Üyelik İşlemleri
Hoşgeldin
edebiyat dostu
Menü
Menü
Ana Sayfa
Eserinizi Ekleyin
Yeni Eklenenler
Yazarlar
İletişim
Hakkımızda
Menü
Kategoriler
Hikaye
Şiir
Makale
Deneme
Yazı Türleri >>
Köşe Yazısı
Biyografi
Destan
Efsane
Eleştiri
Fıkra
Gezi
Günlük
Hatıra
İnceleme
Masal
Mektup
Röportaj
Sohbet
Söylev
Tiyatro
Edebi Örnekler
Kısa Kısa
Belgeler
Tarih
Psikoloji
Sosyoloji
Felsefe
Arkeoloji
Sinema
Fotoğraf
Bilim
Teknoloji
Hayvanlar Alemi
Uzay
Müzeler
Mimari Anıtlar
Ders Özeti
Etkinlikler
>>
Nasa'nın Kamerasından Dünya
Haberler
Divriği Ulu Camii
Kaynak: www.sivaskulturturizm.gov.tr
Divriği ve civarında en erken yerleşim Hititler Dönemi’ne kadar inmektedir. Yöre, Mengücekoğullarının yönetimi altında olduğu dönemde Turan Melek Şah tarafından camii ile birlikte 1228-1229 yıllarında yaptırılmıştır. İslam mimarisinin bu başyapıtı iki kubbeli bir türbeye sahip bir cami ve ona bitişik bir hastaneden oluşmaktadır. Yapılar, mimari özelliklerinin yanı sıra, sergilediği Anadolu geleneksel taş işçiliği örnekleriyle UNESCO dünya mirası listesinde yer almaktadır.
DÜNYA MİRASI DİVRİĞİ ULU CAMİ
Mengücekoğullarından Ahmet Şah ile eşi Melike Turan tarafından 1228 tarihinde tamamlanan Divriği Ulu Cami ve Şifahanesi, çevresindeki taş ocaklarından çıkarılmış bir cins tüften inşa edilmiştir. Ulu Cami Iğımbat Dağı’nın eteğinde olduğundan geniş bir görüntüye sahiptir. Caminin en güzel tarafı kapılarda ve sütunlarda işlenmiş olan motiflerdir. Birçok araştırmacının dikkatini çekmiş ve görenler hayran kalmıştır. İçe bakışı hitap eden bu motifler caminin yapımında çalışan mimarların kendi geleneklerine, sanatsal anlayışına göre, karışık motiflerle özgün ve harika bir şaheser ve ibadethane ortaya çıkarmışlardır. Sanat tarihçisi Doğan, Divriği Mucizesi adlı eserinde, mimari bakımdan bir mucize olduğunu yazmaktadır. Eseri yapan mimarın başka bir eserine rastlanmaması ilginçtir. Son yıllarda UNESCO tarafından Dünya Mirasını Koruma kapsamına alınmıştır.
CAMİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ
Caminin dikdörtgen bir planı vardır. Güneyinde bitişik olarak yapılmış Darüşşifa vardır. Uzaktan ve yakından bu iki yapı ayırt edilemediği gibi, “ulu cami” deyimi genel isim olarak her ikisini de içine alır. Kuzeyindeki genel bir girişten (Kıble Kapısı) ve batıya bakan ikinci bir kapıdan (çıkıştan faydalanılır), doğuya açılan üçüncü kapı (Şah Kapısı), şimdi pencere durumundadır. Kıble Kapısı kuzey cephenin ortasında bütün Selçuklu eserlerinin kapılarında görüldüğü gibi, yapıya göre daha yüksek ve ondan taşıntılı şekilde kurulmuş, planlı, süslemeleri yönünden benzerine rastlanılmayan üstün bir sanat eseridir. Kıble Kapısı (kuzey taç kapısı), Selçuklu yapılarının kapılarında olduğu gibi yapıya göre daha yüksek ve dışa taşıntılı biçimdedir. Barok stilde tasarlanmış olan bu taç kapı 14,5m. yükseklikte ve 11,5m. eninde, 4,5m. derinliğindedir; portal duvar cephesinden ileriye doğru 1,6m. dışa doğru taşırılmıştır. Anıtsal bir giriş olan Kıble Kapısı büyük camiler için geçerli olan taç kapı deyimiyle adlandırılmıştır. Yanındaki duvar alanlarının düz olması, buna karşılık kapının üstün bir ustalıkla bir heybet ve sanat coşkunluğuna bürünmesi, çatıyı da aşarak göklere doğru yükselen bir havaya sokulması dikkatleri bir anda çekmektedir. Caminin batı yönünde bulunan çarşı kapısında (çıkış kapısı) 9,5m. yükseklik, 6m. en, 2,6m. derinlik ve 1,4m. taşıntı ölçüleriyle karşımıza çıkar. Selçuklu sanatında rastlanamayan özellikteki bu kapı üzerinde, 1228 tarihine veren bir kitabe bulunmakta, kapının bütün yüzeyini ince ayrıntılarla, zengin bitkisel motifler örtmektedir. Bu süsleme, adeta bir halı ve eşsiz desenlerle bezeli bir kumaşa benzetildiğinden bazı bilim adamları tarafından “tekstil kapı” denilmiştir. Kapı çıkıntısının sağ ve solunda çift başlı birer kartal, nişin yan yüzeyinde ise tek başlı bir kartal bulunmaktadır; pek çok hanedan tarafından kudret ve egemenlik simgesi olarak bu sembol, hiçbir yerde buradaki kadar zarif işlenmemiştir. Doğu yönündeki Şah Kapısı fonksiyonuna uygun olarak Taht Kapısı adıyla anılmaktadır. Yüzeyi bitkisel, geometrik, yıldız, düğüm, saç örgüsü motifleri ile bezemelidir.
