Genel Uygarlık Tarihi, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını No: 2964 Açıköğretim Fakültesi Yayını No: 1919.
İranlı bir köle olan Ebû Müslim, 747 yılında İran’ın Horasan eyaletinde bir isyan hareketi başlattı. Ebû Müslim, Horasan’ın her tarafında Emevîler’in zulüm ve baskılarını vurguluyor ve Abbasîler’in, Hz. Peygamber’in amcası, Hz. Abbas’ın soyundan gelmeleri nedeniyle hak sahibi olduklarını belirterek halkı ayaklanmaya teşvik ediyordu. Ebû Müslim’in taraftarları genellikle, İranlı ve Mervli köylüler ile aralarında idarî görevlerde bulunan Araplardan oluşuyordu. 748 yılında Merv’e girerek halkın desteğini alan Ebû Müslim, Horasan’ı baştanbaşa istilâ etti. Orduları 749 tarihinde Dicle’nin kolu Zap Suyu’nu geçerek, Emevî güçlerini bozguna uğrattı. Hareketin lideri Ebû’l Abbas (749-754) Kûfe’de halife ilan edildi. Irak ve Suriye’de elde edilen galibiyetler, Emevîler’in sonunu getirdi ve yeni halifenin otoritesi kısa sürede İslâm topraklarında yayıldı. Bu durum, İslâm tarihinde yeni bir dönemin başlangıcı anlamına gelir.
Abbasîler ilk olarak isyanın mimarı Ebû Müslim’i ve taraftarlarını ortadan kaldırdılar. Abbasî iktidarına karşı Emevî taraftarlarının isyan ve kıpırdanmaları baş gösterse de bunlar kanlı bir şekilde bastırıldı. Ebû’l Abbas, ölmeden önce kardeşi Ebû Câfer Mansûr’u (754-775) kendisine veliaht tayin etti. Ebû Câfer Mansûr’un ilk yılları, Bizans’ın tahrip ettiği Malatya’nın imarı, Anadolu’ya yapılan akınlar ve Bizans’la gerçekleştirilen esir değişimine yönelik faaliyetlerle geçmiştir. Bu döneme, aynı zamanda Hz. Peygamber’in torunlarından Hz. Hasan ailesinin isyanı da damgasını vurmuştur. Abdullah b. Hasan’ın oğulları Muhammed ve İbrahim’in isyanı, Halife Mansûr tarafından kısa sürede bastırıldı ancak bu olay ile Mansûr, Benî Haşim ailesi ile Hz. Abbas ailesi arasındaki ilk ihtilafın da mimarı oldu.
Kûfe’nin Hz. Ali taraftarları, Şam’ın ise Emevîlerle dolu olması, Ebû Mansûr’u, yeni bir hükümet merkezi kurmaya mecbur etmiş ve bu iş için Bağdat seçilmiştir. Şehrin inşasına 762 yılında başlanmış, dört yıl süren inşaatın ardından yeni başkent meydana çıkmıştır. İlk halife Ebû’l Abbas olmakla birlikte devletin asıl kurucusu Mansûr olmuştur. Ölmeden önce, oğlu Mehdî’yi (775-785) veliaht ilan etmiştir. Mehdî, babası Mansûr’dan huzuru büyük ölçüde sağlanmış bir devlet devralmıştır. Ancak, Mehdî, Mecûsilerin isyanları ile Horasan’daki Mani ve Mazdek inançlarına karşı mücadele vermiştir. Yine, Merv’de, kendisinin Tanrı olduğunu ilan eden Mukanna’nın isyanı da bastırılmıştır. Abbasî Devleti’nin iç sorunlarla uğraştığı dönemde, Bizanslılar Maraş’a girmiştir. Bu durum üzerine 782 yılında Bizans’a karşı verilen mücadele başarılı olmuş, yapılan anlaşma ile Bizans İmparatorluğu, yıllık vergi ödemeyi kabul etmiş ve ordu ganimetlerle geri dönmüştür.
Mehdî, öldüğü zaman yerine oğlu Musa el-Hâdî (785-786) geçti. Kısa süren hilafetinin ardından 786 yılındaki ölümünden sonra kardeşi Hârûn Reşîd (786-809) Abbasî halifesi oldu. Hârûn Reşîd, Abbasî Devleti’nin en başarılı hükümdarlarından biri olup saltanatı hanedanın en parlak dönemidir. Döneminde ziraat, ticaret, sanayi, bilim ve eğitimin düzeyi yükselmiş, Bağdat, Doğu’nun en büyük ve en önemli iktisadî merkezi olmuştur. Hârûn Reşîd’in başarısındaki en büyük rollerden biri Bermekîlere aittir. Bermekî ailesi, Abbasî Devleti’nin on yedi yılına tanıklık etmiş ancak hanedana alternatif bir iktidar odağı olmayı düşünenlere ibret olması amacıyla, ağır şekilde cezalandırılarak ortadan kaldırılmıştır. Cezalandırılmalarının temel nedeni, sahip oldukları etki ve sınırsız güçtür.
