Birinci Haçlı Seferi (1096-1099)
Bizans imparatoru I. Aleksios Komninos (1081-1118) da 1089 yılında Papa II. Urbanus'tan (1088-1099) ücretli asker gönderilmesini istedi. Onun bu talebi, gücünü Doğu'ya hâkim kılma düşüncesini taşıyan Papalık tarafından farklı bir şekilde değerlendirildi. I. Aleksios'un ücretli asker talebi Papa II. Urbanus'un 27 Kasım 1095'te orta Fransa'da bulunan Clermont kentinde toplanan konsilde yaptığı çağrı büyük bir Haçlı Seferi halini aldı (Demirkent, 1997, s.5vd.). Ancak Bizans topraklarına giren Haçlılar, Bizans tebaası Hristiyan halkın mallarını da yağmalamış ve pek çoğunu öldürmüşlerdir.
Pierre l'Ermite adlı bir keşişin idaresinde İstanbul'a ulaşan başıbozuk bu haçlı kitlesi, İmparator Aleksios tarafından Anadolu yakasına geçirilerek Yalova yakınındaki Kibatos karargâhında arkalarından gelen asıl Haçlı kuvvetlerini beklemeleri söylendi. Ancak uyarılara kulak asmayan Pierre l'Ermite ve çevresindekiler, civar bölgeleri yağmalayıp karşılarına çıkan herkesi öldürdüler. Haçlıların İznik yakınlarındaki kasaba ve köyleri tahrip ettiğini duyan I. Kılıç Arslan (1093-1107) onlar üzerine bir ordu sevk etti. Selçuklu kuvvetleri tarafından pusuya düşürülen Haçlılar tamamen imha edildi. Sağ kurtulmayı başaranlar ise imparator I. Aleksios Komninos'un gönderdiği gemiler ile İstanbul'a geri götürüldüler (Demirkent, 1997, s.11vd.).
I. Haçlı Seferi'ne katılan asıl Haçlı orduları 1096 yılı sonbaharından itibaren İstanbul'a gelmeye başladı. İmparator I. Aleksios Komninos ile kendilerine sağlayacağı erzak ve malzeme yardımı karşılığında Anadolu'da ele geçirecekleri yerleri Bizans İmparatorluğu'na teslim edecekleri hususunda bir antlaşma yapan Haçlı liderleri, Bizans gemileriyle Anadolu yakasına geçirildiler. Pelekanon'daki karargâhta toplanan Haçlı ordusu, hazırlıklarını tamamladıktan sonra Selçuklu başkenti İznik üzerine yürüdü.
Bu sırada Malatya'yı kuşatmakta olan I. Kılıç Arslan, başkentinin Haçlılar tarafından kuşatıldığını haber alınca derhal geri döndü. Ancak kuşatmayı yaramayan Selçuklu sultanı geri çekilmek zorunda kaldı. Haftalarca süren şiddetli kuşatma karşısında daha fazla dayanamayacaklarını anlayan savunmacılar, şehri Haçlıların ele geçirmesi halinde katliam yapacaklarını bildiklerinden Bizans İmparatoru'na haber göndererek kendilerine zarar verilmeyeceği garanti edilirse İznik'i Bizans kuvvetlerine teslim edeceklerini bildirdiler. Bu teklifleri kabul edilince 18 Haziran 1097 gecesi göl tarafındaki kapıdan içeri alınan Bizans kuvvetleri şehre hâkim oldu (Demirkent, DİA-6, İstanbul 1992, s.237).
İznik'in ele geçirilmesinden bir hafta sonra Haçlılar 21 Haziran'da Eskişehir'e doğru yola çıktılar. Bu esnada İznik önünde başarısız olarak geri çekilen I. Kılıç Arslan, Anadolu'dan geçecek haçlıları karşılamak için Danişmendli Gümüştekin Ahmet Gazi ve Kayseri Bölgesi'nin hâkimi olan Hasan Bey ile kuvvetlerini birleştirdi ve Eskişehir Ovası'nda Haçlılarla bir meydan savaşına girdi. Fakat I. Kılıç Arslan komutasındaki müttefik kuvvetleri bu savaşta baştan aşağı zırhlı ve uzun mızraklı Haçlı şövalyeleri karşısında başarısız olarak geri çekilmek zorunda kaldı (Demirkent, 1997, s.34vd.). Haçlı kuvvetleri Eskişehir'den sonra Konya, Ereğli, Kayseri, Göksun ve Maraş üzerinden ilerleyerek Ekim 1097'de Antakya önlerine geldiler. 10 Mart 1098'de Urfa ve 2/3 Haziran 1098'de Antakya'yı ardından Suriye üzerinden güneye doğru inerek 15 Temmuz 1099'da Kudüs'ü ele geçirdiler. 1109 yılında da Trablus Kontluğu kuruldu. I. Haçlı seferinin sonucu olarak İslam dünyası içinde Antakya, Urfa, Trablusşam ve Kudüs'te 4 tane Haçlı şehir devleti kuruldu.