Minare, caminin kuzeybatı köşesinde yer alır ve silindirik gövdeli bu minare, caminin asıl minaresinin yıkılmasından sonra, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1523 yılında yenilenmiştir.
CAMİ KAPILARI ÜZERİNDEKİ YAZITLARIN ANLAMI
Şifa yurdunun kapısı üstündeki yazının anlamı: "El Melik Es Seyyid Fahrudden Bahram Şah'ın Kızı Allah'ın affına muhtaç adaletli Kraliçe Turan Melek Allah rızası için bunun mübarek şifa yurdunun inşasını emretti."
Batı Çarşı Kapısı üstündeki yazının anlamı: "Allah rızası için önce bu mübarek camii, Allah'ın rahmetine muhtaç zayıf kulu Ahmet Şah Bin Süleyman Şah, Bin Şahin Şah müminlerin yardımcısı tarafından tesis olunmuştur. Allah mülkünü daim ve kadrini yüce etsin." Kale Kuzey Kapısının üstündeki yazının anlamı: "Allah'ın rahmetine muhtaç zayıf kul Süleyman Şahın oğlu Ahmet bu mübarek camiinin inşasını emretti Allah mülkünü daim kılsın." Doğuda bulunan Şah Kapısının üstündeki yazının anlamı: "Mülk tek ve Kahhar olan Allah'ındır. Mimar Ahmet." Cami içindeki minberin sol köşesindeki yazının anlamı: "Müminlerin yardımcısı Ahmet Şah Bin Süleyman Şah Bin Şahin Şah (Allah mülkünü daim kılsın) mübarek minberin dikilmesini emretti. Mimar Tiflisli Ahmet Bin İbrahim."
MİNBER
Ahşap olup 6-7 metre yüksekliği 4,2m. derinliği 103 cm. eni vardır. Bu minber ahşap geçme işlemeleri yönünden esaslı bir atılımın görülmediği bir çağda yapılmış çok iyi bir örnektir. Üzerinde ad ve kitabelerin yanı sıra çok sayıda kutsal söz bulunmaktadır. Hadis ve ayet yönünden Anadolu'nun öteki minberlerinden zengindir. Minberin 22 yazıcısından üçü yaptırıcı veya sanatkar imzaları, diğer 19'u kutsal sözlerdir. Üzerindeki yıldız ve levhacıklar 5 ve 12 köşelidir.
MİHRAP
Biçimi ve dekorasyonu ile Anadolu'da tektir. Mihrap üstü kubbesi içten fevkalade süslü, istalaktikli konsallara dayanan 12 nervür taşı ile dilimlere ayrılmış ve kasnak silmesi de köşelerde birbirlerine çaprazlaşan kemerciklerle trompt şeklinde istinatgah vücuda getirilen dört büyük kemere oturtulmuştur. Mihrap çok sade, sivri kemerli bir niş olup kapılarda görülen baroklaşmış Rumi şekillerin derin ve iri silmelerle iddialı bir hale sokulmuş ve fazlasıyla belirgin kılınmıştır. Mihrap kubbesinde dört küçük pencere vardır. Bunlardan üçü tan ağarışında günün ilk ışıklarını içeriye biraz sabahyıldızı şeklinde ulaştıran kubbeye gök boşluğu havası veren ustaca düşünülmüş yıldız biçimli deliklerdir.
DARÜŞŞİFA
Ulu Camiye bitişik olarak yapılmış halk dilinde medrese diye de adlandırılmaktadır. Bugünkü hastanelerin görevini yapan Divriği Şifahanesi Anadolu’daki darüşşifalarının en eski, en sağlam ve en bozulmamış olanıdır. Camiye güney yönünden bitişik olan Darüşşifa (Turan Melek Darüşşifası), Erzincan Emiri Fahrettin Behram Şahın Kızı ve Ahmet Şahın eşi Melike Turan Melek tarafından yaptırılmıştır. 18.yy.da medrese haline getirildiği için Şifahiye Medresesi de denilmektedir. Görkemli ve zengin süslemelerle bezeli taş kapısı dört eyvanlı, orta avlusu kapalı plan şeması ile Orta Asya Türk yapı geleneğine bağlı, benzersiz bir Mengücek anıtıdır. 1206 Kayseri ve 1217 tarihli olan Sivas Darüşşifası gibi Divriği Darüşşifası da günümüze bozulmadan gelen en eski ve en sağlam Selçuklu tıp merkezlerinden biridir.
Eklenme Tarihi:
17 Haziran 2013
Yorumlar
Yorum yapabilmeniz için üye girişi yapmalısınız...
© Metinlerin telif hakları yazarlara ya da yasal temsilcilerine aittir.