Oktavus Roy
Büyük harap evin önündeki tabelada, Dr. Jeseph H. Walton'a "Joe Amca" derlerdi. Joe Amca da Watertown'lular gibi sakin ve iyi kalpli bir adamdı. Watertown'lu çocukların hemen hepsini dünyaya getiren ve onları hastalıklarında iyileştiren Joe Amca idi.
1945 yılının sonlarına doğru şehre bir doktorun geleceğini haber aldık. Yeni doktor Watertown'da bir ev kiralamış ve birinci katını modern bir muayenehane haline sokmuştu.
Tıbbiyeden yeni mezun olmuş olan Dr. Kent; Watertown'a gelince, Joe Amca onu, evi hazır oluncaya kadar oturacağı otelde ziyaret etti. Ben o sırada otelin koridorunda idim, onların konuşmalarına kulak misafiri oldum.
Donal Kent kısa boylu, zayıf ve sarışın bir adamdı. Yaşlı meslektaşını gülümseyerek karşıladı. Kendini Joe Walton diye tanıtan Joe Amcanın elini sıktıktan sonra:
"Nasılsınız, doktor? Beni ziyarete gelişinize çok müteşekkirim" dedi.
Joe Amca: "Size bir merhaba demeye geldim" dedi. "Bu şehrin, sizin gibi yeni fikirler getiren parlak bir genç doktora ihtiyacı vardı. Bir dileğiniz olursa, size yardıma hazırım."
Dr. Kent'in, Watertown'da çok çabuk tutunduğunu gördüm. Hele genç Watertown'lular, onun soğukkanlılığına ve bilgiçliğine hayrandılar. Genç Dr. Kent'in yanında Joe Amca, doktordan başka her şeye benziyordu.
Biz Joe Amca'ya bağlı olduğumuz için, Dr. Kent'e düşman bir tavır takınmaya hazırdık. Ama Joe Amca böyle davranmamıza hiç razı değildi. Dr. Kent'i en çok öven o idi.
"Çocuk, çok iyi bir doktor, doğrusu" diyordu. "Tıp kitaplarını ezbere biliyor; her gün de yeni bir şey öğreniyor. Operatörlüğü de çok ustalıklı..."
İki doktorun hastalarıyla konuşmaları, aralarındaki farkı açıkça belli ediyordu. Dr. Kent, hastaların şikayetlerini sessizce dinliyor, bir deftere not ediyor, sonra birkaç kelime ile teşhisini bildiriyordu. Halbuki Joe Amca hastalarını ilgiyle dinler sonra yavaşça mesela: "Hiçbir şeyin yok. Yalnız biraz karnın ağrıyor. Hepsi o kadar..." derdi.
Aralarındaki fark bu kadar da kalmıyordu. Dr. Kent, hastalara çocuk muamelesi yapılmasının yanlış olduğuna inanıyordu. Bu yüzden hastalarına, çok acele bir bakım gerektiren olaylar dışında, geceleyin çağırılmak istemediğini söylemekten çekinmemişti. Joe Amcaya da bu bahsi açmıştı. Joe Amcanın:
"Oğlum bu şehrin halkı senin usulüne pek alışık değildir. Onlara uysan, olmaz mı?" demesi üzerine:
"Doktor, insanı gece yarısı saat 3'te çağıran hastaların yüzde 99'unun durumunun hiç de acele olmadığını, siz de bilirsiniz" demişti. "Olur olmaz saatlerde sabaha kadar bekleyebilecek hastalara koşarak kendimi bitiremem. Hastalarımın esiri olmak niyetinde değilim."
Bunun üzerine Joe Amca, Dr. Kent'e şu teklifte bulundu:
"Oğlum, senin bakabileceğin çok hastan var. Seni geceleyin çağıran hastalara gitmek istemiyorsan, senin yerine ben giderim."
Dr. Kent, Joe Amcayı yormak istemediği bahanesiyle bu teklifi önce kabul etmediyse de sonunda razı oldu. Watertown halkı da bu anlaşmaya alıştı. Dr. Kent'in hastaları, geceleyin doktor çağırmak gerekince, Dr. Kent'in yerine, Joe Amca'yı çağırmayı öğrendiler.
Her gece Joe Amca'nın eski otomobilinin Watertown'un sokaklarında gürültüyle geçtiğini duyardım. Joe Amca, geceleyin ziyaret ettiği hastaların durumunu Dr. Kent'e anlatırdı. Bunun üzerine Dr. Kent kızar ve Joe Amcaya:
"Kendi kendinizi öldürüyorsunuz, doktor. Birinin çocuğu ağladı diye şehir dışına çıkmaya, çocuklarının erken doğacağını sandıkları için Masterson'ları bir gecede beş defa ziyaret etmeye lüzum var mı?" diye bağırırdı.
Ama Joe Amca sadece gülümsemekle yetinir ve başka türlü göremeyeceği Watertown'luları ziyaret etmekten zevk duyduğunu söylerdi.