I. Haçlı Seferi'nin bu başarısı Avrupa'da büyük bir heyecan uyandırdı ve yeni orduların yola çıkmasına sebep oldu. Ancak 1101 yılında birbiri ardına Anadolu topraklarına giren Haçlı orduları bu kez başarılı olamamışlar ve Selçuklu kuvvetleri tarafından neredeyse tamamen imha edilmişlerdir.
I. Haçlı Seferi sırasında sayıları yüz binlerle ifade edilen Haçlı ordularının Anadolu'dan geçmesi I. Sultan Kılıç Arslan'ın yeniden toparlamaya çalıştığı Anadolu Selçuklu Devleti'ne ağır bir darbe indirdi. Bu sayede Bizans İmparatorluğu başta İznik, İzmir ve Efes gibi önemli şehirler olmak üzere tüm kıyı bölgelerini Türklerden geri aldı. İznik'i Bizans'a kaptıran I. Kılıç Arslan ise Konya'yı yeni devlet merkezi olarak seçti.
İkinci Haçlı Seferi (1147-1149)
Büyük Selçuklu Devleti'nin Musul hâkimi İmadeddin Zengi' nin 24 Aralık 1144'de Urfa'yı ele geçirerek Urfa Haçlı Kontluğu'na son vermesi Avrupa'da büyük yankı buldu. Bu nedenle 1145 yılı Aralık ayında Papa III. Eugenius (1145-1153) yeni bir sefer çağrısında bulundu. Papanın çağrısı ile Alman imparatoru III. Konrad (1138 -1152) ve Fransa kralı VII. Louis, (1137-1180) komutasında iki büyük Haçlı ordusu Avrupa'dan yola çıktı. 10 Eylül 1147'de İstanbul önlerine gelen Alman imparatoru III. Konrad yol boyunca ordusunun yaptığı taşkınlıklar sebebiyle Bizans imparatoru I. Manuil Komninos (1143-1180) tarafından pek hoş karşılanmadı. I. Manuil Komninos, ordusunu Anadolu yakasına geçirdiği Alman imparatoru'na kendisine vereceği rehberlerin öncülüğünde Bizans arazilerinden geçerek Antalya'ya gitmesini ve Türklerle savaşmamasını tavsiye etti. Ancak Bizans imparatoru'nun uyarılarına kulak asmayan III. Konrad, I. Haçlı ordularının takip ettiği yolu izlemeye karar vererek İznik'e kadar ulaştı. Ancak Selçuklu topraklarına girdiklerinde her şey değişti. Yiyecek ve su sıkıntısı çeken Haçlı askerleri 25 Ekim'de günümüzde Eskişehir'in içinde kalan Eskihisar olarak bilinen ve o dönemde Dorileon olarak adlandırılan yerin yakınındaki Sarısu Irmağı'na ulaştıklarında verdikleri mola sırasında Selçuklu sultanı I. Mesud (1116-1155) komutasındaki Selçuklu ordusunun ani saldırısına uğradı. Ordusu tamamen kılıçtan geçirilen III. Konrad hayatını güçlükle kurtardı ve tüm ağırlıklarını bırakarak yanındaki küçük bir birlikle İznik'e doğru kaçtı (Demirkent, 1997, s.104 vd.).
Fransa kralı VII. Louis'in komutasındaki ikinci ordu 4 Ekim 1147'de İstanbul'a geldi. Kasım ayı başında İznik'e ulaşan Fransızlar, Balıkesir, Bergama, İzmir yolu ile Efes'e Aralık ayında da Denizli'ye doğru ilerledi. Yolculuk sırasında Yalvaç yakınlarındaki nehri geçerken Türklerin saldırısına uğrayan Haçlı ordusu bu saldırıyı atlatarak Ocak başında Denizli'ye ulaştı. Denizli'de dinlenmeyi umut eden VII. Louis, büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Çünkü şehir ahalisi her şeylerini yanlarına alarak civardaki dağlara çekilmişti. Denizli'de yiyecek hiçbir şey bulamayan VII. Louis vakit kaybetmeden yola devam edilmesi emrini verdi. Bir yandan hava koşulları diğer yandan Türklerin sürekli saldırıları altında Toros dağlarını aşarak sahile inmeye çalışıyorlardı. Perişan haldeki Haçlılar dar Toros geçitlerinde beklemedikleri bir anda Selçuklu kuvvetleri tarafından pusuya düşürülerek ağır kayıplar verdi (Runciman, 1992, s.225-226). Ordusunun büyük bir kısmını kaybeden VII. Louis güçlükle Bizans hakimiyetindeki Antalya'ya ulaşabildi.
