere altı kademeden oluşur. Enderunun ilk kademesi olan Büyük ve Küçük Odalar, Topkapı Sarayı’nın girişinde yer alırdı. Burada ilkin Türkçe, Arapça, Farsça ve Kur’an öğretilirdi. Büyük ve Küçük Odadakiler sadece okur ve yazarlardı. Bunlar Enderun Mektebinin hazırlık sınıflarıdır. Derslere daha sonra güreş, atlama, koşu, ok atma gibi spor faaliyetleri eklenirdi. Bu odalarda bulunanlar dolama biçiminde bir cübbe giydiklerinden bunlara aynı zamanda “dolamalı” denilmekteydi. Odalardaki gençler yaklaşık on beş yaşlarında olurdu.
Doğancı Koğuşu, kırk kişiden oluşan kaftanlı denilen Enderunluların beşinci kısmıdır. İşleri padişaha ait şahin, doğan gibi hayvanları besleyip uçmayı öğretmektir. Bu koğuş, ava çıktığı zamanlarda padişaha hizmet etmektedir. Seferli Koğuşu, IV. Murat zamanında kurulmuştur. Hükümdarın çamaşırlarının yıkanması ve katlanması görevi için kurulan koğuş, daha sonra sanat faaliyetlerine başlamıştır. Koğuştan birçok şair, kemankeş, hanende çıkmıştır. Padişahın çok yakınında görev yapan saray dilsiz ve cüceleri bu koğuşta eğitilmekteydi.
Kiler Odası, Fatih Sultan Mehmet zamanında kurulmuştur. İç Hazine ile Hazine Odası arasında yer almaktadır. Bu odada bulunan oğlanlar padişaha ait yemekleri pişirmek, sofra kurmak, kahve, çeşitli reçeller yapmakla ve muhafaza etmekle görevliydi. Saray odaları ve mescitlerin mumlarını da bu koğuş sağlamaktadır. Kilerci Koğuşu’nun sayısı otuz ile yetmiş arasında değişmiştir. Bir diğer koğuş olan Hazine de Fatih Sultan Mehmet tarafından kurulmuştur. Hazine Odası, Yavuz Sultan Selim zamanında daha gelişmiş ve teşkilatlanmıştır. Oda, mertebe bakımından Kiler Koğuşu ile Has Oda arasında yer alır. Hazine Odasındaki oğlan sayısı kaynaklara göre elli ile yüz elli arasında değişkenlik göstermektedir. Savaş ve barış zamanlarında her zaman padişahın yanında bulunan hazinedarbaşı ve hazine kethüdası tarafından yönetilirdi. Hazinedarbaşı birkaç bin saray görevlisinin aylık ücretini öderdi. Cuma günleri camiye giderken padişaha eşlik eden hazinedarbaşı aynı zamanda Enderun hazinesi ve saraya ait mücevherlerle değerli eşyaları korumakla görevliydi.
Has Oda, Enderun kademelerinin sonuncusudur. Has Oda’dakiler, Enderun Mektebinin en seçkinleridir. İdarecilik yapmak üzere eğitilmişlerdir. Defalarca seçimden geçerek sistem içinde önemli bir yere sahip olmuşlardı. Has Oda’nın dört meşhur zabiti; has odabaşı, silahtar, çuhadar, rikaptar idi. Bunlardan sadece has odabaşına padişahın huzuruna çıkma yetkisi verilmişti. Has odabaşı padişah neredeyse orada bulunurdu. Bu koğuşta bulunan oğlanlar Hırka-i Saadet Dairesi’ni temizlemek, eşyasının bakımını yapmak, kandil gecelerinde gül suyu dökmek, mukaddes emanetleri korumakla görevliydiler. Ayrıca padişahın müezzini, sırkâtibi, sarıkçıbaşı, kahvecibaşı gibi yakın hizmetini görenler de Has Oda’dan seçilirdi. Kanuni Sultan Süleyman’ın has odabaşısı İbrahim, veziriazam olmuştur. Has Oda kırk civarında oğlanı ağırlardı.
Enderun kendi içinde bir sistemler bütünüdür. Buraya alınacak kişiler özenle seçilir ve sürekli bir eğitimden geçirilirdi. Disiplinin temel prensip olduğu kurumda terfiler liyakat esasına göre verilirdi. Enderun Mektebinde başarı göstermeyenler buradan alınıp ordunun çeşitli kademelerinde görevlendirilirdi. XVII. yüzyıldan itibaren birtakım kayırma ve himayelerle öğrenci alınması, değişen eğitim sistemlerine ayak uyduramaması gibi nedenlerle zayıflamaya başlayan diğer devlet kurumları gibi önemini yitirmeye başlamış ancak, XIX. yüzyılın başlarına kadar varlığını sürdürmüştür.