Ziya Gökalp
Hayatımın on dördüncü kışına yeni giriyordum. Askeri rüştiyenin en tembel öğrencisiydim. Yalnız matematiğe doğuştan bir anıklığım, şiir ve edebiyata da tutkulu bir isteğim vardı. Matematikle ilgili dersler tembelliğime engel değildi. Çünkü problemleri yorulmadan çözüyor, teoremleri yorulmadan ispat edebiliyordum. Şiire, edebiyata dair kitaplardan büyük bir zevk aldığım için bunları okumaktan hiç bıkmaz, usanmazdım.
Babam o zamanın başka babalarına pek benzemezdi. Dindarlıkla hür düşünüşü nefsinde birleştiren bu zat, batıl fikirlerin eskilerinden de yenilerinden de kendini kurtarabilmişti. Daha yedi sekiz yaşlarında iken, Şah İsmailleri, Aşık Keremleri okuyup ağladığımızı işiten bir dostu, beni bu aşk kitaplarını okumaktan men etmesini, bunların yerine ciddi kitaplar okutturmasını salık vermiştir.
O:
- Bir çocuk hangi kitapları anlar ve zevk alırsa onu okuyabilir. Anlamadığı, hoşlanmadığı kitapları zorla okutursanız kitaplardan nefret eder.
diye cevap vermişti. Gerçekten, ben zevk aldığım kitapları okumakta serbest bırakıldığım için aşık kitaplarından tiyatro ve hikaye kitaplarına, onlardan sonra sade şiirlere ve romanlara, daha sonra edebi eserlere, nihayet tarihi, ilmi ve felsefi kitaplara kadar çıkabildim.
Babam beni okumalarımda serbest bırakmakla beraber psikolojik anlarda ruhta yeni melekeler meydana getirecek kuvvetli tesirler yapmak fırsatını da kaçırmazdı. Bir akşam mektepten eve dönünce, onu çok üzülmüş ve tasalı buldum.
Beni görünce:
- Gel dedi, Sana çok kederli bir haber vereceğim. Bugün, senin ve bütün arkadaşların için büyük bir matem günüdür. Çünkü en büyük hocamız ve milletin en büyük adamı Namık Kemal vefat etti...
Namık Kemal'i eserleriyle, hatta yasak edilmiş ve basılmamış eserleriyle tanırdım. Fakat, böyle en büyük adam olduğunu bilmiyordum. Babam bana, onun mücahedelerini, gayelerini, uğradığı zulümleri, gösterdiği kahramanca mukavemetleri acıklı ve üzgün bir dille anlattı. Ve dedi ki:
- İşte sen bu adamın arkasından gideceksin. Onun gibi vatanperver, onun kadar hürriyetperver olacaksın.
"Telkin"in zamanı ve tarzı iyi seçilmişti. Bu sözler o kadar tesirliydi ki, ruhumda adeta yeni bir meleke, o zamana kadar bilinmeyen mefküre melekesi yarattı. Bu andan itibaren şuurlu bir hürriyetperver, uyanık bir vatanperver gibi düşünmeye, hürriyet, vatan, millet mefkurelerini her şeyin üstünde görmeye başladım. Ruhum, yaratıcı bir hamle ile birdenbire değişti.