Seyit Kemal
Anadolu’nun edebiyatı çok yapıldı; şimdi de filmcilerimiz bu edebiyatın kordelalarını yapıyorlar, fakat işin gerçeği şu ki; biz hakiki Anadolu’yu tanımıyoruz; kendi halkımızın öz benliğini anlıyamıyoruz. Bunda, basınımızın büyük sorumluluğu var. Halbuki gerek basın için, gerek edebiyatçılarımız, ressamlarımız ve müzisyenlerimiz için, Anadolu el değmemiş bir kaynaktır. Gerçek sanatımız bu kaynaktan faydalanma oranında doğup gelişecek.
Halkımızı Tanımıyoruz
San’at eserlerimizin çoğu, halkımızı anlatmaktan uzaktır. Yerli filmlerimiz istedikleri kadar aksini göstermekte dirensinler; köylümüzün çoğu karyolayı şehire geldikçe görür. Yer döşeğinde yatar. Döşeği akşam serer, sabahleyin kaldırır yüklüğe.
Garip Adetlerimiz
Anadolu’nun neresine giderseniz gidiniz, muhakkak o memleketin kendisine has adetleriyle karşılaşırsınız. Bu adetleri birleştiriniz, karşınıza bütün manevi kıymetleriyle muazzam bir Anadolu çıkar. İşte bu bilmediğimiz Anadolu’yu aşağıdaki tuhaf adetlerimizin penceresinden birazcık olsun seyredebiliriz.
Görmeden Nişan
Evlenmelerin çoğunda ne kız oğlanı, ne oğlan kızı yakından görmüştür. Bazen oğlanın haberi yokken, askerliğini yaparken, anası babası gözlerine kestirdikleri bir kızla nişanlayıverirler. Çocuk köyünden mektup beklerken, nişan yüzüğünü alıverir.
Kaçırılarak Evlendirme
Anadolu köylerinden bazılarının güzel bir geleneği vardır. Kız gelin olacağı gün komşulardan birinin evine kaçırılır. Kızı o ev gelin eder. O evin kızı varsa, o kızı da bu ev gelin çıkarır. Kız hiçbir zaman kendi ana babasının evinden, gelin çıkarılmaz. Kızların böyle kaçırılarak evlendirilmesi, bu köylerin en köklü adetleri arasındadır.
Düğünsüz Derneksiz
Anadolu’nun hemen her yerinde, oğlunu everen ana – baba için olsun, kızını kocaya satan ana – baba için olsun, düğün yıkımdır. Her düğün binlerce lirayı alır götürür. Düğün evleri, ele güne karşı mahçup olmamak için, varlarını yoklarını düğüne harcarlar. Bu yüzden, bazı aileler, kızlarının, nişanlısına düğünsüz derneksiz kaçmasına göz yumarlar. Hatta teşvik ederler. Kız kaçtıktan sonra, kızın anası ile babası, yalancıktan bir iki ay kızlarına dargınımsı dururlar. Araya hısım akraba, eş dost girer derken barışıverirler. Bu danışıklı döğüş, her iki tarafı düğünün yıkıcılığından kurtarır.
“Ahtım Vahtım!...”
Afyonkarahisar’da, Cuma günleri gelinlik çağına giren kızlar, sabahleyin Hisar’a çıkarak bağırırlar: “Ahtım vahtım, evlenme vahtım!...” İnanca göre böyle bağıran kızlara, kısa bir zaman sonra, hemen iyi bir kısmet çıkıverirmiş.
İmtihan Olan Gelin
Şile civarında, duvaktan sonra geline pınardan su getirtirler. O gün bütün kadınlar çeşmenin başına toplanırlar, gelini imtihan ederler. Bu imtihanda bir hayli terletirler gelini. Gelin o gün çeşme başında bulunanların su kaplarını birer birer doldurur, hazırlar. En sonra kendi kaplarını doldurur. Kancalı omuzluğuna asar su dolu kovalarını, başlar dikkatle yürümeye. Kendisi hakkında verilecek bütün hükümler bu yürüyüşe bağlıdır. Bütün gözler gelindedir. Gelin eğer sekmeden, düşmeden, kaplarındaki suyu dökmeden eve kadar getirirse, o gelin evcimendir. Yok, düşer, seker, suyunu dökerse bu gelin pek makbul sayılmaz. Doğru dürüst ev kadını olamaz.
Dilenmeyene Kız Yok
Kars’ın Pazar kasabası vardır. Burada analar çocuklarını iyi dilenci olsun diye oralar gelip çadır kuran çingene karılarına emzirtirler. Bu dilenmek adeti Çal’ın Bükrüce köyünde daha gariptir. Bu köyde, yabana gidip dilenmeyen oğlana kız vermezler.
Erkek Erkektir
Bazı yerlerde ıspanak yemeğinin üzerine tek bir yumurta kırılır. Bu yumurtayı yalnız o evin erkeği yer. Başkası elini süremez.
Atların Ayağı
Doğu’nun birçok yerlerinde atlar ayak ayak satılır. Bir atı böylece üç dört kişi satın alır.
Herkes Dişçi
Denizli’nin bir Hançalar kasabası vardır. Bu kasabanın halkı yedisinden yetmişine kadar dişçidir. Bir takma diş yaparlar, görseniz hayret edersiniz. Dişlerin nesiçlerine kadar tam rengini verirler. Çoğu diş protezini bilir. İşin tuhafı, diş için gerekli bütün aletleri gene bizzat kendileri yaparlar. Çoğunun altında motosiklet vardır. Seyyar dişçi olarak köy köy, kasaba kasaba dolaşırlar. En topalı Van’a kadar gitmiştir. İnsan bu kasabada iki ay kalmakla pekala bir dişçi olabilir.