Yeni Assur Krallığı, MÖ 1000 ile 612 yılları arasındaki yaklaşık dört yüz yıllık egemenlik sürecinde üç başkent, birçok eyalet merkezi, sayısız tapınak ve saray inşa etmiştir. Bütün bu kentler ve imar faaliyetlerinin gelişmiş bir altyapı sistemi vardır. Assur kentleri iki bölümden oluşur: Sitadel ve aşağı şehir. Ayrı bir surla korunan sitadelde saray, tapınak ve kral ailesinden yöneticiler için yapılmış konaklar bulunurdu. Sarayın çevresinde botanik bahçesi bulunmaktaydı. Bu bölümde farklı türde hayvanlar da beslenmekteydi.
Aşağı şehir, halkın yaşadığı bölümdü. Assur kentleri oldukça büyüktü. II. Aşurnasirpal’ın inşa ettiği Kalhu 360 hektar, II. Sargon’un kurduğu Dur-Şarrukin (Horsabad) 300 hektar, son başkent Ninive yaklaşık olarak 750 hektar genişliğindeydi. Mezopotamya’nın en görkemli kentlerinden biri ve bu bölgede gelişen uygarlıkların son başkenti Babil 850 hektar kadardı. Bölgenin en büyük yerleşmeleri arasındaki kentte yaklaşık seksen bin kişinin yaşadığı varsayılmaktadır.
Yeni Assur Krallığı döneminde sanatın ulaştığı seviyeyi gösteren en önemli eserler, saray duvarlarını süsleyen kabartmalardır. Başkent Kalhu, Dur-Şarrukin ve Ninive’deki saraylar için dönemin sanatçıları tarafından yapılan bu kabartmalardaki figürler, devletin gücünü ve kralın başarılarını ölümsüzleştirmek amacıyla düzenlenmişti. Yeni Assur döneminde sanatçılar okullarda yetiştirilmekteydiler.
Lamaşşular, Yeni Assur sanatının ağırlıkları kırk tona ulaşan anıtsal ve seçkin örneklerdir. Bunlar, insan başlı, hayvan gövdeli ve kanatlı olarak yapılan ve kötü ruhlardan sarayı korumak için sarayın girişine konulan heykellerdi. Taş üzerine işlenen kabartmalardaki figürler gerçek renklerine boyanmıştı. Yeni Assur döneminde, başarıların hikâyeci anlatımı taş kabartmalar yanında bronz levhalar üzerine de uygulanmıştır. III. Şalmaneser dönemine ait Balawat kapı kabartmaları bunun en iyi korunmuş örneğidir. Assur sanatı taş ve bronz eserlerin yanı sıra, Suriye ve Filistin bölgesinin etkisiyle fildişi ve cam; geleneksel Mezopotamya sanatının devamı olarak da damga ve silindir mühürcülük konusunda da son derece parlak ürünler vermiştir. Yeni Babil sanatı, birçok bakımdan geleneksel Mezopotamya sanatının devamı olmakla birlikte kendine has özellikleri daha belirgindir. Özellikle İştar Kapısı ve sarayların duvarlarına uygulanan renkli kabartmalar Babil sanatını yansıtan özelliktedir. Tanrı ve tanrıçaların kutsal hayvanlarının işlendiği bu kabartmalar oldukça zor bir teknolojinin ürünüydü.
Bir bütünün parçaları olarak üretilen her bir kerpiç, kompozisyonu oluşturmak üzere şekillendirildikten sonra boyanıyor, sırla kaplanıyor, pişiriliyor ve tuğla haline getiriliyordu. Bunlar da panolar içinde yerine yerleştirilerek tanrıça İştar’ın aslanı, tanrı Adad’ın boğası, Marduk’un ejderhası yapılıyordu.