Kaplan- Akalın-Bali 1973: 499-582.
Sultan Murat, Köroğlu’na bir fermanla bezirganlardan “Kırkta bir bac” alma hakkı verir. Yıllarca bac veren bezirganlar kendi aralarında anlaşarak artık Köroğlu’na bac vermek istemezler. Bunun için de Köroğlu’nun kendilerinden kırkta bir değil de yedide bir bac aldığı yalanını uydurur, ona iftira ederler. Her bezirgan ayrı ayrı dilekçe yazarak iftira ettikleri Köroğlu’nu padişaha şikayet eder. Bunun üzerine İstanbul padişahı, Köroğlu’nu elleri kolları bağlı padişahın huzuruna getirene dünyalığını vereceğini söyleyerek tellal çağırtır.
Bu arada Köroğlu Gürcistan üzerine yürürken Afganistanlı bir derviş kılığına girer. Bir sarraf dükkanı önünde oynayan ve Afganistan şahının torunu olan yedi yaşındaki Esebali’yi kaçırır. Esebali yedi yaşında olmasına karşın, altınların üzerindeki yazı ve turayı parmaklarıyla silebilecek kadar kuvvetlidir Köroğlu, oğlanın bu durumunu kimseye duyurmaz.. Daha çok küçükken kaçırılan Esebali Nigâr Hanım’ı anne, Köroğlu’nu da baba bilerek büyür.
Bolu Beyi’nin hizmetçisi olan Keloğlan, Köroğlu’nun yakalanmasıyla ilgili fermanı duyunca, lalanın kızı Dönek Sultan’ı kaçırdığı için hapis yatan Bolu Beyi’ne durumu anlatır. Zindandan ve yüz bir yıllık hapis cezasından kurtulmanın tek yolunun da Köroğlu’nu yakalayıp getirmek olduğuna Bolu Beyi’ni ikna eder. Ayrıca, bu işi başarırsa Dönek Sultan’la da kolaylıkla evlenebileceğini söyler. Bolu Beyi zindandan padişaha bir dilekçe yazar. Padişah onu huzuruna çağırır ve Köroğlu’nu getirirse cezasının bağışlanacağını ve Dönek Sultan’ın da kendisine verileceğini söyler. Padişah, Bolu Beyi’nin emrine seksen bin süvari ve seksen bin piyade vererek Köroğlu’nu bulmaya gönderir.
Sultan Murat devrinde Erzurum’da kışlar soğuk geçer. Bir seferinde kış yedi sene sürer. Erzurumlular sahil şehirlerine göçerler. Şehire hayvanlar yuva yapar. Ulu Camiye de geyikler yuva yapmıştır. Sultan Murat memleketin durumunu öğrenmek için lalasıyla birlikte Erzurum’a doğru yola çıkar. “Karaz” köyüne gelirler. Bütün köy ağır kış şartlarından dolayı boşalmış, sadece bir kişi kalmıştır. Bir kişi de yakın bir köyde kalmıştır. Karaz’da kalan keşiş, diğer köyde kalan ise derviştir. Keşiş, zengin olduğu için pek sıkıntı çekmemektedir. Derviş ise yiyecek ekmeğe muhtaçtır, ancak o din kuvvetiyle ayaktadır. Keşiş’ten sonra dervişin yanına giden padişah büyük bir iltifat görür. Derviş, yedi yıl süren kışa rağmen evinde misafir ettiği padişah ve lalaya on iki dakika içinde salatalık ikram eder, atlarına da taze yonca verir. Padişah, ağır kış şartlarında bunları nereden bulduğunu sorunca, Bağdat’tan getirdiği cevabını alır. Durumu anlayan Padişah dervişe yaz mevsiminin gelip gelmeyeceğini sorar. Derviş de, “Umudum Allah’tan var ki bahara açılır.” der. Dervişin duası kabul olur ve baharla birlikte her taraf yeşillenir, bunun üzerine köyün adı “Umudum Köyü” ne dönüşür.
