Katip Çelebi
Musa Paşa’nın ve Mehmet Paşa’nın Seferi
Zilhicce ayında (Ocak 1646) Yusuf Paşa öldürüldükten sonra Vezir Musa Paşa kapudan oldu. Veziriazam Mehmet Paşa’dan sadaret mührü alınıp donanma serdarlığına tayin edilerek Girit’e geçmesi emredilmişti. Bin ellialtı bahar aylarında (m. 1646) çıkıp Çanakkale Boğazı’na vardılar. Onlar gelmeden önce, safer ayının yirmiyedinci günü (25 Nisan 1646) yirmi parça kalyonla kâfirler gelip Bozcaada Hisarını kuşatmışlardı. İstanbul tarafından yirmi parça kadırga gönderilip yardıma erişmek ferman olunduğu zaman hisarda barut ve silah kalmamıştı. Limanda bulunan yolcu gemilerinin barutu ile bir iki gün düşmanı oyaladılar. Rumeli Beylerbeyi Küçük Hasan Paşa beş adet kadırga ve bir miktar serdengeçti askeri ile varıp adaya asker çıkarıp ansızın saldırınca düşman askeri hisar kuşatmasından vazgeçip gemilere kaçtı. Hemen demir alıp gemileriyle Anadolu kıyılarına gittiler. Böylece hisar düşman eline geçmekten kurtulmuş oldu.
Donanma Savaşı
Rebiülâhir ayının onuncu günü (26 Mayıs 1646) Osmanlı donanması Gelibolu’dan kalkıp, düşmanın yirmi altı parça kalyonu Muarız Körfezinde tatlı su depoladığı esnada üzerlerine hücum ettiğinde melunlar su fıçılarını geride bırakıp gemilerine bindiler ve yelken açtılar. Körfezden biraz denize açıldıklarında öğle üzeri savaşa başlandı. İkindi zamanına dek büyük top ve tüfek savaşı olup düşman kapudanının gemisine bir top isabet ettiğinde sancağı ve direği düşüp gemi su seviyesine inmişken birden tekrar doğrulup batmaktan kurtuldu. Ve birkaç adet gemileri parçalanıp büyük zarar gördüler. Beri taraftan ise Kasım Paşaoğlu gemisine bir top güllesi isabet edip birkaç kürekçi düştü. O sırada sert bir rüzgar çıktığından adanın alt tarafına gidildi ve oradan Girit’e yönelindi. O ayın yirmiüçünde (8 Haziran 1646) İstanbul’dan on adet kadırga ile Ahmet Paşa Karadeniz’e gönderilmişti. Görevini yerine getirip döndüğünde, Girit tarafına ardlarınca yardım olarak gönderildi. Cumadelûlâ ayının yirmisekizinde (12 Temmuz 1646) serdar Kapudan Paşa Hanya’ya varup Suda Hisarını kuşatmak üzere iken Mehmet Paşa öldü. Yüz kırk parça gemi Hanya Hisarı önünde koruma için konulup limanın iki tarafında toplar yerleştirildi. Düşmanın çektiri ve burtun ve mavuna cinsinden yüzden fazla gemileri Suda’ya yardım için gidip geliyorlardı.
Ateş Gemisinin Hikayesi
Recep ayının ikinci günü (14 Ağustos 1646) Hanya dışında olan Cezayir gemileri ile diğer gemiler üzerine düşman gemileri saldırıp hem bunlara hem kaleye sayısız top atışı yaptılar. Diğer taraftan iki saat kadar top savaşı olduktan sonra düşman gemilerinin içinden beş parça ateş gemisi barut ve kumbara ile dolu biçimde yaklaşmaya başladı. Yakınlaştıklarında bunların ateş gemisi olduğu anlaşıldı. Karadan biraz adam on kadar palaşkerme ile varıp uzaktan kanca ile donanma gemileri üzerine varmadan kenara çektiler. Allahın yardımıyla zarar veremeden o gemiler yandı gitti. On kadar düşman gemisi de topla yaralanıp kayıp vererek geri döndüler. Suda Hisarı yalın kaya üzerinde sarp kale olup karadan saldırmanın imkanı yoktu. Liman kenarında kurulan topların atışı ile liman dışına püskürtülen düşman donanması orada top menzilinin dışında bir yerde bekleyip gece olunca hisara yardıma geliyordu. Ayrıca Suda Kalesinin her tarafında su kenarına yerleştirilmiş büyük toplar bulunduğundan donanmanın kaleye yanaşması mümkün değildi. Bu sebeplerden Suda Kalesi’ni almaktan vazgeçip Girit Adası’nın kara tarafını fethetmeye giriştiler. Apokorno ve Resmo yanında birçok kale, kısa sürede Allahın yardımıyla fethedilip ele geçirildi. Osmanlı donanması bu yıl içinde İstanbuldaki Tersaneye gelmeyip kışı bulundukları yerlerde geçirmeleri emrolundu. Donanma komutanı kaptan paşa zahire nakletmek üzere Rumeli Eyaleti dahilindeki sahillere giderek Zilkade ayının yirmidördünde altmış kadırga ve iki kalyon ve yirmi şayka eşliğinde para ve zahire getirip Hanya limanına geldi. Bunu gören asker son derece mutlu oldu. Bu esnada Hüseyin Paşa da Kandiye kuşatmasına gitmek üzere hazırlık yapmaktaydı.
