Orhan Veli Kanık
Orhan Veli eserin önsözünde yazdığı manzumelerin vezni ve şekli hakkında şu açıklamayı yapar :
"Bunları yazarken La Fontaine'in, fable'lerinde kullandığına benzer bir nazım şekli kullandım. Ölçünün yer yer değişmesi, bu manzumeleri, hep aynı ölçüyle sürüp giden manzumelerdeki biteviyelikten kurtardı. Ayaklarda da dilimizin Türkçeleşmesinden sonra şunun bunun uydurduğu kafiye kaidelerine bağlı kalmadım. Zaten, öteden beri, bu kaidelerin batı dillerindeki kaidelere benzemediğini görüp üzülürdüm." [1]
Fıkraların kaynakları hakkında şu bilgiyi verir :
"Fıkraları seçmek için türlü kitaplara başvurdum. Geçen yüzyıl içinde çıkmış taş basması bir letaif kitabından başka, elime, Tevfik Beyin kitabı, Hazine-i Letaif-i Lâmiî, Hikâyât-ı Vedâdî gibi kitaplar geçti. Ama Velet Çelebi tarafından tertiplendiğini duyduğum Behaî nüshasının bütün bu kitapların tetkikinden soma meydana getirildiğini gördüm. Ayrıca bu kitapta, ötekinden berikinden alınmış, bir iki yüz tane de yeni fıkra vardı. O zaman anladım ki. bu fıkraların hangisi Hocaya aittir, hangisi değildir diye düşünmenin manası yok. Zaten fıkralar okunduğu zaman da kolayca anlaşılıyor, bütün bu hikâyeler bir kişiye ait olamaz. İhtimal Nasrettin Hoca adında biri yaşamıştır; bu hikâyelerden bir kaçı da onun başından geçmiştir. Ama hepsini ona mal etmeye kalkışmak, o hikâyelere bağlı bir hayatın imkânsızlığını görmemek demektir."
[1] Orhan Veli Kanık, Nasrettin Hoca Hikâyeleri, İstanbul, 1970, s.3.