Ağır kış şartları Çamlıbel’de de hayatı zorlaştırır. Köroğlu’nun keleşleri boş yatmaktan ve hep aynı şeyleri yemekten sıkılır. Ayvaz’ın da yardımıyla Köroğlu’nu bac almaya gönderirler. Kışta kıyamette gitmek istemeyen Köroğlu yiğitleri arasındaki huzursuzluktan dolayı gitmek zorunda kalır. Bir derviş elbisesi giyerek İstanbul’a doğru yola çıkar.
Köroğlu bir süre gittikten sonra bir grup askerle karşılaşır. Onlara niçin burada olduklarını sorduğunda askerlerden birisi Köroğlu’yu yakalamak için sefere çıktıklarını anlatır. Derviş kıyafetindeki Köroğlu, Bolu Beyi’nin bulunduğu çadıra gelir ve kendisinin de Köroğlu’na düşman olduğunu anlatır. Köroğlu bununla da kalmaz ve bin altın karşılığında Bolu Beyi ve askerlerini Çamlıbel’e götürebileceğini söyler. Derviş kıyafetiyle Bolu Beyi’nin çadırında saz çalıp türkü söyleyen Köroğlu’nu askerlerden birisi tanır ve çok geçmeden Bolu Beyi’ni durumdan haberdar eder.
Bu arada Köroğlu boş durmaz ve diğer komutanlara kendisini padişahın, Bolu Beyi’ni takip etmekle görevlendirdiğini söyler, onlar da inanırlar. Daha sonra da bir yolunu bularak askerlerden kurtulup Çamlıbel’e gelir ve olup bitenleri koçaklarına anlatır.
Koçaklar arasında fikir alışverişi yapıldıktan sonra Bolu Beyi’ni yakalama görevi Demircioğlu’na verilir. Demircioğlu da kimsenin ruhu bile duymadan Bolu Beyi’ni yakalayarak Çamlıbel’e getirir. Bolu Beyi acınacak durumdadır, nitekim koçaklardan Köse Kenan, Köroğlu’ndan Bolu Beyi’ni affetmesini ister. Köroğlu da Köse Kenan’ı kırmaz ve Bolu Beyi’ni affeder. Çamlıbel’de tutsaklıktan kurtulan Bolu Beyi Köroğlu olmadan İstanbul’a giderse öldürüleceğini, Dönek Sultan’ın da başkalarına yâr olacağını söyleyince, Köroğlu elini kolunu bağlatarak İstanbul’a gidebileceğini söyler. Bu habere Bolu Beyi çok sevinirken, başta Köse Kenan olmak üzere bütün koçaklar karşı çıkarlar. Ancak Köroğlu kimseyi dinlemez ve kendi ellerini kollarını bağlatarak Bolu Beyi ve askerlerle birlikte İstanbul’a doğru yola çıkar. Bolu Beyi, yolculuk sırasında Köroğlu’na işkence yapar, ağır hakaretlerde de bulunur. İstanbul yolculuğu sırasında taşkın bir dereden geçmeye hiç kimse cesaret edemez, bunun üzerine Köroğlu taşkın suların içerisine bırakılır. Bolu Beyi’nin buradaki gayesi Köroğlu’nun öldürülmesidir. Ancak azgın sulardan kurtulan Köroğlu bir sigara yakar; dumanı gören iki asker de Köroğlu’nun ölmediği haberini Bolu Beyi’ne bildirirler. Haberi alan Bolu Beyi, paşalardan yardım ister. Fakat paşalar ona yardım etmezler.
Bunun üzerine Bolu Beyi, Köroğlu’nu yakalar. Boğazına deliktaş takar, el ve ayaklarını da yedi kat iple bağlayarak İstanbul Padişahı’nın huzuruna götürür. Köroğlu’nun bu durumunu gören Padişah; “Bolu Beyi’ni öldürüp gelseydin seni affederdim, bu hâlde karşıma gelmeye utanmadın mı?” der. Padişahın; “Ey Köroğlu şimdi bağlı mısın, açık mısın?” sözüne Köroğlu cevap veremez. Köroğlu’nun bu durumuna içerleyen padişah, Bolu Beyi’ne Köroğlu’nu öldürmesini ve kafasını denize atmasını emreder.
