Gülşehri
Meğer bir gece Çin şehri üstünden Simurg ansızın kanat açıp gösterişli bir şekilde uçup gitti. Onun yüz binlerce türlü nakışla dolu kanatlarından biri Çin’e düştü. Halk o kanadı görünce büsbütün dinlerini terk ettiler. Gördükleri o kanadın nakışlarına kapılıp inandıkları için, kanattan başka bir şey görmediklerinden o kuşu kanattan ibaret sandılar. Bunların her biri kararsızlık içine düşüp o kanatta gördüğü çeşit çeşit işleme ve süslerden birini seçti. Birisi güneşe biri aya taptı ve biri de, tapmak için yıldızı seçti. Biri puta taptı ve mabudum dedi; birisi de haça taptı ve onu Tanrı edindi. Ey sevgili dost! Birisi buzağıya taptı ve kâfirliği gerçek dinden ayırmadı. Müslüman olan herkes o kuşu sordu, kâfirler ise onun kanadının işleme ve süsünü gördüler. Sen bir kanadın işlemelerine aldanma ve o kuşu yalnız bir kanattan ibaret sanma. Tenli canlı bin kanat bir kuş olunca bir kanadın işlemeleri nasıl Simurg olabilir? Bütün kuşlar onun gölgesi olduğu gibi, hepsi onun mülkünün süsüdür. Kim sâyeyi izleyerek zatına yol sürerse, sonunda o yoldan huzuruna ulaşıp ona kavuşur. Ey sevgili ve değerli kişi! Gölge onun ışıklarıdır; sen gölge ile asıl zatı ayır.