Hârûn Reşîd, Bağdat’taki iktidarını güçlendirmenin yanı sıra ülkenin başka bölgelerinde de bir takım faaliyetlerde bulunmuştur. Kuzey Afrika’nın idaresi babadan oğula geçecek şekilde İbrahim b. Ağleb ailesine bırakılmış ve burası devletten ayrılan ilk toprak parçası olmuştur. Devrinin en önemli olaylarından bir diğeri, Bizans’la yapılan savaşlardır. Bizans’ın anlaşmaları defalarca ihlâl etmesi sebebiyle yapılan savaşlar, Bizans İmparatorluğu’nun daha ağır vergiler ödemesiyle sonuçlanmıştır.
Hârûn Reşîd, yaklaşık 23 yıl süren hilafetinden sonra, 809 tarihinde vefat etmiştir. Hârûn Reşîd dönemi, Abbasî saltanatının en parlak noktası olarak görülmekle birlikte çöküşün ilk izlerine de bu devirde rastlanır. İspanya ve Kuzey Afrika, Abbasî egemenliğini sadece ismen tanıyan ve kendi kendilerini yöneten bağımsız bölgeler haline gelmiştir. Halifenin ölümü ile oğulları, Me’mûn ile Emin arasında bir iç savaş patlak vermiştir. İktidarda bulunan Emin (809-813)’in, oğlu Musa’yı, kardeşi Me’mûn’un yerine veliaht ilân etmesi bir iç savaş sebebi olmuştur. Emin ve Me’mûn’un orduları iki defa savaşmış ve her iki mücadeleden de Me’mûn’un orduları galip ayrılmıştır. 813 yılında kardeşini yenerek iktidarı devralan Me’mûn (813833), başkent Bağdat’ın yanı sıra Merv’de de ikamet etmiş ve özellikle bilim ve sanat faaliyetlerine çok önem vermiştir. Abbasî tarihinde savaşla tahta geçen ilk halife unvanına sahip olan Me’mûn, veziri Fazl b. Sehl’e devlet yönetimini devretmiş ancak bu durum, pek çok ayaklanmanın çıkmasına sebep olmuştur.
Me’mûn, Hz. Ali ailesiyle Hz. Abbas ailesi arasındaki ihtilafı gidermek için İmam Ali er-Rıza’yı kendisinden sonra veliaht ilan etmiştir. Abbasîler bu duruma tepki göstermişlerse de Ali er-Rıza’nın ani ölümü sorunun büyümesini engellemiştir. Öte yandan, Bağdat’ta daha önce halife ilan edilen İbrahim b. Mehdî’nin yenilmesiyle Me’mûn, 819 yılında Bağdat’a girerek asayişi yeniden sağlamıştır. Me’mûn devrinin en önemli olaylarından biri de Babek’in isyanıdır. Babek’in mensubu olduğu Hürremîler hareketi, Ebû Müslim’in ölmediğine ve dünyaya döneceğine inanmaktaydı. Ülkedeki karışıklıklardan ötürü Hürremîler’in hareketi bastırılamadı. Nihayet, Me’mûn’un ardından tahta oturacak olan halife Mu’tasım’ın komutanlarından Afşin, Babek’in üzerine gönderildi ve Babek yakalanarak katledildi.
Me’mûn, Babek İsyanına verdiği destek nedeniyle Bizans’a karşı bir sefer düzenlemiş, Tarsus’a kadar gelmiş ve burada hayatını kaybetmiştir. 833 yılında halife olan Mu’tasım (833-842) zamanında, Babek İsyanı’nı fırsat bilen Bizans, Abbasî topraklarına saldırmış ancak karşı hareketle Bizans kuvvetleri bozguna uğratılmıştır.
Mu’tasım, genellikle Türk ülkelerinden gelen ücretli askerlerden oluşan bir ordu kurmuş ve yeni ordusu için Samarra’da bir ordugâh şehir inşa etmiştir. Şehrin büyük bir kısmı Türk reislere ayrılmakla birlikte mevâlîler de Abbasî idaresinde bazı mevkileri elde etmeye başlamışlardı. Türk birliklerinin halifeleri etki altına aldıkları ve isyanlara sebep oldukları görüşü, Mu‘tasım aleyhinde bazı olumsuz fikirlerin yayılmasına sebep olmuştur.