Bolu Beyi’nin Köroğlu’nu yakalayıp elleri ve kolları bağlı bir şekilde İstanbul’a getirdiğini öğrenen Dönek Hanım, ağır misafirlerin konağının önünden geçirilmesini ister. Köroğlu’nu gören Dönek Hanım onun mertlikle değil hile ile yakalandığını anlar, Bolu Beyi’ne gönderdiği bir mektupta Köroğlu’nu kendisinin öldüreceğini söyler ve onu haremine alır. Bolu Beyi ise buraya alınmaz. Epey bir süre geçtikten sonra Dönek Hanım Köroğlu’nu öldürdüğünü söyler ve Bolu Beyi’nden padişahı bilgilendirmesini ister. Oysa Köroğlu sağdır ve sarayın bodrumuna saklanmıştır. Bolu Beyi ise olanlara inanır ve padişaha giderek Köroğlu’nu öldürdüğünü söyler. Artık Bolu Beyi özgürdür, Dönek Sultan’la düğünleri de altı ay sonra yapılacaktır. Bolu Beyi mutludur, yaptırdığı bir kahvehaneye de; “Benim kahramanlığımı görmek isteyenler gelsin.” diye yazdırır.
Han Nigâr’ın isteği üzerine Esebali, Köroğlu’nu aramaya gitmek ister. Başta Köse Kenan olmak üzere pek çok koçak önce karşı çıksalar da daha sonra kabul ederler. Esebali, İstanbul yerine Halep’e gider ve yolculuk sırasında uykuda iken kırk haramilere yakalanır. Esebali Köroğlu’nun oğlu olduğunu söylerse de haramibaşı buna inanmaz, çünkü o Köroğlu’nun eski dostudur ve Esebali adında bir çocuğunun olmadığını bilmektedir. Bunun üzerine Esebali başından geçenleri anlatır ve kırk haramileri ikna eder.
Haramibaşı daha önce pek çok iyiliğini gördüğü Köroğlu’na yardım etmeye karar verir. Esebali’ye pullu kıratı, kılıcı ve biraz da para vererek İstanbul’a gönderir. İstanbul’a ulaşan Esebali tesadüfen “Köroğlu’nu öldüren” Bolu Beyi’nin kahvesine girer. Esebali’yi sazı ile görenler ondan türkü söylemesini isterler. O da, türkülerinde Bolu Beyi’ni taşlar. Bunun üzerine kahveden uzaklaştırılmak istenirse de kahvedekilerin yoğun baskısı sonucu vaz geçerler. Türkülerini okumaya devam eden Esebali’nin sesini Dönek’nin cariyelerinden birisi işitir ve öğrendiklerini Dönek’e anlatır. Bunun üzerine Esebali, Dönek Sultan tarafından konağına davet edilir. Esebali, Köroğlu’nun eşyalarını konakta görünce ağlar, bunun üzerine Dönek Sultan Köroğlu’nun öldürülmediğini, sağ olduğunu söyler, sonra da onu Köroğlu’nun saklandığı yere götürür.
Bu arada Dönek Sultan ile Esebali birbirlerini sevmişlerdir. Bütün bunlardan sonra Köroğlu’nun yapacağı tek şey kalmıştır; Dönek Hanım ve Esebali’yi de alarak kaçmak..
Dönek Sultan ile Esebali’yi yolcu eden Köroğlu, Bolu Beyi’ni öldürmek için geri döner. Bu arada padişah da Dönek’in, Köroğlu tarafından kaçırıldığını haber alır ve Bolu Beyi’ni huzuruna çağırtır. Bolu Beyi, Köroğlu’yu öldürebilmesi için hazinede bulunan tüfeği ister, o da verir. Bolu Beyi bir süre sonra Köroğlu ile karşılaşır, fakat mermilerin hiçbirisini isabet ettiremez. Bunun üzerine Köroğlu, Bolu Beyi’ni yakalar ve öldürür.
Dönek Sultan’ın babası kızının kaçırılması üzerine Akçadağ Yaylaları’nda bulunan kardeşi Kiziroğlu’ndan yardım ister. Kiziroğlu, Köroğlu’nu takip eder ve bir süre sonra da yakalar. Kiziroğlu, Köroğlu’nun samimiyetini anlayınca her ikisi dost olur. Çardakçı Çamlıbel’de Esebali ile Dönek Sultan’ın düğünleri yapılır.