Ziya Gökalp
Eski Türklerin, vezni, hece vezniydi. Kaşgarlı Mahmud'un lügatındaki Türkçe şiirler, hep hece veznindedir. Sonraları Çağatay ve Osmanlı şairleri, taklit yoluyla, İranlılardan aruz veznini aldılar. Türkistan'da Nevai, Anadolu'da Ahmet Paşa aruz veznini yükselttiler. Saraylar, bu vezne kıymet veriyorlardı. Fakat halk, aruz veznini bir türlü anlayamadı. Bu sebeple halk şairleri, eski hece vezniyle şiirler söylemekte devam ettiler. Ahmed Yesevi, Yunus Emre, Kaygusuz gibi tekke şairleri ve Aşık Ömer, Derdli, Karacaoğlan gibi saz şairleri hece veznine sadık kaldılar.
Türkçülük zuhur ettiği zaman, aruz vezniyle hece vezni yan yana duruyordu. Güya birincisi havasın, ikincisi avamın terennüm aletleriydi. Türkçülük, dildeki ikiliğe son verirken, vezindeki bu ikiliğe de kayıtsız kalamazdı. Hususiyle terkipli dil aruz vezninden, aruz vezni de terkipli dilden ayrılmadığı için, bu iki Osmanlı müessesesi hakkında aynı hükmü vermek lazımdır. Bunun üzerine, Türkçüler, terkipli dille beraber, aruz vezninin de Milli Edebiyatımızdan kovmağa karar verdiler.
Sade dil, aruz veznine pek uymuyordu. Halbuki, hece vezniyle sade dil arasında samimi bir akrabalık vardı. Sarayın ihmaline rağmen halk, sade Türkçe ile hece veznini, iki kıymetli tılsım gibi, sinesinde saklamıştı. Bu sebeple Türkçüler, bunları bulmakta güçlük çekmediler.
Bununla beraber hece vezni, bazı şairlerimizi yanlış yollara götürdü. Bunlardan bir kısmı, Fransızların hece vezinlerini taklide kalkıştılar. Bu şiirler, halkın hoşuna gitmedi. Çünkü, halkımız hece vezninin ancak bazı şekillerinden zevk alıyordu. Milli vezinlerimiz halk tarafından kullanılan bu sınırlı ve belirli vezinlere münhasırdır. Halk vezinleri arasında, (6 + 6) şekli yoktur; bunun yerine (6 + 5) vezni vardır. Tecrübe ile anlaşıldı ki, Türk halkı, bu son vezinden çok hoşlanıyor. Bu tecrübe, aynı zamanda, başka milletlerden vezin alınamayacağı kaidesini de meydana attı. Bu suretle, bizdeki hece vezni taraftarlığı başka dillere ait hece vezinlerini taklit demek olmadığı ve Türk halkına mahsus hece vezinlerini canlandırmadan ibaret bulunduğunu ortaya koydu.
Hece veznini yanlış yola götüren şairlerden bir kısmı da yeni vezinler icadına kalkıştılar. Bunların yoktan var ettiği vezinlerden birçoğunu da halk kabul etmedi. Bu suretle anlaşıldı ki, milli vezinler, halkın eskiden beri kullanmakta olduğu vezinlerle sonradan kabul edebildiği vezinlere inhisar eder. Halkın hoşlanmadığı vezinler, hece tarzında olsa bile, milli vezinlerden sayılamaz.