Cenap Şahabettin
Sözcükler
elhân-ı şitâ: Kış nameleri.
lerze: Titreyiş.
gâib : Kayıp.
eyyam-ı nevbahar: İlkbahar günleri.
kulûb: Kalpler.
sürûd-ı şeydâ: Çılgınca aşk şarkıları.
kebûter : Güvercin.
neşide: Dillerde dolaşan, tanınmış şiir.
ferda: Ertesi gün, yarın, aydınlık.
sükût: Sessizlik.
hamuşâne: Susmuş, sessizce.
dem-be-dem: Her an, sık sık.
rîşe-i cenâh-i melek: Melek kanadının saçağı.
hadika: Bahçe.
na'ş : Cansız gövde.
mürde: Ölü.
pervâz: Uçma.
ser-sefîd: Beyaz başlı.
lâne: Yuva.
mürgân: Kuşlar.
serteser : Baştan başa.
bî-efgân: Sessiz, sesi çıkmayan.
sema-yi şita : Kış seması.
tûde: Yığın.
berk-i semen : Yasemin yaprağı.
cenâh-ı kebûter : Güvercin kanadı.
sehâb-ı ter : Taze ıslak bulut.
revân-ı tabiat: Tabiatın canlılığı.
günûde: Uyumuş.
hâk-i siyah: Kara toprak.
safi: Katıksız.
şükûfe: Çiçek.
tûde-i zilâl-i siyeh-reng: Siyah renkli gölgeler yığını.
nâ-ümid : Ümitsiz.
dest-i asmân-i şitâ: Kış semasının eli.
sansar : Ağaçlık.
sütre-i sefîd : Beyaz örtü.
rizân : Dökülen, akan.
pûyân : Koşmak, yüzmek.
bâd-ı hamûş: Susmuş rüzgâr.
per-i sâf: Saf kanat.
lerzan: Titreyen.
girizan: Kaçan.
elhân: Sessizliğin tatlı mırıltıları, musikisi.
mezamir: Zebur adlı kutsal kitabın sureleri veya Davut peygamberin Mizmar adlı sazla söylediği şiirler.
ezhâr: Çiçekler.
riyâz-i melekût : Meleklerin bahçesi.
dest-i semâ : Gökyüzünün eli.
dest-i kerem : Cömertliğin eli.
dest-i şitâ : Kışın eli.
berf-i sefîd : Beyaz kar.
elhân-i tuyûr : Kuşların nağmeleri.