Hakan Alan
Kişilik bölünmesi vakası..
Çeşitli renkteki ışıklar yanıp sönerek etrafı bir renk cümbüşüne dönüştürüyorlardı. Müzik çalıyor, insanlar durup dinlenmeksizin dans ediyordu. Verilen baloya birçok insan katılmıştı. Müzik bitince insanlar masalarına çekildiler ve rahat bir nefes aldılar.
Bir süre hiç müzik çalınmadı. Sadece çevreden gelen konuşmalar dolduruyordu mekanı. Gelin sizi, insanların sohbet ettiği masalardan birine götürelim;
“ ‘Bazı günler olur, günün yarısını nasıl geçirdiğimi hatırlayamıyorum diyordun’” dedi Nejla hanım. “Doktora gittin mi?”
"Gittim" dedi Vedat bey. "Saçma sapan şeyler söylemekten başka bir şey yapmadı." Biraz gülümsedikten sonra: "Dediğine göre çift kişilikli bir insanmışım. Aslına bakarsan buna pek inanmadım. Bu nedenle başka doktorlara da gideceğim."
Nejla hanım ve Vedat beyin oturdukları masaya bir adam yanaştı.
"Oturabilir miyim?" diye sordu.
Vedat bey ayağa kalkarak: "Hoşgeldiniz doktor bey" dedi. Doktor sandalyeye oturdu. Vedat bey, doktoru göstererek Nejla hanıma döndü:
"Bu beyefendi, biraz önce bahsettiğim doktor." Vadat bey doktora dönerek:
"Doktor bey, bu hanım da benim nişanlım Nejla."
"Memnun oldum hanımefendi."
"Ben de memnun oldum."
İçkilerini içtikten sonra Nejla Hanım:
"Doktor bey! Nişanlımın nesi var?"
"Aslında kesin bir teşhise varamadık daha. Ama anlattıklarına bakılırsa rahatsızlığı çok büyük bir ihtimalle kişilik bölünmesidir."
Nejla hanım içinden "başka doktor mu bulamadı sanki" diye geçirdi. Daha sonra da "Kişilik bölünmesi ne demektir doktor bey?" diye sordu.
"Nişanlınızın dediğine göre bazı günler ne yaptığını hatırlayamıyormuş. İşte bu durumun sebebi, diğer kişiliğin devreye girmesidir. Bir bedende iki insan gibi. Ama şöyle bir durum da var ki, bu iki kişilik birbirinden tamamen bağımsızdır, birbirlerinden haberleri yoktur."
"Anlattıklarınız çok ilginç" dedi Vedat bey. "Peki nasıl tedavi olacağım?"
"Şu sıralar diğer doktor arkadaşlarımla birlikte konsültasyon yapacağız. Gerek geçmiş yaşantınızı, gerekse ruhsal durumunuzu değerlendirerek bu hastalığın sebebini bulmaya çalışacağız. Sebebi bulunduktan sonra tedaviye başlayacağız."
Vedat bey biraz sıkılmıştı.
"Nedir başıma gelenler Allahım. Bir keresinde hatırlıyorum, evde kitap okurken, nasıl oldu anlayamadım, kendimi bir kavganın ortasında bulmuştum. Eve döndüğümde bir de ne göreyim: Kitap ikiye yırtılmış, birkaç sayfası yolunmuş."
"Evet" diye karşılık verdi doktor bey. Bu lafı söylerken heyecanlanmıştı. "İşin kötü tarafı, diğer kişiliğin ne zaman faaliyete geçeceği belli olmaz. Siz kitap okurken diğer kişilik ortaya çıktı. Dışarı çıkıp bir kavgaya karıştı. Merak etmeyin Vedat bey, bu işi çözeceğiz. Çocukluğunuzdan günümüze kadarki hayat hikayenizin en ince noktasına kadar haritasını çizeceğiz. Tabi bu doktorlar ve sizin aranızda kalacak şeyler."
"Sağolun doktor bey. Yarın size uğrarım."
"Ayrıca geçen defa geldiğinizde ücretimi ödememiştiniz. Biliyorsunuz ki biz peşin çalışırız."
"Pardon doktor bey. Hemen vereyim." Vedat bey cebinden çıkardığı parayı doktora uzattı. "Pis herif, yarın verseydim ne fark ederdi sanki." diye söylendi içinden.
Balo gece yarısı sona erdi. Davetliler yavaş yavaş salonu boşaltmaya başladılar. Nejla hanım ile Vedat bey, son model Mercedes marka arabalarına atladılar. Doktor bey bu sırada aracın yan camına yaklaştı.
"Aman Vedat bey ihmal etmeyin. Bu hastalık psikolojik bir hastalıktır, vakit kaybetmeye gelmez."
"Merak etmeyin doktor bey. Yarın size mutlaka geleceğim."
Mercedes hareket etti. Vedat beyin sinirleri gergin olduğundan arabayı Nejla hanım kullanıyordu. Yolun sağ tarafı uçurumdu. Dikkatli ve yavaş kullanan birisi olmalıydı.
