Halit Ziya Uşaklıgil
Mensur şiirler hayalhânemde açılmış birtakım nazik, narin fikirlerdir. Onlar bence pek kıymetdârdır. Çünkü giryelerimi, neşvelerimi musavverdirler. Ben onları takdîs ederim; çünkü hissiyâtımı, mütalaâtımı nâtıktırlar.
Bunlar kimse için yazılmamıştır, yazılmak için yazılmıştır, onun içindir ki sâirlerinin takdiri, adem-i takdiri onlar için ehemmiyetsiz kalır. Yine onun içindir ki her türlü alâyiş-i zâhirîden mütecerrittirler. Muharriri onları o kadar âlî buldu ki tezyinât-ı lafziye ile telbisten hicâp etti.
Bu makaleleri tevlîd eden fikirler şairâne olduğu için onlara mensûr şiirler nâmını vermek istedim. Şiiri vezin ve kafiyede arayanların edecekleri itiraz indimde hiç-ahiç kalır.
(Uşaklıgil, 1891, 2-3)
Mensur şiirler, kısa, küçük, hemen sânih oldukları gibi kâğıtların üzerine ihmâlkârâne atılıvermiş tahassüslerden, yolumun üstünde toplandıkları gibi teklifsiz, tasnifsiz nakşedilivermiş gibi çizgilerden ibaret olacaktı. Bir nevi müsvedde... O kadar kısa, o kadar küçük olacaklardı ki, uzun tasvirlere, mükellef tezyinlere iftikâr etmeden, dar havsalalarında ancak bir şiir heyecanı taşımakla iktifa ederek, sanki gönlünün halecan darbelerini iki elleriyle tutarak, rüya firâşından sadece bir gömlekle fırlayan bir genç kız edâ-yı mahcûbânesiyle, mahmûr ve mütelâşî yarı uykuda yarı uyanık çıkıvereceklerdi. Bunları refiklerimin arasında okuyanların mevcut olduğunda şübhedâr idim. Yalnız şüphe edilmeyen bir hakikat vardı: Şâkirdlerimin gözlerinde okunan sâkit fakat beliğ muhabbet hissi... Hemen her nüshadan sonra onların içinde bana gözleriyle sanki o sabah okudukları parçaları inşâd ediyormuşcasına bir mânâ vardı. Öyle bir mânâ-yı muhabbet ve merbutiyet ki bana bütün sokaktan geçerken, kıraathanenin penceresinden, önlerinde bir nüsha Hizmet, müstehzî gözleriyle beni takib eden taarruz erbabının verebilecekleri fütûru unuttururdu.
(Uşaklıgil, 1936, 84.)