Ahmet Kutsi Tecer
Güzel Yazılar Mektuplar.
Antalya, 20 Eylül 1958
Kardeşim, neymiş senin bu Antalya? İki gündür buradayım, beni allak bullak etti. Akdeniz işte, bütün haliyle Akdeniz. Su, hava, ışık, bitki. İnsanların yumuşak huyu, her şey o. Serviler, palmiyeler, portakal, limon... Her şey Akdeniz'in diliyle konuşuyor. Burdur'dan buraya gelirken Kepez denilen bir mevkiden şehir ve deniz göründü. Oradan itibaren yolu asfaltlamışlar. Şehir az çok imar görmüş. Ama buraya ne yapılsa az.
Dün Manavgat Şelâlesi'ni, Side Harabeleri'ni ve Aspendos'u gezdim. Doğru dürüst bir müzeleri yok ya, şehirde ve Side kazı yerinde enfes parçalar var. Biz, Halil Bedi Yönetken'le, özel bir araba ile, İstanbul'dan yola düzüldük, buraya kadar geldik. Balıkesir, Edremit, Bergama, Soma, Bodrum, Muğla, Burdur... Nihayet Antalya. Ne mi yapıyoruz? Halk oyunlarımızı ama şimdiye kadar bilmediklerimizi yahut bilinenlerin yeni şekillerini arıyoruz. İşimiz cenk ü çegane. Ama çok yerde hayal kırıklığına uğradık. Yerli kültürümüz en güzel taraflarıyla çöküyor. Henüz bir folklor enstitüsü olsun kuramadık. Kurulsa ne olacak? Hiç olmazsa, ilmî bakımdan bu kaybolan şeylerin tespitine çalışılır. Görsen, kıyafet bakımından öyle sefil bir derekeye düşmüşüz ki insanın içi cız ediyor.
Seninle birlikte yaptığımız seyahatler ne hoştu, ne güzeldi. Bu da genel olarak güzel geçti diyebilirim. "Geçti." diyorum çünkü yarın dönüş yolu başlıyor. Hiç durmadan İstanbul'a doğru akacağız. Üç hafta oluyor evden ayrılalı, üç hafta daha da gezebilirim. Ne var ki iş mevsimi geldi çattı. İmtihanlar olmasa daha kalabilirim. Bu kadar da az değil. Niyetimiz, bizim halk oyunları tesisi adına gelecek yazın bir festival hazırlamak. Bunların faydası oluyor, gelenekler dikkati çekiyor. Sanat kaynakları keşfediliyor.
Şimdi Tophane denilen bir mevkide bir parkta oturuyoruz. Kaç gündür seyrine doyamadığım o güzelim dağlar karşımızda. Âdeta tanrısal bir opera dekoru... Günün her saatinde başka başka hâlleri var. Eski liman altımızda. Tekneler uyukluyor. Eylülün bu çağında hâlâ ağustos böcekleri konserlerine devam ediyor. Kale içi denilen eski mahalleler, ağaçlar, serviler arasında eski bir kabartma gibi duruyor. Eski sur parçaları, eski duvarlar... Masmavi bir deniz. Masmavi, uzun ve durgun...
Kardeşim Bedri, arkadaşlar yanı başımda, sabırsızlanıyor. 15 kilometre mesafede bir tahtacı köyüne gidilecek, orada kadın-erkek, müşterek oyun görülecek.
Antalya'da sen ve Hamdi, daima beraberimdesiniz. Sana ve bütün ev halkına muhabbetlerimi sunuyorum. Annenin ellerinden öperim.