"Bu kadar sinirli olma Vedat. Herşey düzelecek."
"Nasıl olmam Nejla. Şu bedeni iki farklı kişilik paylaşıyor. Hayatım altüst oldu."
"Sen bu doktora aldırma. Parayı bile yarını beklemeden alıyor. Hem de balonun tam ortasında. Bence bu adam para sızdırmaya çalışıyor. Yarın başka bir doktora gidelim.”
"Haklısın. Yarın iyi bir doktora gideceğim."
Nejla hanımın kafasına bir düşünce takılmıştı: Yarın öbür gün bu adamla evlenecekti. Peki bu adamın ruhsal durumu ne olacak. Sürekli korku içinde yaşayamazdı. En iyisi evliliği tekrar düşünmekti.
Nejla hanımı bu düşüncesinden motosiklet sesleri aldı. Motosikletler iki taneydi ve yavaş yavaş yaklaşıyordu.
Bir motosiklet sol kapıya diğeri ise sağ kapıya yanaştı. Adamların uzun sakalları, gece olduğu halde güneş gözlükleri vardı. Başlarını bandana ile bağlamışlar, hararetle gülüyorlardı.
Soldaki motosiklet iyice arabaya yanaştı ve hafifçe kapıya çarptı. Nejla hanım ve Vedat bey telaşa kapıldılar.
Nejla hanım: "Ne istiyorsunuz be, gidin başımızdan" diye bağırdı. Birden bire sol camın açık olduğunu fark etti ve telaşla camı kapadı. Vedat beyin alnında boncuk boncuk terler birikmişti.
"Daha çabuk sevgilim. Daha hızlı sür şu arabayı." diye bağırıyordu Vedat bey. İki motosiklet de öndeki kapılara yakın bir şekilde, hizada gidiyordu. Sol taraftaki motosikletli:
"Hey bebek. Durdur şu arabayı da biraz eğlenelim, ne dersin. Hah Hah Hah."
"Canınız cehenneme köpekler." Nejla hanımın da sinirleri iyice bozulmuştu. Gaza ne kadar bassa nafile, motosikletliler sürekli onların yanında seyrediyordu.
Vedat bey birdenbire kendini kaybetmeye başladı. Başı dönüyordu. Şuurunu yitirdi ve karanlıklara gömüldü. Ve nihayet arabanın içindeki Vedat bey değildi artık.
Adam birdenbire şaşkına dönmüştü. Kendini aniden arabanın içinde buluşu, şaşkına çevirmişti onu. Cebinden selpak mendilini çıkardı ve alnındaki, neden biriktiğini anlayamadığı terleri sildi. Yüzünde ciddi bir hal vardı. Yanındaki kadına döndü. Peki yanındaki bu kadın kimdi. Bu araba neyin nesiydi. Yine hatırlamadığı bir dönemi atladığını farketti. Doktora gitse iyi olacaktı, bu hatırlayamama durumları canının sıkmaya başlamıştı." Bir süre sonra farkettiği motosikletlilerin küfür edişinden amacını anlamakta gecikmedi.
"Bayan" diye seslendi adam. Sesi Vedat'ın sesinden biraz daha kısıktı.
"Ne bayanı Vedat, neler diyorsun."
"Bakın bayan. Yer değiştireceğiz. Siz sürmeye devam ederseniz bu adamlar peşimizi bırakmaz."
Nejla hanım Vedat'ın hastalığını hatırladı. "Demek ki doktorun söyledikleri doğruymuş" diye düşündü. Nejla hanımla adam yer değiştirdiler. Direksiyona kurulur kurulmaz gaza yüklendi.
Sağ taraftaki motosikletli bağırmaya başladı:
"Korkak köpek, durdur şu arabayı."
Nejla hanım titriyordu. Korkarak yanındaki adama bakıyordu. Adam kendi kendine mırıldanmaya başladı. "Peki bunu siz istediniz."
Yolun sağ tarafı uçurumdu. Üç araç o kadar süratliydiler ki kaza yapmaları an meselesiydi.
Direksiyondaki adam müsait bir yer bekliyordu. Gözlerini biraz ileriye dikince yolun biraz genişlediğini gördü. Bir dakika kadar sonra genişliğe gelmişlerdi.
Şoför, direksiyonu aniden sağa kırdı ve tekrar sola kırarak yolun normal seyrine geçti. Eğer dar yolda bu işi yapsaydı, uçuruma düşme ihtimali yüksekti. Direksiyonu sağa kırdığı anda motosiklete çarpmıştı. Motosikletteki adam dengesini kaybetti ve motosikletle birlikte sonu görülmeyen uçurumdan aşağıya uçtu. Nejla hanım korkmuş, bir çığlık atmıştı. Uçurum tarafında gittikçe kaybolan sesler duyuldu.
Sol taraftaki motosikletli "Hüseyin..." diye yanık yanık bağırdı fakat bu bağırış boşunaydı. Çünkü Hüseyin parçalanmış halde uçurumun dibinde yatıyordu. Hayvanlar kanın kokusunu almışlardı bile.
