Okulöncesi Eğitime Giriş, T.C. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayını, 2009.
Sağlıklı gelişmenin ilk koşulu yeterli ve dengeli beslenmedir. Okulöncesi dönem çocuğunun, bedenen gelişmesi, enerji alması ve hastalıklara karşı dirençli olabilmesi için yeterli ve dengeli beslenmesi gerekir. Yeterli ve dengeli beslenen çocuklar, hem daha sağlıklı biçimde büyürler hem daha güçlü bir yapıya sahip olurlar (Razon, 1988, ss. 73-85).
Yeterli ve dengeli beslenemeyen çocuklar ise, daha çelimsiz bir yapıya sahip olup sürekli sağlık sorunlarıyla karşılaşır ve güç bir gelişim dönemi geçirirler. Ayrıca, bu çocuklar iyi beslenmiş yaşıtlarına göre daha edilgen (pasif) olup öğrenme etkinlikleri üzerinde daha az yoğunlaşabilir ve çevreyle daha az ilgilenirler. Bu çocuklarda yaygın olarak öfkelilik, kayıtsızlık ve dik başlılık gibi olumsuz tutum ve davranışlar görülür. Bu nedenle, özellikle, okulöncesi dönem çocuklarının yeterli ve dengeli olarak beslenmesine özen gösterilir. Bu amaçla, onlara düzenli yemek yeme alışkanlığı kazandırılmaya çalışılır.
Yemek yeme doğuştan getirilen değil, çocuğun sonradan kazandığı bir davranıştır. Bu davranış, çocuğun kendi kendini yönetebilmesi yolunda attığı önemli bir adımdır. Tüm anne, baba ve öğretmenler, çocukların düzenli yemek yeme alışkanlığı kazanmaları yönünde çaba gösterir. Bu amaçla çocuklara öncelikle yemek yeme ile ilgili çeşitli davranışlar kazandırmaya çalışırlar. Bu davranışlar; çocuğun masaya gelmesini, sakin bir biçimde masaya oturmasını, kaşığını ya da çatalını eline almasını, masaya ya da yere dökmeden yemeğini yemesini, sütünü dökmeden içmesini, bıçakla yiyeceğini keserek yemesini ve sofranın toplanmasına yardım ettikten sonra ellerini yıkamasını kapsar (Yavuzer, 1999, s. 71).
Anne, baba ve öğretmenler çocuklara düzenli yemek yeme alışkanlıklarını kazandırırken, kimi zaman farkında olmaksızın yanlış tutum ve davranışlarda bulunurlar. Örneğin; çocuklarını yemeğe çağırdıklarında; gelmediklerinden, önlerine konulan yemekleri yemediklerinden ya da bitirmediklerinden, yemek artırdıklarından, kaşıkla masaya ve tabaklara vurduklarından ve sadece tek tür yemek yediklerinden yakınırlar. Hatta kimi anne ve babalar, ellerinde yiyecek ve kaşıkla çocuklarının önünde arkasında dolaşır durur. Bu tutum ve davranışlar, çocuklardaki olumsuz yemek yeme davranışlarını düzeltmediği gibi, üstelik onlardaki olumsuz davranışların pekişmesine yol açar. Bu nedenle, anne, baba ve öğretmenlerin bu tür davranış ve tutumları sergilemekten özenle kaçınmaları gerekir (Özyürek, 1989, ss. 142-151). Nitekim uzmanlar da eğer fizyolojik anlamda ciddi bir sağlık sorunu yoksa, çocukların yemek yemeyle ilgili olumsuz davranışlarının çevrelerindeki yetişkinlerin tutum ve davranışlarından kaynaklandığını ileri sürmektedirler. Genelde üzerine fazla düşülen, yemek olayına aşırı duyarlık gösterilen ve çocuğun sağlığı ile gereğinden çok ilgilenilen ailelerde yemek yememe sorunuyla yaygın olarak karşılaşılmaktadır.
Çocukların düzenli yemek yeme alışkanlığı kazanmaları için evde anne, baba ve diğer yetişkinlerin şu noktalara dikkat etmelerinde yarar vardır (Fişek ve Sükan, 1983, ss. 98-99):
• Yemeğe oturduğunda çocuğun yorgun olmamasına ve herhangi bir sürtüşme ya da didişme nedeniyle huzursuzluk hissetmiyor olmasına özen gösterilmelidir. Eğer çocuk yorgunsa dinlendirilmeli, huzursuzsa sakinleştirilmelidir.
• Yemek için neşeli ve hoş bir ortam yaratılmalıdır.
• Gerginlik yaratıcı ve üzüntü verici konuların yemek sırasında konuşulmamasına özen gösterilmelidir.
• Yemekler her gün yaklaşık olarak aynı saatlerde yenmelidir.
• Yemeğin kendisi kadar sunuluş biçimi de önemli olduğundan, yemek çocuğun ilgisini çekecek biçimde hazırlanmalıdır. Bu, çocuğu yemek yemeye teşvik eder. Örneğin, yemeğin çocuğun sevdiği süslü bir tabakta sunulması gibi.
• Yemek çocuğun önüne konulduktan sonra, yemesi gereken miktar konusunda herhangi bir şey söylenmemelidir.
• Yemek yeme hızını çocuğun kendisi ayarlamalıdır.
• Çocuğa sevmediği yemeği yemesi konusunda baskı yapılmamalıdır.
• Çocuk yemekte sorun çıkardığında ona ilgi gösterilmemeli; yemek “ister ye ister yeme” anlayışı içinde verilmeli; çocuğun ne yediğiyle kesinlikle ilgilenilmemelidir. Eğer çocuk yemeği bırakırsa bu görmezlikten gelinmelidir. “Çocuğun açlıktan zarar görmeyeceği” kesinlikle akıldan çıkarılmamalıdır.
• Çocuğun, yemek yerken, masaya ya da yere kazayla yemek dökmesi anlayışla karşılanmalıdır.
• Yemeği oyun ve eğlence hâline getirmekten özenle kaçınılmalıdır.
Çocukların düzenli yemek yeme alışkanlığı kazanmaları bakımından okulöncesi eğitim kurumlarında öğretmenlerin dikkat etmeleri gereken noktalar da şöyle sıralanabilir (Razon, 1988, ss. 73-85):
• Çocuğa okula başladığı ilk günlerde yemek konusunda baskı yapılmamalıdır.
• Çocuğa, yemek servisinde öğretmene yardım etme olanağı sağlanmalıdır.
• Yemek miktarını ayarlama işi tamamen çocuğa bırakılmalıdır.
• Çocuğu fazla yemek yemeye zorlamamalıdır.
• Çocuk yemek yemediği zaman görmezlikten gelinmeli, yediği zaman da fark edildiği kendisine hissettirilmelidir.
• Çocuğun yemekten önce ve sonra elini yüzünü yıkama, dişini fırçalama gibi hoşuna giden davranışları yapmasına olanak sağlanmalıdır.
• Çocuklara, beslenmenin ve yiyeceklerin yararı, zaman zaman somut olarak açıklanmalıdır.
• Çocuğa, oyun ve masalla yemek yedirmekten kaçınılmalı; yemek konusunda katı ve acımasız davranılmamalıdır.