Halifenin ölümüyle yerine geçen Vâsık (842-847), ilk yıllarında iç isyanlarla uğraşmış ve huzuru sağlamayı başarmıştır. 845 yılında Bizans’la barış yapılmış ve esirler karşılıklı olarak değiştirilmiştir. Oğlu küçük olduğu için Vâsık’ın ardından taht, kardeşi Mütevekkil’e (847-861) geçmiştir. Mütevekkil, iktidarının ilk yıllarında uzun zamandan beri devletin resmî inanışı haline gelen Mu‘tezile kolunun yerine ehl-i sünneti geçerli kılmıştır. Ayrıca, Mütevekkil, Türk kumandanların etkisinden kurtulmak için Şam’a yerleşmeye karar vermiş fakat uyum sağlayamadığı için Bağdat’a geri dönmüştür. Mütevekkil’in oğlu Muntasır, (861-862) hassa birliğinin bazı üyeleriyle babasını öldürerek tahta geçmiş ancak kısa bir süre sonra rahatsızlanarak hayatını kaybetmiştir. Muntasır’ın ölümü üzerine kumandanların ortak kararıyla lâkabı Musta‘in (862-866) olan Ahmed b. Muhammed yeni halife seçilmiştir. Ancak, sonraki yıllarda hapishanede bulunan Mu‘tez’in (866-869) tahtta hak iddia etmesi sebebiyle, iki taraf arasında çıkan savaştan Mu’tez galibiyetle ayrılmıştır. Mu’tez’in öldürülmesi üzerine Muhtedibillah (869-870) lâkabıyla anılan Muhammed b. Vâsık tahta geçmiş fakat hilafeti yalnızca 11 ay kadar sürmüştür.
Mu‘temid (870-892) döneminin en önemli olaylarından biri Saffârî hanedanının kurucusu olan Yakup b. Leys’in isyanıdır. Saffârî isyanının bastırılmasından sonra sıra Zenci İsyanları’na gelmiştir. İki yıl süren mücadele, çözümü de beraberinde getirmiştir. Mu’temid, oğlunu kendisinden sonra veliaht olarak görmek istese de yeğeni Ebû’l Abbas el-Mu‘tezid (892-902) tahtın sahibi olmuştur. Bu dönemin en önemli olaylarından biri, Karmatîlerin isyanıdır. Hamdan Karmat’ın isyanıyla başlayan Karmatî hareketi, Abbasî birlikleri tarafından bastırılsa da devletin zayıf düşmesinin en büyük nedenlerinden biri olarak kabul edilmiştir.
Mu‘tezid’den sonra tahta geçen kardeşi Muktefî (902-908) döneminde de Karmatîler, Suriye, Bağdat ve Basra’da tahribatlarına devam etmişlerdi. Muktefi dönemi, Mısır’daki Tolunoğulları Devleti’nin yıkılması açısından da önemlidir.
Muktefî’den sonra iktidara geçen kardeşi Muktedir (908-932) zamanında bir çok bölgede isyan çıkmış, Afrika’daki bazı topraklar ve Musul kaybedilmiştir. Muktedir öldürüldükten sonra yerine geçen elKahir, (932-934) tahttan uzaklaştırılarak hapsedilmiştir. Yerine önceki halife Muktedir’in oğlu Râzî (934-940) geçmiş, malî sıkıntılar ve iktidar çekişmelerinin yanı sıra bir çok savaş da çıkmıştır. Râzî’den sonraki halife Muttekî (940-944) döneminde, Türklerin etkisi en yüksek düzeye çıkmıştır. Bir sonraki halife Müstekfî, (944-946) Türklerden kurtulmak için Büveyhî hükümdarının Bağdat üzerine yürümesine itiraz etmemiş, hatta bu durumu bir çare olarak görmüştür. 945-1055 tarihleri arasında Abbasî Devleti, Büveyhîlerin idaresinde kalmış ve Müstekfî, Büveyhî hükümdarı tarafından 946 yılında tahttan indirilerek hayatını hapiste geçirmiş ve orada ölmüştür.
Abbasî Devleti’nin en güçlü dönemi, kuruluştan itibaren 120 yıl kadar sürmüş ardından toprak kayıpları başlamıştır. Bir İran hanedanı olan Şii Büveyhîler döneminde, Abbasî halifeleri etkilerini kaybetmiş ve bu durum, hilafetin çöküşünü beraberinde getirmiştir. Abbasîler, Büveyhîler’in etkisi altına girerken Mısır’da Fatımî halifeliği zirvesini yaşıyordu. Mısır ve Suriye’de otoriteleri tanınıyor, Hicaz ve Yemen’de halifeleri adına hutbe okunuyordu. 1242 yılında Mustasım son Abbasî halifesi olarak tahta geçmiştir. Moğol hükümdarı Hülâgû ordularıyla Bağdat üzerine yürümüş ve şehri kuşatarak Abbasî ordularını yenmiştir. Kısa süre sonra halife de Hülâgû ve ordusundan nasibini almış, ailesiyle birlikte hayatını kaybetmiştir. Abbasî Devleti, 1258 yılında Hülâgû tarafından ortadan kaldırıldıktan sonra 1261 tarihinde Mısır’da Kölemenler tarafından halife ilan edilen Mustansır ile birlikte gölge halifeler dönemi de başlamış olur. Böylece, 1517 yılına kadar Mısır’da, Abbasî halifeleri fiilen güç sahibi olmasalar da işbaşına gelmeye devam etmiştir. Nihayet, Yavuz Sultan Selim’in, Mısır’ı fethinden sonra halifelik Osmanlılara geçmiştir.