Türkmen 1983.
Zengin bir padişahın çocuğu yoktur, bu sebepten üzüntüsü hiç bitmemektedir. Padişah, pek çok yöntemi denemesine rağmen çocuğu olmaz. Padişahın lalasının da derdi aynıdır. Bu ikili gamlarını, üzüntülerini dağıtmak düşüncesiyle sık sık şehir dışına yaptırdıkları bahçeye giderler ve orada üzüntülerini gidermeye çalışırlar, ancak bütün çabalar boşunadır. En son çare olarak yapacakları bir şey kalmıştır, o da kıyafet değiştirerek gezintiye çıkmaktır. Padişah ve lalası bir süre yolculuk yaptıktan sonra bir dervişle karşılaşırlar. Derviş, padişah ve lalasının sıkıntılarını bildiğinden onlara koynundan çıkardığı bir elmayı verir ve bunu eşleriyle birlikte yemelerini, zamanı gelince çocuklarının olacağını söyler ve gözden kaybolur. Gerçekten de dokuz ay sonra padişahın bir kızı ve lalanın da oğlu olur.
Tahir ve Zühre adları verilen bu çocuklar, aynı çevrede büyürler, birlikte okula giderler, hatta bu gençler kendilerinin kardeş olduklarını sanırlar. Zühre’nin babasının bir akarsu kenarında (bazı varyantlarda su üzerinde) Hint ve Rum hükümdarları tarafından yaptırılmış bahçesi ile sarayı bulunmaktadır.
Tahir ve Zühre zaman zaman bu bahçeye giderler ve birbirlerine şiir söylerler. Çok geçmeden de iki genç birbirlerine karşı ilgi duymaya başlar. Her fırsatta babalarının bahçe ve köşküne giden ikilinin aşk dedikoduları her yerde konuşulmaya başlar. Bu arada iki genç bir saz ustasından ders alırlar ve sanatlarını icra ederler. Tahir ve Zühre büyürler ve on beş yaşına gelirler. Padişahın da bir Arap Köle’si vardır. Arap Köle günün birinde Tahir ve Zühre’nin birbirlerine âşık olduklarını Zühre’nin annesinin yanı sıra çevreye de anlatmaya başlar. Baba, dedikodulara inanmak istemezse de gençleri takip ettirmekten de geri kalmaz ve çok geçmeden anlatılanların doğruluğu ortaya çıkar. Baba, kızını Tahir’e vermek isterse de annesi buna razı olmaz ve bir büyücüden yardım alır.
Büyü tutunca Zühre, Tahir’den soğur. Olanlar karşısında ne yapacağını şaşıran Zühre, babasının yardımıyla ihtişamlı bir köşk yaptırır ve dadısıyla buraya yerleşir. Dadı, Zühre’ye annesinin yaptıklarını anlatınca kız kendinden geçerek bayılır. Ayıldığında yoldan geçen birisinin Tahir’e ait bir türküyü söylemesi onun derdini artırır. Bir süre sonra Tahir’le karşılaşan Zühre, başından geçenleri ona anlatır. Tahir ve Zühre’nin birlikte olduğu haberi çok geçmeden padişaha iletilir. Böylece gençler suçüstü yakalanmış olurlar.
Padişah, dedikoduların az da olsa önünü kesebilmek için Tahir’i Mardin’e sürgüne gönderir. Bu arada Mardin ve çevresinde Tahir’in başından geçenler ve türküleri dilden dile söylenmeye başlar.
Zühre de yedi yıllık hasretin aşkıyla yanıp tutuşmaktadır. Günün birinde bir kervancı (Keloğlan), Zühre’nin Tahir için söylediği türküyü işitir ve onunla ilgili haberleri Mardin’deki Tahir’e ulaştırır.
Zühre’nin sıkıntıda olduğunu anlayan Tahir dua edince Hazreti Hızır’ın yardımıyla bir göz açıp kapama anında sevdiğine kavuşur. Ancak Zühre, Tahir’i tanıyamaz, çünkü o yedi yılda çok değişmiştir ve kıyafeti çok kötüdür. Onun durumuna acıyan Zühre ona sadaka bile verir. Sevdiğinden ayrılan Tahir, biraz da Zühre’nin isteği üzerine, babasına kavuşur. Bir süre sonra kendisine gelen Tahir, fırsat buldukça Zühre ile gizli gizli görüşür. Ancak bu buluşma çok geçmeden Arap Köle tarafından fark edilir ve padişah durumdan haberdar edilir. Olanlara çok kızan padişah emrindeki askerlere Tahir’i yakalatmak ister ama ilkinde başarılı olamaz. Hatta Tahir padişahın onlarca askerini öldürür. Durumu fark eden padişah yeni asker gönderince, yapılacak bir şeyin olmadığını anlayan Tahir teslim olur. Ardından da bir sandığa kapatılarak deryaya (Nil Nehri) bırakılır.
Sevdiğinin başına gelenlere üzülen Zühre, Göl Padişahı’nın kızına mektup yazarak sevgilisinin kurtarılmasını ister. Tahir’i kurtaran kız onu görünce aşk ateşiyle yanmaya başlarsa da aşkına cevap alamaz, çünkü Tahir Zühre’den başka kimseyi sevmemektedir. Göl Padişahı’nın kızından kaçan Tahir Hazreti Hızır’ın yardımıyla çok kısa sürede Zühre’nin yanına ulaşır.
Bütün bunlar olurken Zühre de başka bir gence verilmiştir. Düğün hazırlıkları yapılmaktadır. Zühre’nin dadısı olanları gizlice Tahir’e bildirir. Kıyafet değiştirerek düğün evine gelen Tahir, Zühre ile karşılıklı aşk türküleri okurlar.
Durumu gören Arap Köle, padişahı haberdar eder. Padişah da iki âşığın üzerine ordu göndertir ve Tahir yakalanarak huzura getirilir. Padişahın yakın çevresinin isteği üzerine Tahir ölümden kurtulur ama çektiği acılar da onun canına tak eder ve daha fazla dayanamayarak Allah’tan canını almasını ister. Allah Tahir’in duasını kabul eder ve oracıkta ölür. Bu durumu gören Zühre de dua edince o da ölür. Bu iki gencin kavuşamamasına üzülen Arap Köle de olanlara daha fazla dayanamaz ve intihar eder.
Bütün halk bu iki gencin ölümüne üzülür, cenaze merasimini yaparlar ve iki âşığı defnederler. Bir süre sonra Tahir’in mezarında kırmızı, Zühre’nin mezarında ise beyaz bir gül biter. Arap Köle’nin mezarında da bir karaçalı çıkar. Güller tam birbirlerine kavuşacakları sırada karaçalı onların arasına girerek bu kavuşmaya engel olur.