Türkmen 1974.
Tebrizli olan Hoca Maksud’un bir oğlu (Resul) ve bir de kızı (Güllü Han) vardır. Çocukları büyüme çağındayken babaları ölür. Hoca Maksud’un mal varlığı ergenlik çağındaki Resul’un çevresindeki asalak insanların artmasına sebep olur. Çok geçmeden de Resul’un arkadaş çevresi değişir. Resul, yeni arkadaşlarıyla birlikte içki meclislerine katılmaya başlar. Bir süre sonra miras biter. Resul kendisine bir meslek aramaya başlar. Annesi Resul’u değişik meslek gruplarına çırak olarak verirse de oğlu bunların tamamında başarısız olur. En sonunda âşıklığa başlamaya karar veren Resul altı ay kadar bu işe devam ederse de bunda da bir arpa boyu yol alamaz.
Berat Gecesi’nde yapılan helva sohbetinin misafirleri arasında Resul’un dışında Keloğlan da bulunmaktadır. O, Resul’un durumunu bildiği için aşağılamak maksadıyla Resul’den saz çalıp türkü söylemesini ister. Bu durumda Resul’ün duadan başka yapabileceği hiçbir şey kalmamıştır. Öyle de yapar. Yatsı namazını kıldıktan sonra Allah’a kendisine âşıklık vermesi için dua eder.
Duası kabul olmuş olacak ki, o gece üçler, yediler, kırklar Resul’ün rüyasına girerler ve ona bade içirirler. Bunun sonucunda Resul sadece âşıklığı öğrenmez, aynı zamanda Tiflisli Hoca Sinan’ın kızı Şah Senem’e de âşık olur. Resul, mevsimin kış olmasından dolayı yolların tenha ve zaman zaman da kapalı olacağını bilmesine rağmen annesini ve kız kardeşini de yanına alarak Tiflis’e gitmeye karar verir.
Tiflis’e ulaşan aileye Canım Hoca adındaki birisi kucak açar. Gurbete çıktıkları ve Tiflis’in yabancısı oldukları için de Resul’ün adı çevrede Garip olarak söylenmeye başlar. Başlangıçta Tiflis’te Deli Mehmet’in kahvesinde şiir söylemeye başlayan Âşık Garip’in ünü çok kısa bir sürede her tarafa yayılır. Bu arada Garip’in âşık fasıllarını dinleyenler arasında Senem’in babası Hoca Sinan da vardır. Garip’in tavırları ve sesini çok beğenen Hoca Sinan, Garip’ten kendi yanında çalışmasını isteyince o, teklifi tereddütsüz kabul eder. Böylece Garip ile Senem birbirlerini daha yakından görme fırsatına kavuşmuş olurlar.
Çok geçmeden Senem’in arzusu üzerine Garip kızı babasından ister. Hoca Sinan kızı vermeye razıdır, ancak karşılığında kalın (başlık parası) olarak kırk kese altın ister. Bu durumda Garip’in yapabileceği bir şey yoktur, onun elinden gurbete çıkıp saz çalıp şiir söylemek ve kırk kese altını toplamaktan başka bir seçeneği yoktur. Aslında bu para çeşitli kesimler tarafından Garip’e verilmek istenirse de o bunu kabul etmez ve alın terimin akmadığı para günün birinde başıma kakınç olur der. Gurbete çıkmaya karar veren Garip’i bu düşüncesinden annesi, kız kardeşi ve sevgilisi vazgeçirmeye çalışırlarsa da başarılı olamazlar. Sonunda Garip annesi ve kız kardeşine duvara astığı sazına kimsenin dokunmamasını tembih ettikten sonra; “Ey valide, eğer bu saz oradan düşerse veyahut bir teli kırılırsa, ben ya geldim ya öldüm.” der ve bunlarla vedalaşarak yedi yıllığına gurbete çıkar.
Bu arada Garip, Senem’den kendisini yedi yıl beklemesini, eğer bu süre içerisinde gelmezse başka biriyle evlenmesini ister. Garip’in gideceği yerler ve oraların güzelleri Senem’in kafasında bazı soru işaretleri doğurursa da, kızın yapabileceği fazla bir şey yoktur.
