Üyelik İşlemleri
Hoşgeldin
edebiyat dostu
Menü
Menü
Ana Sayfa
Eserinizi Ekleyin
Yeni Eklenenler
Yazarlar
İletişim
Hakkımızda
Menü
Kategoriler
Hikaye
Şiir
Makale
Deneme
Yazı Türleri >>
Köşe Yazısı
Biyografi
Destan
Efsane
Eleştiri
Fıkra
Gezi
Günlük
Hatıra
İnceleme
Masal
Mektup
Röportaj
Sohbet
Söylev
Tiyatro
Edebi Örnekler
Kısa Kısa
Belgeler
Tarih
Psikoloji
Sosyoloji
Felsefe
Arkeoloji
Sinema
Fotoğraf
Bilim
Teknoloji
Hayvanlar Alemi
Uzay
Müzeler
Mimari Anıtlar
Ders Özeti
Etkinlikler
>>
Nasa'nın Kamerasından Dünya
Haberler
Muharrir, Şair, Edip
Ahmet Rasim
- Dün söylediğim Rasim Efendi! diye beni gösterdi. Güler yüzlü bir zat!... Dili peltek olmakla birlikte hafif hafif söyleyerek:
- Abdurrahman Efendi'ye götür! dedi. Karşıki odaya geçtik. Oda oldukça geniş, ortasında büyük bir tahta masa, onun geniş yanında önde bir yığın kâğıt yazı yazmakta olan, kalıpsız fesi başında, krem rengi bir dal pardesü sırtında, bacak bacak üzerinde biri oturuyordu. Biz gelince başını kaldırdı. Az şehlâ gözlü, miyop, çökük yanaklı, kara sakallı, sağ omzuna doğru çarpıkça biriydi.
- Efendiyi Mehmet Efendi yolladı, dedi. Bana dikkatli dikkatli bakıyordu. Sonunda dedi ki:
- Hangi okuldansınız?
- Darüşşafaka'dan! Durdu...Neden sonra:
- Nereye devam ediyorsunuz?
- Telgrafhane fen kalemine!...
- Peki!.. (Bir iskemle göstererek) Oturunuz... Fransızca bilir misiniz?
- Biraz!...
Köşeye doğru bakarak:
- Salih Efendi!.. Efendiye bir yazı verin de Türkçeye çevirsin, görelim.
Ben odaya girdiğim hâlde Salih Efendi'yi görmemiştim. Ta köşede bir koltuğa oturmuş, yüzünü bir gazete ile örtmüştü, Abdurrahman Efendi'nin seslenmesi üzerine gazeteyi indirdi. Tıknazca, koca baş, çıkık alın, basık burun, sarı bıyık, sakal bir zat gözlülüğünü çıkararak vaktiyle Phare de Bosphore'den çizmiş olduğu bir iki haberi gösterdi.
O ana kadar Fransızca kitaplardan, dergilerden başka hiçbir gazete almamıştım.
İş kötü!... Yazıya göz gezdirdim. Kasımpaşa deresinden söz ediyor ama ara yere bir şeyler sıkıştırmış ki benim için anlamak olanağı yok!... Evirip çevirdim, düzgün bir anlam çıkaramıyordum.
İkincisine baktım: "Büyük Köprü" sorunu. Aklımı topladım, bir daha okudum, bunu anladım, kalem kâğıdı aldım. Çevirmeye başladım. Anlamı iki üç satıra sığan, bir onarım haberi idi. Yazdım, Salih Efendi'ye götürdüm. Phare de Bosphore'u istedi. Bir ona baktı, bir benim çeviriye!.. bir de Abdurrahman Efendi!ye!.. Ben yine bir yargının baskısı altında kalmıştım. Salih Efendi dedi ki:
- Daha alışır!..
(...)
Akşam olayı anneme anlattım. Durdu Biraz düşündükten sonra dedi ki:
- Sakın kalemini bırakayım, deme!
Ben de durdum. Kuşkulandı. Yine dedi ki:
- Bizim gözlüklü Mustafa Bey'den bilirim. O da pek çok zaman gazetecilik ettiydi. En sonra yararsız olduğunu anladı da çekildi. Taşraya gitmek zorunda kaldı. Sakın kalemini bırakma!
- Bırakmam! dedim ama dudaklarımla dedim. Ben istiyorum ki bütün gün basımevinde çalışayım, işe alışayım da yazar, hatta başyazar olup sivrileyim! Evet sivrileyim!.. Oysa yamyassı kaldık!..
Eklenme Tarihi:
28 Nisan 2013
Yorumlar
Yorum yapabilmeniz için üye girişi yapmalısınız...
Yazarın sitemizdeki eserleri
Börekçide
-
Ahmet Rasim
(
Sohbet
)
Kurban Bayramı
-
Ahmet Rasim
(
Hikaye
)
Muharrir, Şair, Edip
-
Ahmet Rasim
(
Hatıra
)
Piyasa Yükselirken!
-
Ahmet Rasim
(
Köşe Yazısı
)
Ramazan Sohbetleri
-
Ahmet Rasim
(
Sohbet
)
© Metinlerin telif hakları yazarlara ya da yasal temsilcilerine aittir.