IV. Murat döneminde oluşmuş İstanbul Halk Hikayesi. Sakaoğlu 1994: 422-423.
IV. Murat döneminde oluşmuş İstanbul Halk Hikayesi.
Sakaoğlu 1994: 422-423.
Zamanının çoğunu berber Mehmet Çelebi’nin dükkânında geçiren Cevrî Çelebi, Yusuf Çavuş’un karşıdaki konağının penceresinde gördüğü Abdî’ye âşık olur. Yusuf’un ölmesi üzerine alieye yaklaşan Cevrî Çelebi, Abdî ile işrete başlar; ona olan düşkünlüğünü dile getirir. Bin altına yaptırdığı Abdî’nin tasvirinin arkasında da güzel bir kız resmi vardır. Bu tasvire vurulan Abdî, ancak o kızın bulunması şartıyla Cevrî ile olan dostluğunu devam ettirecektir. Abdî’nin tasvirin sahibi olan kıza Cevrî Çelebi’nin Abdî’ye olan ilgisi her ikisini de hasta eder. Üzülen anneler kızın bulunması için sokak sokak dolaşırlar.
Kız, Hoca Mahmut’un kızı Rukiye’dir. Anneler bir yolunu bulup bir gece onun evinde misafir kalırlar ve uygun bir zamanda Abdî’nin tasvirini Rukiye’ye gösterirler. Kız da ona vurulur ve Abdî’yi görmek ister. Hastaların iyileşmesinden sonra çengi kılığına bürünen Abdî, Rukiye’yi de alıp onunla birlikte birkaç günlüğüne Hoca Mahmut’un yalısına gider. Orada Rukiye bu buluşmanın sebebini öğrenince Cevrî Çelebi’yi çağırtmaya karar verirler. Çelebi bazı şeylerden şüphelenerek korka korka yalıya gelir. Abdî ile Cevrî Çelebi arasındaki bazı konuşmalar kol gezen bostancıbaşının dikkatini çeker ve yalıya yanaşır. Rukiye ile Abdî gizlenirler.
Cevrî bütün bu olup bitenleri IV. Murat’a anlatır. Abdî ile Rukiye evlendirilir; Cevrî Çelebi’ye de saraydaki kızlardan birini verirler. Düğünleri yapılır. Bu arada Rukiye’nin babası Hoca Mahmut da sarayda bezirgânbaşı olur.