Annesi, kız kardeşi ve Senem’le vedalaşan Garip önce Erzurum’a gelir ve Aslan Dede Oğlu Baba Yusuf’un kahvesinde çalıp çağırmaya başlar. Burada yapılan âşıklar yarışmasında Halep Paşası’nın âşıklarını yenince, Garip’in itibarı şehrin yöneticileri ve halk arasında daha da artar.
Senem gurbetteki sevgilisine yazdığı mektubu ulaştırması ricasıyla Şah Veled adında bir bezirgâna verir. Oysa Şah Veled de Senem’i sevmektedir. Mektubu merak eden Şah Veled zarfı açar ve okur. Bu arada Şah Veled yakın dostu olan Keloğlan ile birlikte hazırladıkları planı da uygulamaya koyar. Buna göre Garip’in daha önce Keloğlan’a hediye ettiği gömleği kana bulaştırılacak ve aileye öldüğü haberi getirilecektir. Keloğlan ve Şah Veled ikilisinin hazırladığı bu senaryo uygulanır ve kanlı gömlek anneye teslim edilir. Bu acı karşısında çılgına dönen anne gece gündüz ağlar ve bunun sonucunda iki gözü de görmez olur.
Bu arada Şah Veled de kıza dünür gönderir. Yapılacak bir şeyin olmadığının anlaşılması üzerine Senem de Şah Veled’e verilir. Ancak Senem, bu ölüm haberine inanmaz ve Keloğlan’dan doğruyu söylemesini ister, Keloğlan öldüğü haberinde diretince Senem ona beddua eder ve çok geçmeden Keloğlan ölür.
Boş durmayan Garip’in annesi, kız kardeşi ve Senem, ücretini ödedikleri bir bezirgândan konuyu araştırmasını isterler. Senem, Bezirgan’a Garip’in bade içtiği tas ile birlikte mührünü de verir, sonra da tasla bedava şerbet dağıtmasını ister:
Bezirgân, Erzurum, Hint, Yemen ve Şam gibi yerleri gezer ve burada Senem’in verdiği tasla şerbet dağıtır. Ancak hiç kimse tasa ve mühre sahip çıkmaz. Günün birinde Halep’e gelen bezirgân burada da tasla şerbet dağıtır. Şerbeti tanıyan Garip tasın kendisine ait olduğunu söyleyince o da başından geçenleri bir bir anlatır. Ayrıca Senem’le Şah Veled’in düğünlerinin başladığı haberini de verir.
Bu haber üzerine Halep Paşası’ndan izin alan Garip Tiflis’e doğru yola çıkar. Yolculuk esnasında çeşitli zorluklarla karşılaşan Garip, Hazreti Hızır’ın yardımıyla tüm engelleri aşar ve Sivas, Erzincan, Erzurum, Kars üzerinden Tiflis’e ulaşır. Ardından da Hazreti Hızır, Garip’e, atının ayağının altından toprak almasını ve annesinin gözüne sürmesini tavsiye eder. Böylelikle annesinin gözleri yeniden görecektir. Garip, Tiflis’e ulaştığında karalar giymiş olan kız kardeşiyle karşılaşır. Garip, kız kardeşini tanırsa da, Güllü Han, ağabeyini tanıyamaz. Ancak Garip’in ısrarını da kıramaz ve onu Tanrı misafiri olarak evlerine götürür. Garip’in eve girmesiyle duvarda asılı olan sazın telleri kopar. Bunun üzerine anne ve kız kardeş Garip’in evlerinde olduğunu anlarlar. Hasret giderdikten sonra Garip, Hazreti Hızır’ın atının ayağının altından aldığı toprağı annesinin gözlerine sürünce göz görmeye başlar.
Bu arada Şah Veled’le Senem’in düğünü başlamış ve otuz dokuzuncu gün dolmuştur. Garip, âşık kıyafetiyle düğün evine gelir ve saz çalıp türkü söylemeye başlar. Ardından da kendisini tanıtır ve sevdiğini Şah Veled’den alır. Ancak Şah Veled’in harcamalarını göz önüne alarak kız kardeşi Güllü Han’ı ona verir. Çiftlere yeniden kırk gün kırk gece düğün yapılır, mutlu sona ulaşılır.