Edward T. Hall
Kaynak: Hall, E.T. (1976). “Kültürler Niçin Çatışıyor?” (Çeviren: Y.İzbul). Physhology Today.
İnsanoğlu içinde yaşadığı kültürün tutsağıdır. Çinlilerle olan ilişkilerimizde, niyetlerini sözlerinden değil de davranışlarından sezinlemeğe çalışıyoruz. Fakat bunu yaparken, sanki insanların davranışları dünyanın dört bucağında birbirinden farksızmışçasına, kendi davranışlarımızı ölçü alıyoruz. Tabiî onlar da bizi değerlendirirken kendi davranışlarını ölçü alıyorlar. İşte böyle bir durum ciddî yanılmalara yol açabilmektedir.
Çinlilerle aramızdaki değerlendirme farklılıkları, farklı davranış zincirlerine sahip bulunmamızdan ileri geliyor. Davranış zincirlerimizi dans ederken izlediğimiz örüntülere benzetebiliriz. Belirli bir sırayı izlemek mecburiyeti vardır. Dans ederken bir vuruşu atlarsak nasıl ritim bozuluyor ve yeni baştan başlamak zorunda kalıyorsak, davranış zincirlerimizde de durum böyledir. Tabiî buradaki davranışlar zinciri belli bir amaca yönelmiştir. Amacımız cinsel ilişki kurmak, evlenmek ya da şirketler arası bir iş anlaşması yahut uluslararası bir barış sözleşmesi gerçekleştirmek olabilir. Sıradan bir tokalaşma da, köşebaşındaki dükkândan bir kutu boya satın alınması da bu çerçeveye girer. Belirli davranış zincirleri gerektirmeyen toplumsal bir ilişki tasavvur edilemez.
Kendi kültürümüzdeki davranış zincirlerinin basamak ve dönemeçlerini yakından tanırız. Ancak doğal olarak, bunların Çin kültüründeki karşılıklarını bilmemize imkân yoktur. Bir örnek vereyim: Can sıkıcı bir durumla karşılaştıklarında Çinliler genellikle hiçbirşey olmamış gibi davranmayı yeğ tutarlar. Onlara göre bir olayın varlığını kabul ettiğimizde ona cevap vermek, tepki göstermek zorunda kalırsınız ki, bu cevap ya da tepki çok ciddî sonuçlara yol açabilir. Bu yüzden bakarsınız Çinliler belirli bir davranışınız karşısında hiç tepki vermezken, bir başka davranışınız karşısında aşırı duyarlılık gösterirler. Çinlilerin ne yapacaklarını hem Kore’de hem de Vietnam’da yanlış okuduk. Vietnam’da Çinlilerin ne yapmak istediklerini kestiremedik, çünkü bizimle aynı sebeplerden yola çıkacaklarını varsayarak onları çok ciddiye aldık. Kore’de ise bunun tam tersi oldu.
Ne derece ciddî olduklarını anlayamadık. Oysa çizgiyi nereden çektiklerini bize söylemişlerdi. Onlara inanmadık. Aynı şekilde Çinliler de zaman zaman bizim davranış zincirlerimizi yanlış yorumladılar. İşe ciddiyetle sarıldığımız durumları fark edemediler... Asya’ya gittiğimizde buradaki olayları Avrupa’da alışmış olduğumuz örüntülere oturtmağa çalıştık. Oysa ortada böyle bir koşutluk yoktu. Çeklerle ortaklaşa paylaştığımız bir tarih, ortaklaşa paylaştığımız siyasal ve toplumsal kurumlarımız vardı. Güney Vietnamlılarla paylaştığımız hiçbir şey yoktu... Öteki kültürleri iyi tanırsak kendi propagandamızın albenisine kapılmaktan da kurtulmuş oluruz. Belki de Vietnam batağına saplanmaktan daha başında kurtulurduk.