Hakan Alan
Sıradan bir gün daha başlıyordu. Herşey hazırdı. Dalışa geçecek ve bu dünyayı incelemeye devam edecekti. Paletlerini ayağına geçirdi, deniz gözlüğünü taktı, hava tüpünü de sırtına geçirdikten sonra kendini suya bıraktı.
Bu dünya başka bir dünyaydı onun için, hiçbir insan yoktu. Kendisini deniz canlılarıyla bir hissediyordu. Biraz derinlere indi. Her yer ışık hüzmeleriyle parlıyordu.
Daha sonra yüzeye doğru yüzdü. Yüzeyin bir metre altında keyfini çıkardı suyun. Herşey ne kadar güzeldi. Vücudunu suyun yüzüne çıkarınca başka bir farklı dünyada hissetti. Evet, iki dünya arasında hayatı sürüyordu. Bu iki farklı dünyada yaşamayı seviyordu. Teknesine doğru baktı, biraz fazla açılmıştı. Su üstünde bir dakika kadar durduktan sonra tekrar yüzmeye başladı teknesine doğru.
Yüzeyin bir metre altında ilerlerken, kendini daha yoğun bir ortamda hissetti. Bir farklılık olduğunu anlamıştı adam. Durdu, anlam vermeye çalıştı, tekrar geriye yüzdü. Yine eski ortamında buldu kendini. "Denizde iki ortam nasıl olabilir" diye düşündü. Denizin yoğunluklarının farklı olduğu yerin tam ortasında durdu. Karaya bakarak bulunduğu noktayı belirledi, teknesine yüzdü. Dümenini, kendisine farklı gelen, yoğunluğunun farklı olduğunu hissettiği yere kırdı. Oraya geldiğinde denizi bir güzel incelemeye başladı. Kendi gördüğünü, belki normal bir insan, yani bu dünyayı iyi tanımayan bir insan göremezdi. O alana baktığında denizin renginin, sanki arasına gizli, görünmeyen bir cam sokulmuş gibi, birdenbire farklılaştığını anladı. Bu farklılığı daha iyi anlayabilmek, bitmek bilmeyen öğrenme isteğini tatmin etmek için tekrar denize daldı. Su üstünde, kendisinin keşfettiği alana doğru yüzdü. Gerçektende burada, bir anormallik vardı.
Denizin suyunun rengi birbirine karışmaksızın birdenbire farklılaşıyordu. Bu defa deniz gözlüğünü ve tüpünü yanına almamıştı. Çünkü bu seferki dalışının asıl amacı deniz diyarını incelemek değil, iki dünyayı birbirinden ayıran bu sınırdaki farklılığı anlayabilmekti.
Dalgıç, dudaklarını, daha koyu olarak gördüğü suya değdirdi. Diliyle dudaklarını sıvazladı. Evet, su tuzlu suydu. Daha sonra dudaklarını, daha açık gördüğü suya değdirdi. Bu seferki su tatlı suydu. Kaptan, denizlerle ilgili müthiş bir şey keşfettiğini anladı o an. Bu alanda tatlı su ile tuzlu su birbirine karışmıyordu. Bugün onun için herşeyin farklı olduğu gündü. Keşfettiği bu alanı beynine iyice kazıdı; çünkü burayı unutmaması gerekiyordu, keşfinin kanıtlanmasında iyi bir örnek olacaktı.
Teknesine çıktı. Kendisinin bulunduğu yere yakın olan bir arkadaşına doğru yol aldı.
Kaptanın arkadaşı, evinde yemek hazırlıyordu. Yalnız bir insandı. O nedenle bütün ev işleriyle kendisi uğraşırdı. Yemeğini hazırladıktan sonra küçük bir masada yemeye koyuldu. Bu sırada kapının zili çalındı. Açtığında karşısında kaptanı gördü. Daha yeni dalış yaptığını anlamıştı; çünkü her nedense kurulanmamıştı.
"Nedir bu halin kaptan, neden kurulanmadın?"
"Bırak kurulanmayı, bugün çok özel bir gün."
"Sofra hazır, gel önce bir güzel karnımızı doyuralım, daha sonra bugünün neden özel bir gün olduğunu konuşuruz."
Kaptan üstüne baktı: "İzin verirsen şu üstümü bir değişeyim."
"Tabi canım. Ben de bir tabak daha koyayım sofraya."
Kaptan ıslak elbiseleri üzerinden çıkartarak kuruları giyindi. Heyecanla sofraya yaklaştı. Arkadaşı onu görünce: "Gel sofraya, biraz yiyelim. Dalıştan geliyorsun, acıkmışsındır."
"Canım hiç yemek istemiyor. Biliyor musun bugün daldığım zaman ilginç bir şey keşfettim."
"Neymiş o keşfettiğin şey."
"Yüzerken bir alandaki deniz suyunun farklılaştığını saptadım. Bunları incelediğimde bu alandaki tatlı su ile tuzlu suyunun birbiriyle karışmadığını anladım."
Kaptanın arkadaşı bu sözleri duyunca gülmeye başladı.
"Neden gülüyorsun."
"Neden güleceğim. Bunu sen keşfetmedin ki. Ben zaten bunu biliyordum."
Kaptan şaşkınlaştı:
"Nasıl olur, bunu ilk ben keşfettim, hem sen dalmıyorsun bile."
"Tamam dalmıyorum. Zaten bunu dalarak öğrenmedim. Bir kitaptan okudum."
"Nasıl olur. O kitap sende mi?"
"Evet bende."
"Görmek istiyorum. Lütfen göster bana."
Kaptanın arkadaşı, kitaplığına gidip yeşil renkli bir kitap aldı. Bir sayfayı açtı ve kaptana gösterdi.
"Evet" dedi kaptan, "gerçekten de bu biliniyormuş. Bu kitabı hangi denizci yazdı?"
Kaptan bu kitabı kimin yazdığını anlayabilmek amacıyla ön ve arka kapağı kontrol etti. Fakat bir bilgiye rastlayamadı. Arkadaşı ise kaptana bakıyor, kendini gülmekten alamıyordu.