Francis Bacon
Kuşlar arasında yarasa ne ise düşünceler arasında kuşku da odur: İkisi de hep alaca karanlıkta uçarlar. Kuşkularımızı baskı altına almak, hiç değilse göz altında bulundurmak zorundayız çünkü kafamızı bulandırır, arkadaşlarımızı yitirmemize yol açar, işimizi alt üst edip çığırından çıkarır. Kralları zorbalığa, kocaları kıskançlığa, bilgin kişileri bocalamalara, kara düşüncelere sürükler kuşku. Gönlümüzün değil, kafamızın bir yetersizliğidir kuşkular. Yiğit yaratılışta kişilere kuşkunun pek zararı dokunmaz çünkü böyleleri çoğunlukla enine boyuna düşünür, haklı bir neden bulmadıkça bir konuda kuşkuya kapılmazlar; korkak yaradılışlarda ise kuşku çok kolay kök salar. İnsanı, az bilmek kadar kuşkulandıran hiçbir şey yoktur, onun için kuşkuyu bilgimizi arttırmakla yenmeye çalışmalıyız, sürekli içimizde taşımakla değil. Ne istiyor insan? Çalıştırdığı ya da birlikte iş gördüğü kimseleri birer ermiş mi sanıyor? Onların da kendi çıkarlarına bakacaklarını bilmiyor mu? Bu bakımdan kuşkularımızı gidermenin en iyi yolu, bu kuşkular gerçekleşmiş gibi işlerimizi görmek, yanlışmış gibi de dizginlemektir. Kuşkularımızdan, kuşku duyduğumuz şey gerçekmişçesine tetikte olmaktan yararlanmalı ancak bundan zarar da görmemeliyiz. İnsanın içinde kendiliğinden doğan kuşkular çok can yakar. Gerçekte böyle kuşku ormanına düşen insanın yolunu bulabilmek için başvuracağı en doğru şey, kuşkulandığı kişi ile açıkça konuşmaktır. Böylece, insan hem gerçeğin iç yüzünü eskisinden daha iyi öğrenmiş olur hem de karşısındakinin kuşku uyandırabilecek davranışlardan bundan böyle sakınmasını sağlar.