Son kalan motosikletli "bunun hesabını soracağım." diyerek hızını yavaşlattı ve mercedesi geriden takip etmeye başladı.
Kadın yanındaki adama dönerek: "Bakın bayım. Kim olduğunuzu bilmiyorum ama Vedat olmadığınız kesin. Kim bilir aracın kapısı ne kadar hasar görmüştür. Bu arabanın ne kadar olduğunu biliyor musun?"
"Başka çarem yoktu." Sesi gittikçe kısılmaya başlıyordu. Ayrıca sesin kesik kesik gelmeye başlamıştı. Nejla hanım bu durumdan korkarak susmayı tercih etti.
Adam, dikiz aynasından, arkadan gelen motosikletliye bakarak: “Peşimizi bırakacağa benzemiyor. O halde şimdi sıra onda..." dedi.
Mercedes hızını iyice arttırdı. Arkadaki motosikletli de hızını aynı oranda arttırıyordu. Aniden büyük bir ses duyuldu. Bu ses, Mercedesin el freninin çekilmesiyle, lastiklerin asfaltta uyguladığı sürtünme sonucu çıkan sesti. Bu ani duruş, gerideki motosikletin arabaya çarpmasıyla sonuçlandı ve motosikleti kullanan adam fırlayarak mercedesin önüne düştü. Adam yerde yatıyordu, yarı baygın haldeydi. Burnu kanamaya başlamıştı. Şimdi sadece arabadan gelen donuk motor sesi duyuluyordu.
Adam vitesi geri aldı. Mercedes yaklaşık yirmi metre geri gitti ve durdu. Kız, adama bakıyordu. Korkusu iyice artmıştı. Yapacağını sezmiş gibi bir hali vardı.
Aracın arka tekerleri dönerek olduğu yerde hız kazanmaya başladı. Mercedes müthiş bir süratle yerinden fırladı. Yerde yatan adam kendine geldi fakat ayağı sakatlandığından yerden kalkamadı. Sadece korkudan attığı çığlıklar duyuldu. Mercedes adamın üzerinden geçtikten on metre sonra durdu. Şoför, dikiz aynasından geriye baktı. Yerde yatanın kafası hafif yassılaşmış, kulaklarından kan geliyordu. Nejla hanım "Aman Allahım..." diyerek ağlamaya başladı. Mercedes tekrar yoluna devam etti. Araç giderken, şoför kendini kaybetmeye başladı. Beden, yeni bir kimlik arayışına girmişti. Bir müddet sonra, arabayı kullanan Vedat beydi. "Benim direksiyonda ne işim var Nejla! Neden ağlıyorsun?"
Nejla hanım "Vedat" diyerek sarıldı. Vedat bey şaşırmıştı: "Bizi takip eden motosikletlilere ne oldu. Nasıl aniden kayboldular."
"Kaybolmadılar. Onları öldürdün.”
"Yine hatırlamıyorum ne olduğunu. Cinayet mi işledim. Gören oldu mu." Vedat'ın yüzünü bir korku almıştı. Nejla hanım yaşadığı olayların etkisinden kurtulamamış, ağlamaya devam ediyordu.
Ertesi gün doktora gittiklerinde, Vedat beyin geçmiş hayatı incelenirken bir olay doktorların dikkatlerini çekmişti. Bu olayı Vedat bey şöyle anlattı:
"Babam her zaman sert bir insan olmamı isterdi. Her zaman şu lafı tekrarlayıp beni üzerdi: 'Zayıf olup da çevrene yem olacağına, sert olup karşındakileri ez. Kendini böylelikle zalimlerden her zaman koruyabilir, onlara karşı koyabilirsin. Yoksa böyle pısırık olursan, çok ezilirsin.' derdi. Ölürken bile son cümleleri bu olmuştu. Ama ne yapayım benim kişiliğim bu. Zorla değiştiremezdim ki. Huy değişir mi?"
Doktor bey Vedat beyin rahatlamasını sağladıktan sonra:
"Peki, geçenlerde bana kitap okurken kendinizi birden kavgada bulduğunuzu söylediniz. Kimlerle kavga ediyordunuz."
"Bir gün yolumu kesip benden zorla paramı alan insanlarla. Nasıl oldu anlayamadım ama kendime geldiğimde adamların yerde yattığını gördüm. Elimde kocaman bir sopa vardı, sopayı attım ve oradan kaçtım. Kitap okurken paramı kaptırmanın huzursuzluğu sürekli içimdeydi. Babamın sözleri aklıma gelince kendimi kaybetmişim. Kurtulacağım değil mi doktor bey. Buna çare bulacaksınız değil mi."
"Merak etmeyin Vedat bey, sorunu halledilmiş sayın."
Vedat bey kendini iyi hissetmemeye başladı. Hemen lavaboya koştu. Elini yüzünü yıkadı. Yüzünü kuruladıktan sonra aynaya baktı. Bir gözü korkudan parlarken, diğer gözü kendinden emin bir şekilde rahattı.