II. Haçlı Seferi birincisinin aksine Haçlılar açısından tam anlamı ile başarısızlıkla sonuçlanmış, Bizans imparatoru I. Manuil Komninos'un uyarılarına kulak asmayarak Selçuklu topraklarından geçmeye kalkan Alman ve Fransız orduları neredeyse tamamen imha edilmiştir.
Üçüncü Haçlı Seferi (1189-1192)
Suriye ve Mısır'da Eyyübi hanedanının kurucusu Selahaddin Eyyubi'nin (11741193) Kudüs'ü fethiyle yaklaşık yüzyıllık bir aradan sonra 1187 yılında şehir tekrar Müslümanların hâkimiyetine girmiş oluyordu. Papa VIII. Gregorius (1187) hemen bir bildiri yayınlayarak yeni bir Haçlı Seferi çağrısında bulundu. Ancak o bu seferi göremeden birkaç ay sonra öldü. Yerine Papa seçilen III. Clemens (1187-1191) Alman imparatoru, İngiltere ve Fransa krallarıyla temasa geçti. Her üçü de sefere katılmayı kabul etmekle birlikte ancak birkaç yıl sonra yola çıkabildiler. Fransa kralı II. Philip (1180-1223) ve İngiltere kralı Aslan Yürekli Richard (1189-1199) Akdeniz üzerinden Akka'ya gitmeyi tercih ederken, Alman imparatoru II. Friedrich Barbarossa (1152-1190) daha önceki seferlerde olduğu gibi kutsal topraklara Anadolu üzerinden geçerek ulaşmaya karar verdi.
11 Mayıs 1189'da yola çıkan II. Friedrich Barbarossa Macaristan üzerinden Bizans topraklarına girdi. İstanbul'a ulaştıktan sonra Bizans imparatoru II. İsakios Angelos (1185-1195) ile görüşen Alman imparatoru, ordusunu 1190 yılı Mart'ında Çanakkale Boğazı'ndan Anadolu yakasına geçirdi. Balıkesir-Alaşehir üzerinden Denizli'ye ulaşan Haçlı ordusu buradan Anadolu içlerine doğru ilerlemeye başladı. Yolculuk sırasında Selçuklu kuvvetleri tarafından zaman zaman saldırıya uğrayan Alman ordusu 17 Mayıs'ta Anadolu Selçuklu Devleti'nin başkenti Konya'ya girdi (Demirkent, 1997, s.151). II. Kılıç Arslan'ın (1155-1192) oğullarından Kutbeddin'in Haçlı ordusunu engellemeye yönelik girişimleri başarısızlıkla sonuçlandı.
Konya'da pek fazla kalmayan II. Friedrich Barbarossa, Selçuklu sultanı ile anlaştıktan sonra yoluna devam etti ve Torosları aşarak Silifke'ye ulaştı. Ancak 10 Haziran 1190'da askerleri Göksu Nehri kenarında II. Friedrich Barbarossa'nın cesedini buldular (Demirkent, 1997, s.152). İmparator'un ölümü ordusunun dağılmasına sebep oldu. Askerlerin büyük kısmı deniz yoluyla Avrupa'ya dönerken geri kalan kuvvetlerle yola devam eden II. Friedrich Barbarossa'nın oğlu Antakya'ya gelerek babasının cesedini burada Antakya katedralinde defnetti.
Dördüncü Haçlı Seferi (1203-1204)
Kudüs'ü Müslümanların elinden geri almak amacıyla Papa III. Innocentius'un (1198-1216) çağrısı ile düzenlenen IV. Haçlı Seferi, Venedik Doçu Enrico Dandalo'nun (1195-1205) müdahalesi ile asıl amacından saparak Bizans İmparatorluğu'na yönelmiş ve İstanbul'un Haçlılar tarafından ele geçirilerek burada bir Latin İmparatorluğu'nun kurulması ile sonuçlanmıştır.
1204 Nisan'ında Bizans başkentine giren Haçlı orduları o zamana kadar tarihin tanık olduğu en büyük yağma ve katliamlardan birini sergiledi. İşgalin ardından Flandre Kontu Baudouin (1204-1205) Ayasofya'da imparatorluk tacını giyerken Venedikli Tommaso Morosini de patrik seçildi.
İstanbul'un düşmesinden sonra şehri terk eden Bizans soyluları Latinler tarafından işgal edilmemiş bölgelere giderek buralarda Bizans'ın devamını sağlayan devletler kurdular. Latin işgali üzerine İstanbul'dan kaçan Bizans imparatoru III. Aleksios Angelos'un damadı I. Teodoros Laskaris (1204-1222) İznik'te, Mihail Dukas (1204-1215) Epir'de hâkimiyet kurdular. İstanbul'un Latinler tarafından işgal edilmesinden çok kısa bir süre önce I. Andoronikos Komninos'un (1183-1185) torunları Aleksios ve David ise Trabzon'u ele geçirerek Trabzon İmparatorluğu'nu kurmuşlardı.