Türk destanları ile başka toplumları destanları arasında benzerlikler olduğu gibi farlılıklar da vardır. Eski Çağ toplumlarının birbirinden uzak olsalar da yapı, yetenek ve davranışları bakımından benzediklerini; iklim, coğrafya, yaşama koşulları bakımından da farklılıklar gösterdiklerini toplum bilimi ve ona yardımcı olan bilim dalları ortaya koymaktadır.
Destanlar arasında sağlıklı karşılaştırma yapabilmek, olumlu sonuçlara varabilmek için, bütün faktörleri göz önünde bulundurmak gerektiği gibi, her destanın tümünü elde etmek, incelemek zorunluluğu vardır.
...
Önce şunu kesin olarak söyleyebiliriz:
Biçim ve işleniş yönlerinden bütün destanlar benzeşirler:
1. Destanların doğuşuna, toplumu etkileyen çok önemli olaylar sebep olur.
2. Sözlü olarak, ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa yayılır.
3. Kahramanları, toplumun yürekten benimsediği, yücelttiği, doğa üstü gücüne inandığı; yiğit kurtarıcılardır.
4. Destanlar manzum savaş ve kahramanlık hikayeleridir.
5. Coşkulu duyguların etkinliği, hayal gücünün sonsuzluğu, dil ve söyleyişteki şiirleşen iyi ve güzel nitelikler, destanlarda, lirik, epik, dramatik öğelerin oluşumunu sağlar.
Bütün bu nitelikleri, Türk destanlarında bulabiliriz. Örneğin, hepimizin yakından tanıdığı ve destan parçaları olarak bildiğimiz Dede Korkut'ta vardır. Oğus Kağan'ın kurultay toplayarak söylediği sözler; sığındıkları Ergenekon adlı yayladan demir dağı eriterek kurtuluşa ve özgürlüğe ulaşan Göktürkler'in savaşı; yoksulların kurtarıcısı yiğit Manas'ın savaşları... bu gün de etkisi süren, coşkuyla okuduğumuz manzum-mensur hikayelerdir.
İlyada'daki karşı iki ordunun çarpışmasını bir sonuca bağlamak için dövüşen komutanların yiğitçe, bazen acımasızca savaşmaları, destanların genel niteliklerine örnek sayılabilir.
Bu örneklerde, dil ve söyleşi bakımından da ortak yönler vardır. Hikaye eden, benzetmelerle güçlendirilen, hayal gücü ile coşkulu, etkili kılınan anlatım:
(Oğuz Kağan Destanı)
"Bir demirci dedi ki: Burada bir demir madeni var. Yalın kata benziyor. Şunun demirini eritsek bir yol olurdu. Varıp o yeri gördüler. Bu sözü de beğendiler. Dağın geniş yerine bir kat odun bir kat kömür dizdiler. Dağın üstünü, arka yanını, beri yanını (böylece) doldurduktan sonra yetmiş deriden körük yapıp, yetmiş yerde kurdular. Ateşleyip körüklediler. Tanrı'nın gücüyle ateş kızdıktan sonra demir dağ eriyip akıverdi. Yüklü deve çıkacak kadar yol oldu."
(Ergenekon Destanı)
(Manas Destanı)
(İlyada Destanı) - Yunan Destanıdır
Görülüyor ki hepsinde, savaşlar, yiğitlikler, erdemler, ibretler yanında etkili söyleyişler yer alıyor.
İlyada'nın söyleyişinde, ayrıca, Homeros ile Türkçeye çevirenlerin kalem güçleri etkili olmaktadır.
Türk destanları ile İlyada destanında göze çarpan en belirgin ayrılık, kahramanların toplumsal-bireysel amaca yönelik savaş ve davranışlarında gözükmektedir.
Türk destanlarında kahramanlar, savaşırlarken kendi toplumlarının yarar ve mutluluklarını düşünmektedirler. İlyada ve Odysseia'da ise bireysel üstünlükler, bireysel amaçlara yönelik yiğitlikler önem kazanmaktadır. Bu, özellikle, Odysseia'da tek gözlü dev ile, Dede Korkut'taki Tepegöz hikayesinde de görülebilir.