Çolak 1994.
Kandehar Padişahı’nın çocuğu olmaz bu sebepten vezirini de yanına alarak gurbete çıkar. Yolları üzerinde rastladıkları bir çeşmede abdest alırlar ve iki rekât namaz kılarlar. Selam verdiklerinde yanlarına bir derviş gelir ve bunların padişah ve vezir, dertlerinin de çocuksuzluk olduğunu söyler. Sonra da koynundan çıkardığı elmayı vererek bunu ikiye bölüp eşleriyle birlikte yemelerini, elmanın kabuğunu da ahırdaki kısrağa vermelerin tavsiye ederek gözden kaybolur. Bütün bu uygulamalardan sonra doğacak çocuğa ve kuluna kendisinin ad vereceğini belirtmekten de geri kalmaz.
Padişah dervişin isteği üzerine elmayı karısıyla birlikte yer, kabuğunu da ahırdaki kısrağa yedirir ve vakti gelince padişahın oğlu kısrağın da kulunu olur.
Çocuk, beş yaşına gelince Hoca Danyal adında birisinden ders almaya başlar. Bu eğitim çocuğun dikkatini derslere verebilmesi için bir mahzende yapılır. Bu arada çocuk on beş yaşına gelmesine rağmen henüz adı konulmamış olup halk arasında Atsız Bey diye çağırılmaktadır. Padişah çocuğuna ad vermek için meclisini toplar ve çeşitli adlar üzerinde tartışma açılır. Tam bu sırada derviş gelir ve çocuğa “Şah İsmail” kuluna ise “Kamer Tay” adını vererek kaybolur.
Bütün bunlar olurken eğitimine devam eden Şah İsmail, fırsat buldukça ava çıkar. Yine böyle bir av esnasında arkadaşlarından ayrılan Şah İsmail bir çeşme başında uyuyakalır ve kırkların elinden bade içer.
Uyanan Şah İsmail, gezisi sırasında Türkmen Beyi’nin kızı Gülizar’la karşılaşır ve gençler birbirlerine âşık olurlar ve birbirlerine hediye verirler. Kandehar Padişahı, oğlunun âşık olduğunu öğrenince Türkmen Beyi’ni huzuruna çağırır ve kızını ister. Bey de kızını Şah İsmail’e verir.
Kandehar Padişahı düğün hazırlıklarına başlar. Bu arada Gülizar’ın annesi olanlardan rahatsızdır; bu sebepten kızını da alarak ansızın Hindistan’a göçer. Gülizar da, yazdığı mektubu ocaklık taşının altına bırakarak göçtükleri yeri bildirir. Padişah bu durumda yapılacak bir şey kalmadığını belirterek oğlunu başka bir kızla evlendirmek ister, Şah İsmail bunu kabul etmez ve ailesinden izin alarak Kamer Tay’la birlikte sevdiğinin peşine düşer.
Yolculuk sırasında kapısı bacası olmayan bir sarayla karşılaşır ve bir gürz darbesiyle kaleyi yıkıp içeriye girdiğinde Gülperi adındaki kızla karşılaşır. Gülperi, Şah İsmail’e yedi kardeşinin devlerle savaştığını, bunlardan üçünün şehit olduğunu anlatır. Bu haber üzerine Şah İsmail, Gülperi’nin kardeşlerinin yanına gider, devlerle savaşır ve galip gelirler. Kardeşler savaşı kazanmanın mutluluğu içinde evlerine dönünce kalenin yıkılmış olduğunu görürler ve kız kardeşlerinin kendilerine namus lekesi bıraktıklarını, bu sebeple öldürülmesi gerektiğini belirtirler. Ancak kız olanları anlatınca Gülperi ile Şah İsmail’i evlendirmek isterler.
Şah İsmail, Gülizar’ı bulmadan Gülperi ile evlenemeyeceğini söyleyince, düğün ertelenir. Yolculuk sırasında Şah İsmail’in karşısına bu defa da Arab Üzengi’nin kalesi çıkar. Arapüzengi, insan başından kale yapmıştır, kalenin burcunun tamamlanması için ise bir başa ihtiyaç vardır. Kızın niyeti, Şah İsmail’in başını keserek onunla kalenin burcunu tamamlamaktır.
Arapüzengi ve Şah İsmail kavgaya tutuşurlar. Arapüzengi iyi dövüşmesine karşılık Şah İsmail’e yenilmekten kurtulamaz. Arapüzengi’yi öldüreceği sırada o, yüzündeki nikabı açınca dünya güzeli bir kız olduğu anlaşılır. Arapüzengi kendisini yenen gençle evleneceğini söyleyince Şah İsmail bunun olabileceğini ancak Gülizar’ı bulmadan bunun gerçekleşemeyeceğini söyler.
Arapüzengi’yle birlikte yola çıkan Şah İsmail bir süre sonra Hindistan’a gelir ve orada yaşlı bir kadının misafiri olur. Yaşlı kadından, Gülizar’ın Hint Padişahı’nın oğlu ile evlendirildiğini fakat kırk günlük yasını bahane ederek damadı gerdeğe almadığını öğrenirler. Yaşlı kadına bolca altın veren Şah İsmail, Gülizar’ın kendisine hediye ettiği tarakla birlikte kadını onun yanına gönderir.
Tarağı tanıyan Gülizar, Şah İsmail’den kendisini kaçırmasını ister. Ardından da Şah İsmail ve Arapüzengi, Gülizar’ı kaçırırlar. Yolda Gülizar ile Şah İsmail uyur, üzerlerine gelen Hint askerlerini Arapüzengi püskürtür, daha sonra da Şah İsmail ve Gülizar’ı uyandırarak Kahdehar’a doğru yola devam ederler. Yolculuk sırasında bunlara Gülperi de katılır.
Dörtlü Kandehar’a geldiğinde Şah İsmail’in annesi, gelinlerini görünce kıskanır ve kocasından Şah İsmail’i öldürmesini ve gelinleri ile evlenmesini ister. Kandehar Padişahı da Şah İsmail’i hile ile yakalatır ve idam edilmesini ister. Ancak oğlunun yalvarması üzerine öldürmekten vazgeçerek gözüne mil çektirerek dağa terk eder.
Şah İsmail’in eve dönmemesinden şüphelenen Arapüzengi, kayınbabasının kendilerini saraya getirmesi için gönderdiği doksan dokuz kadının başını keser. Padişah, gelininin bu hareketine karşılık üzerlerine ordu gönderir. Arapüzengi bu orduyla da savaşır.
Arapüzengi, padişahın ordusu ile savaşmaktayken Şah İsmail’e güvercinler yardım eder. İsmail, güvercinlerden düşen kanadı gözlerine sürünce tekrar görmeye başlar. Bir çiftçinin korumasına giren Şah İsmail bir süre sonra orduya katılarak padişahın huzuruna çıkar ve Arapüzengi ile savaşma arzusunu belirtir.
Padişahın izin vermesi üzerine savaş meydanına çıkan Şah İsmail Arapüzengi ile karşılaşır fakat ikiliden hiç birisi öbürüne üstünlük sağlayamaz. Padişah Kamertay’ı bu gence verir, ancak karşılığında Arapüzengi’nin öldürülmesini ister. Arapüzengi Şah İsmail’i tanır ve güçlerini birleştirerek padişahın ordusu ile savaşırlar. Arapüzengi, kayınbabasını öldürür; Şah İsmail tahta çıkar. Üç kıza kırk gün kırk gece düğün yapılır ve sevgililer muratlarına ererler.