James Michener
Ben, dünyada yaşıyan her bir insanın kardeşim olduğuna inanıyorum. Onun da, benim gibi bir kalbi, dostluğu anlayabilecek bir kabiliyeti ve güzellikler yaratabilecek iç kuvvetleri vardır. Bu dünyanın her kıtasında ben böyle kimselere hep rastladım. Ta Yeni Gine'nin vahşi, balta girmemiş ormanlarında da onu karşımda buldum. Tokyo'da ise hemen önümden gidiyordu.
Kardeşimin evinde, korkudan uzak yaşadım. Bir kere Guadakanal'ın en ücra köşelerinin birinde hala taş devri hayatı ve görüşü ile yaşayan insanlar arasına katılmıştım. Fakat orada kaldığım sürece pekala anlaştık ve dört hafta kadar kısa bir zaman içerisinde, dünyanın bu en ilkel insanları, bakir ormanlardaki hayatlarından sıyrılarak, makine devrine ulaşmasını bildiler. Hatta daha da ileri giderek, uçaklarımıza petrol taşıyan kamyonları kullanmayı öğrendiler.
Gene bir kere, Hindistan'da, tek bir İngilizce kelime bilmeyen köylülerin arasında günlerce yaşadım. Benim de onların dilinden anlamamam, anlaşmamıza engel olmadı. Aramızda sosyal yaşayış farkı ise, onlara yaklaşmama ve onları sevmeme engel olmadı. Onlar köpek kızartması, ben karavana yemeği yiyorduk. Eğer birbirimizin yedikleri üzerinde durup incelemeler yapsaydık, muhakkak ki ben, onları, onlar beni, çok aptalca bulacaktık. Halbuki biz öyle yapacağımıza, eleştirileri bir yana bırakarak, kelimesiz konuşmalara daldık.
Seyahatimi ve bu vesile ile kardeşlerimin arasında yaşama imkanını bana veren mutlu tesadüflerin, bir talih eseri olduğuna inanıyorum. Onun için diğer insanlara, nasihat etmek, onların da birbirlerini içten ve candan birer kardeş olarak kabul etmeleri üzerinde ısrarla durmak gibi manasız hareketlere sapacak değilim; çünkü bu benim vazifem değil. Bu gibi duygular yavaş yavaş uyanır. Ama bazen, gözlerimizin çabuk açılmasına yardım eden şanslı tesadüfler de olabilir. Ben bunu yavaş yavaş öğrenmiştim; nasıl ki dünyanın da bir gün öğreneceğine imanım var.
Şimdi, Pensilvanya'daki evime dünyanın dört bir bucağından her ırkdan ve her renkten misafirlerim geliyor. Bir zamanlar, ben onların memleketinde yiyip içmiştim. Benim memleketimde şimdi olanlar yiyip, içecek... Öleceğim güne kadar evimin kapıları bu aziz dostlara açık kalacaktır. Hiçbir zaman evim, misafirlerle olduğu anlarda olduğu kadar mutluluk tatmamıştı.
Bütün insanların kardeşim olduğuna inanıyorum. Bütün evimi paylaştıkları zamanlar, bunu çok daha derinden duyuyorum.