Aslan 1992: 97-136.
Ali Bezirgân adlı zengin bir tüccarın Ahmet ve Mahmut adlarında iki oğlu vardır. Mahmut akıl sahibi, ailesine bağlı bir gençken Ahmet bunun tam tersidir. Baba Ali Bezirgân’ın ölümünden sonra bırakılan miras çok kısa bir sürede Ahmet tarafından bitirilir. Bu durumda Mahmut da annesi ve kendisinin geçimini sağlayabilmek için çobanlığa başlar.
Bu arada Osmanlı Padişahı muhteşem bir saray yaptırır. Sarayı gören herkes mükemmel olduğunu ancak şamşırak taşlarının getirilmesiyle daha da güzelleşeceğini söylerler. Padişah, sözü edilen taşların Gence Padişahı’nda olduğunu öğrenince tellallar çağırtır: Her kim ki Gence Padişahı’nda bulunan taşları getirirse padişah onun dünyalığını verecektir. Bu işe Mahmut taliptir.
Padişahla görüşen Mahmut emrine verilen ordu ve babasının arkadaşının rehberliğinde Gence’ye doğru yola çıkar. Ordu Gence’ye ulaştığında, Mahmut emrindeki elçi vasıtasıyla, Gence Padişahı’ndan sözü edilen şamçırak taşlarını vermesini, yoksa taş üstünde taş koymayacağını bildirir.
Gence Padişahı, bu işe razı olmaz. Bunun üzerine iki ordu karşı karşıya gelir. Savaş sırasında Mahmut ordunun yarısını kılıçtan geçirir. Ancak iki taraf daha fazla kanın dökülmesini önlemek amacıyla Mahmut’un karşısına arap görünümlü bir pehlivanı çıkartır. İki pehlivandan arap görünümlü olanı vuruşmayı kaybedince öldürüleceği sırada yüzündeki peçeyi çıkarır. Karşısındakinin dünya güzeli bir kız olduğunu anlayan Mahmut, ona ilk görüşte âşık olur ve bayılır. Mahmut kendisine geldiğinde, arap adının Mehbub olduğunu, ahdine göre kendisini yenen gençle evleneceğini, istediği şamşırak taşlarının da kendi koynunda olduğunu söyler. Bu haber karşısında sevinen Mahmut, Mehbub’la birlikte taşları da alarak İstanbul’a doğru yola çıkarlar. Ancak sıkıntılı bir durum vardır, o da Mehbub’un Kara Vezir adında birisiyle nişanlı olmasıdır. Kara Vezir’in tehditleri karşısında bir çıkış yolu arayan Gence Padişahı, cadının yardımıyla kızını geri getirmeye karar verir. Küpüne binerek İstanbul’a gelen cadı yaptığı sihirle Mehbub’u Mahmut’tan ayırır. Bir süre sonra da Mehbub Mahmut’u terk ederek Gence’ye döner. Eşini takip eden Mahmut, Mehbub’la Kahraman Dağları’nda karşılaşırlar. Büyünün etkisiyle Mehbub Mahmut’u yaralar. Mehbub, Gence’ye geldiğinde kendisine büyü yapıldığını anlar ve cadıyı öldürür, ancak Kara Vezir’le evlendirilmekten kurtulamaz.
Kahraman Dağları’nda ölüme terk edilen Mahmut’u bir bezirgân bulur ve halk hekimi olan kızı Gülşen’e tedavi ettirir. Gülşen bir taraftan yaralıyı tedavi ederken diğer taraftan da onun sevdiği arkadaşı Mehbub’un eşi olduğunu öğrenir.
Bütün bunlar olurken diğer yandan da Mehbub’la Kara Vezir’in Kandehar’da düğün hazırlıkları başlar. Gülşen’in yardımıyla düğün evine gelen Mahmut gerdek odasında saklanır. Mehbub ve Kara Vezir gerdek odasına geldiğinde saklandığı yerden çıkan Mahmut, Kara Vezir’i öldürür, daha sonra da iki sevgili İstanbul’a doğru yola çıkarlar.
İkili Erzincan’a gelince Mehbub çeyizsiz İstanbul’a gidemeyeceğini, bu sebepten para kazanmaları gerektiğini söyleyince bunlar haramiliğe başlarlar. Haramilerin yakalanması görevini ise güvenlik kuvvetleri komutanı olan Ahmet üzerine alır. Haramileri yakalayan Ahmet bunların kardeşi ve gelinleri olduğunu öğrenince elleri bağlı şekilde padişahın huzuruna çıkarır.
Padişah, Mahmut’u affeder, çünkü o daha önce kahramanlık göstererek şamşırak taşlarını Gence Padişahı’ndan almıştır. Ardından da Mahmut ile Mehbub’a kırk gün kırk gece düğün yaparak onları muratlarına erdirir.