Musa Paşa’nın Yaptığı Savaş ve Şehadeti
Zemherînin içinde donanma gemileri Girit’e zahire götürüp Hanya’da yiyecek çıkarırken bir büyük fırtına oldu. Liman ağzında yatan gemilerden beş-on parça gemi, zahiresi ve içindeki insanlarla beraber battı. Geri kalan gemiler de hasar aldığından, Hanya Limanında donanma gemilerinin kalıp beklemesinin imkanı kalmadı. Zilhicce’nin onyedinci günü (24 Ocak 1647) Kapudan Paşa donanma ile yine Mora tarafına yönelip Ağriboz önünde bir savaş kalyonu gördüğünde birkaç kadırga ile etrafını çevirip imha edeceği sırada kendisine tüfenk kurşunu isabet edip şehit oldu. Gaziler gemiyi bırakıp kadırgalarına geri çekildiler. Düşman gemisi bu sırada fırsat bulup kaçtı. Bu dehşet verici haber İstanbul’a ulaşınca kapudanlık makamı daha önce defterdarlık görevi yapmış olan diğer Musa Paşa’ya verildi.
Kıssadan hisse almak gerekirse kış günlerinde donanmayı açık yerde tutmak yanlışın da yanlışıdır. Donanma komutanlarının düşman gemisine yanaşmaları ve gemi cengine girmeleri kahramanlık olmaz aksine düşmanın hırsının artmasına sebep olur. Uzakta durup savaşa askeri ileri sürmek ve kullanmak daha doğrudur. Aksi takdirde baş gidince vücut da ayakta duramaz ve iş görülmez.
İkinci Musa Paşa’nın Seferi
Bin elliyedide (m. 1647) Musa Paşa, Ağriboz’a varıp savaş gereçlerini temin etti. Daha sonra, evvelâ Anadolu askerini Girit’e geçirmek için Sakız’a gitti. Buradan hareketle Çeşme’de olan askeri ve harçlıkçıları almak düşüncesinde iken düşman gemileri etrafını sarmış vaziyette olduklarından orada kalamayıp geri Ağriboza döndü. Ağriboz’a yaklaştığında kâfirlerin dokuz adet burtun cinsi gemiyle Ağriboz limanını kuşattıklarını öğrendi. Burada mahsur kalan Rumeli eyalet askerinden ve beşbin yeniçeriden birisini bile almadan ve Cezayir ve Tunus tarafından sefere katılmış olan gemileri limandan çıkarmadan Girit’e döndü. Osmanlı askeri Resmo dışında kuşatma için beklediği bir sırada, Rebiülahırın 21. Günü o da kuşatmaya dahil oldu. Sakız ve Ağriboz’da çok sayıda asker ve mühimmat bırakıp geldiği için sadece iki yüz kadar beldar ve lağımcı ile bir miktar savaş malzemesi getirebilmişti. Kapudan Girit’e eli boş geldiği için ordu kumandanı Hüseyin Paşa kendisine kızdı ve azarladı. Bunun üzerine kapudan yanına yetmiş adet kadırga alıp Rumeli Eyaleti askerini Ağriboz’dan Girit’e nakl etmek için Anaboli’ye vardı. Rumeli askerini oraya çağırıp ondan sonra limanda mahsur kalan gemileri kurtarma gayretinde iken Cemaziyelevvel ayının 8. Günü küffâr onbir burtun ve dört mavuna ve yirmidört çekdiri gemisi ile gelip liman dışında demir attı. Osmanlı donanması böylece liman içinde mahsur kalıp asker de gemilere karadan giriş yapmasına rağmen şimdi gemilerden tekrar karaya çıkma imkanları kalmamış oldu. Durum İstanbul’a bildirildiğinde hemen görüşülüp vezirlik rütbesi taşıyan devlet adamlarından Fazlı Paşa serasker tayin olundu ve yanına birkaç parça kalyon alarak Sakız üzerinden Girit’e gitmesi emredildi. Bu sırada Anadolu eyalet askerinin zahire gemileri Sakız yakınlarında beklemedeyken düşman habersizce üzerlerine gelip hepsini ele geçirip yaktı. Şaban Paşa ile birlikte kara tarafında kalan asker hiçbir şey yapamadan düşman gemileri uzaklaştı.