Hz. Peygamber’in ölümünden sonra Müslümanların yönetimine birinin geçmesi gerekiyordu. Bu dönemde, Hz. Ebûbekir, Hz. Ömer, Hz. Osman gibi önemli isimlerin mensup olduğu Muhâcirler, Sad b. Ubâde’nin lideri olduğu Ensâr, Hz. Ali ve Hz. Peygamber’in amcası Hz. Abbas’ın mensup olduğu Âl-i Beyt ve nihayet Muaviye’nin başında bulunduğu Emevîler isimli gruplar vardı. Böyle karışık bir ortamda, Hz. Peygamber’in yakın çevresi, İslam’ı ilk kabul edenlerden Hz. Ebûbekir’i halife olarak seçti. Bundan böyle halifelik kurumu, İslâm dünyasının en önemli dinî ve siyâsî makamı olacaktı.
Hz. Ebûbekir, ilk olarak, kabileler arasında ortaya çıkan Ridde hareketlerini önlemekle işe başladı. Halifenin en büyük hizmetlerinden biri, yalancı peygamberler ve irtidâd olaylarının kökünden halledilmesi olmuştur. Bir kısım gönüllü Hâlid b. Velid komutasında asilerin üzerine gönderilmiş ve 633 yılında yalancı peygamber Müseylime’ye karşı kazanılan Arkaba (veya Akrabâ) zaferinden sonra Yemame bölgesi, Medine’nin hâkimiyeti altına girmiştir. Bu zafer, İslâm fetih hareketlerinin de başlangıcı anlamına gelir. Nitekim, Irak, Suriye ve Mısır’a komşu bölgelerdeki fetihler de bu döneme rastlar.
Hz. Peygamber zamanında, vahiy kâtipleri tarafından kâğıt parçaları, kürek kemikleri, deri üzerine yazılarak ezberlenen Kur’an, Vahiy kâtiplerinden Zeyd b. Sâbit başkanlığındaki bir heyet tarafından Hz. Ebûbekir döneminde kitap (Mushaf) haline getirilmiştir.