Genel Uygarlık Tarihi, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını No: 2964 Açıköğretim Fakültesi Yayını No: 1919.
Arap fethi öncesinde Hıristiyan olan İspanya’da halkın, derebeyleri ve rahiplerin baskılarından bıkmış olması, Müslümanların bu topraklara ayak basmasıyla birlikte kısa sürede İslâm dinini kabul etmelerini sağlamıştır. Fetihten sonra yapılan göçlerle birçok Arap ve Berberî buraya yerleşmiştir. Özellikle, 742 tarihinde ayaklanan Berberîleri bastırmak için gönderilen Suriyelilere buraya yerleşme hakkı verilmiş ve kendilerine Şamî ya da Suriyeli denilmiştir. İspanya’da, Suriyelilerin güçlü duruma gelmesi, Emevî hanedanına mensup Abdurrahman b. Muaviye (756-788)’ye gerekli ortamı hazırlamış ve Kurtuba’yı ele geçiren Abdurrahman, 756 yılında Endülüs Emevî Devleti’ni kurmuştur. Ölümünden sonra tahta çıkan oğlu Hişâm b. Abdurrahman (788-796) döneminde Hıristiyanlara karşı mücadele verilmiştir. Hişâm’ın oğlu Hakem (796-822) döneminde uzun yıllar sürecek isyanlar, Endülüs’e Hıristiyan saldırılarını kolaylaştırmıştır.
Endülüs Emevî Devleti’nin kuruluş yılları yukarıda belirtilen olaylarla geçmiştir. II. Abdurrahman (822-852), devrinde merkezî ve bürokratik idare yeniden düzenlenmiştir. Ayrıca, doğudan bilim adamları ve çeşitli kitaplar getirilmiştir. Bu yıllar, Endülüs’te bir barış ve huzur dönemi olmuştur. Ölümü ile yerine geçen oğlu Muhammed (852-886) kararlı siyasî tutumuna rağmen iç karışıklıkların çıkmasını engelleyememiştir. Muhammed’in ardından oğlu Munzir (886-888) tahta geçtiğinde ülke, babasından miras kalan isyanlarla çalkalanıyordu. Yapılan seferler sonucunda, asayiş temin edilmiş ancak kardeşi Abdullah b. Muhammed (888-912) sağlanan huzuru koruyamamıştır. Yeni halife III. Abdurrahman (912-961) iç karışıklıkları bastırarak asayişi tekrar kurmuştur. Araplar, Berberîler ve Müslüman İspanyolların meydana getirdiği toplumsal yapı, III. Abdurrahman’ın dayandığı en önemli gücü oluşturmuştur. III. Abdurrahman, Endülüs’ü, refah ve huzurun hakim olduğu bir ülkeye dönüştürerek Endülüs Emevî Devleti’nin ikinci kurucusu olarak kabul edilmiştir.
Fatımî Devleti kendi hilafetini kurunca, III. Abdurrahman da kendisini halife ilan etmiştir. Bu dönemde başkent Kurtuba, bir bilim merkezi haline gelmiştir. Yerine geçen oğlu II. Hakem (961-976) binlerce ciltlik kitaptan oluşan bir kütüphane kurmuştur. Döneminde bilim ve sanata büyük önem verilmiştir. II. Hakem’in ölümü ile tahta geçen II. Hişâm (976-1009) henüz 12 yaşında olduğu için devleti Zaptiye Birliklerinin başında bulunan İbn Ebî Âmir idare etmiştir. İbn Ebî Âmir, Hıristiyanlara karşı büyük galibiyetler kazanmış ve halifeyi korumak bahanesiyle muhalif devlet adamlarını ortadan kaldırmıştır. Onun ölümünden sonra oğlu Muzaffer de babasını izleyerek II. Hişâm’ı devlet işlerinin dışında bırakmıştır. İspanyol Müslümanların işe karışmasıyla birlikte, Emevî ailesine duyulan içten bağlılık, İbn Ebî ailesinin sonunu getirmiştir. Endülüslülerle, Berberîler arasındaki rekabet Slavlar (Sakalibe) adlı yeni bir grubun doğmasına zemin hazırlamış, devlet hizmetinde çok fazla kullanılmaları ve Berberîlerle çatışmaları, Endülüs Emevî Devleti’nin çöküşünde etkili olmuştur.
11. yüzyıl itibarıyla, Endülüs Emevî Devleti iç karışıklıklar ve iktidar mücadeleleri nedeniyle parçalanmaya başlamıştır. Kurtubalıların Endülüs Emevî tahtında yaptıkları değişiklik, çöküşü hızlandırmış ve küçük beylikler dönemi başlamıştır. Son Emevî hükümdarı III. Hişâm, Kurtuba’ya gelerek tahta oturmasına rağmen yaptığı işlerin halk tarafından ilgi görmemesi üzerine tahtını terk etmek zorunda kalmıştır. Kurtubalıların hilâfeti bütünüyle ortadan kaldırmaları, Endülüs Emevî Devleti’nin varlığına da son vermiştir.