Mehmet Rauf
Mensur şiir. M. Rauf, 1901, 109-110.
Mensur şiir.
M. Rauf, 1901, 109-110.
- Tarabya Tahassüsâtı -
Birkaç bulut birbirinin üzerine yığılıp birikerek öyle bir şekil almış ki kameri bunların arasında, ka’r-ı lâciverdî-i leylde -bize bütün buudiyetini hissederek- görüyorum.
Deniz o kadar rakid ki koy zulmet içinde bir ayna gibi muzlim bir iltimâ ile hâbâlûd görünüyor. Burada semâ daha yakın, kamer daha solgun; iki sahilden inen münceli zılâl nazlı nazlı dalgalanırken kadife zannolunuyor.
Koyun denize mülâki olduğu yerde elhân-i bûsiş gibi hafif feşfeşeler var. Sonra deniz imtidat ediyor. Ve orada zalam gene birikerek Anadolu yakası eteklerini seriliyor. Bu zalâmın fevkınde narin bir bulutun şeffafiyet-i bâkirânesi titriyerek, semanın buradaki baygın maviliği kamerin tabiş-i envariyle birleşerek mahmur ve pak bir renk, yeşili andırır masum bir renkle denizin uzaklaştıkça kurşunileşen sathına aksediyor; onu mahrem bir telâki ile hafif hafif telvin ediyor. Manzara en malûl ve en ümitperver renklerin mestane bir inhilâlinden mütehassıl bir lerze-i envâr bir manzûmei elvân gibi ketûm, râkid, titrek...
Bütün köyde hiçbir ses, hiçbir sadâ yok. Bu iki sahilin denizdeki zılâlinden in’ikâs eden ismirâr ile kameri ihâta etmiş bulutların bu gölgeliğinde, kamaştırmadan aydınlatan bu zayıf ve nâtüvan gündüzde köy sakit, bî-hareket, pür-sükûn. O kadar derin bir sükûnet ile insana fevka’l-beşer bir âfet hissi ilkâ ediyor, vahşi bir hiss-i adem duyuyorum. Bu donuk ziyâlı nahîf gündüzde köy niçin böyle câmit kimsesiz, bî-hayat?... Evler, indirilmiş perdeleriyle sâkit, eşhâs-ı vak’ası henüz görünmemiş kable’t-tufan bir fâcia sahnesi gibi câmit ve medhûş... Herkes uyuyor; yalnız ben, ve bir bülbül, bu baharın ilk bülbülü...