Zamanla Watertown'lular Dr. Kent'e saygı duymayı öğrendilerse de Joe Amcaya karşı duydukları sevgi kuvvetlendi. Ama ben, Joe Amcanın çabucak yaşlandığını görüyordum. Saçları ağarmış, omuzları çökmüştü. Yeni bir otomobil alacak kadar parası olmayışı da pek yazıktı...
Geçen bahar Watertown'un dolayında feci bir kaza oldu. Okul çocukları ile dolu bir otobüs devrilmiş, 4 çocuk ölmüş, 15 çocuk da ağır yaralanmıştı. Kaza haberi şehirde çabucak yayıldığından, bütün Watertown'lular yardıma hazırlandılar.
Joe Amca da kurtarıcıların en önünde yer almıştı. Ama bu gecenin asıl kahramanı Dr. Kent oldu. Soğukkanlı ve becerikli doktor, evini bir hastane haline soktu. Hükümet merkezinden üç hastabakıcı, bir doktor, yardımcısı ve epeyce ilaç ve malzeme gönderilmişti.
Dr. Kent, kazadan sonraki 24 saat içinde mucizeler yarattı. Biraz dinlenmesi için yapılan teklifleri reddediyordu. Arada sırada biraz acı kahve ve birkaç lokma yemek yiyerek ameliyatlarına devam ediyordu. Joe Amcaya bakılırsa; Dr. Kent'in usta eli olmasaydı, en az 8 çocuk daha ölecekti.
Watertown matemden kurtulunca Dr. Kent'i bir kahraman olarak alkışladı. Halk ona hala ısınamamış olmakla beraber, ona bir mabut gibi tapıyordu.
Watertown'un ticaret odası her yıl, şehrin en takdire değen adamına gümüş bir kupa hediye eder... O yıl Dr. Kent'in Watertown kahramanı olmasına karar verildi.
Merasim günü şehrin merasim salonu hıncahınç dolmuştu. Dr. Kent, her zamanki gibi soğukkanlı görünüyordu. Belediye Başkanı kendisine kupayı uzatınca Dr. Kent önce teşekkür etti, sonra sahnenin kenarına doğru yürüyerek halkı susmasını işaret etti. Sonra söze başladı. O, hala soğukkanlı görünmesine rağmen, halinde o zamana kadar görmediğim bir değişiklik vardı. Dr. Kent ciddi bir sesle şunları söyledi:
"Beni şehrin kahramanı olarak alkışlamanıza çok teşekkür ederim. Ama otobüs kazası esnasındaki hareketlerimin sandığınız kadar takdire değer olmadığını söylemek isterim. Her doktor, fevkalade bir olayın çıkışında hazır bulunmayı ve bilgisini göstermeyi ister. Bu yüzden o akşam ben sadece gücümün içinde olan şeyleri yaparak ustalığımı gösterdim. Tevazu göstermiyorum. Size sadece kazadan sonraki günlerde düşüne düşüne vardığım neticeyi anlatmak istiyorum."
Burada Dr. Kent durarak aşağıda ön sırada oturan Joe Amcaya baktı, sonra devam etti: "Büyük bir kaza ancak birkaç yılda bir olur. Bu kaza sırasında ustalık göstermek doktorluğun asıl manası değildir. Son yıllarda doktorluğun ve cerrahinin en ilginç alanları ile uğraştığımı biliyorsunuz. Ben bu süre içinde doktorluğun can sıkıcı taraflarından kaçtım."
"Benden çok yaşlı olan Dr. Walton, kabul etmek istemediğim hastaların ziyaretlerini üzerine aldı. Önce paraya ihtiyacı olduğunu sandım. Yanılmışım. Dr. Walton, benim hastalarımın hiç birinden beş para bile kabul etmedi.
O, Watertown'lulara tedaviden daha kıymetli bir şey, yani güven duygusu verdi. Bu, kalbi insan sevgisi ile dolu olan bir kimsenin yapacağı iştir. O da bütün büyük adamlar gibi, bu meziyetini ileri sürecek yerde tevazu gösteriyordu. Ben, doktorluğun yüksek manasını Dr. Walton'dan öğrendim. Dr. Walton'un bütün hayatını, Watertown'lulara bağlamasının yanında, benim bu şehre gösterdiğim azıcık hizmet kayde bile değmez. Dr. Walton, hiçbir mükafat beklemeden, hayatını, bu yüksek amaca bağlamıştı."
Dr. Kent burada sustu ve cebinden mendilini çıkararak yaşaran gözlerini sildi. Sonra sessiz dinleyicilerine döndü ve:
"Sizden bir ricam var", dedi. "Bu kupayı, ona layık olan biricik Watertown'luya, Dr. Walton'a vermeme izin verin. Ben de onun yarısı kadar yüksek bir doktor olmayı isterdim."
Alkış tufanı kopmadan önce Dr. Kent sahneden indi ve Dr. Walton'a doğru yürüdü. Artık hiç utanmadan ağlıyordu. Kupayı Joe Amcaya uzatarak "Bu kupa sizin hakkınızdır. Onu alın, Joe Amca!" dedi.