İlhan Berk
El Yazılarına Vuruyor Güneş.
1 Şubat, Ankara
Ne zaman yazarım? Çoğun, sabahleyin. Sonra nerde kaldımsa sürdürmeye çalışırım. Sürdürebilirsem. Başladığım şiiri hemen bitirmek isterim. Ama yazık ki çabuk bitiremem. Yılda 3-4 şiir ancak çıkar elimden. İki yıldır da aynı konuyu iki üç kez yazdığım oldu. İki yıldır Karadeniz üstüne yazmak istediğim şiir bir türlü bitmedi. Kısaca, kolay yazamam. Bir şiir için, bir sonnet örnekse 20-30 kâğıt harcarım. Her yazdığım satırı makinede görmedikçe de tadına varamam. Zaten mısra mısra kurarım şiiri. Ölçülü yazdığım zaman eni konu terlerim. Uyak hece sıkar çünkü beni ama ölçülü şiir de başka türlü yazılmadığı için, uyarım ister istemez.
En çok, son yazdığım şiirler terletmiştir beni (Nigâri, Anka, Orhan Duru, Hamsi). Nedeni de hiç alışmadığım bir biçimde yazmamdır, sanırım. İki yılda yazdım bu dört şiiri. Bir şiiri yazamazsam daha doğrusu yazdığımı beğenmezsem saklamam. Uğraştırır çünkü beni, yakarım.
Eskiden benim konularım, özgürlük, aşk, mutluluk, baskıya karşı koyma ve Anadolu'ydu. Sonra bunların yerini salt aşk aldı. Çivi yazısı, Otağ'da "aşk"a yalnızlık da karıştı. Çivi yazısı, Otağ hemen hemen aynı tarihlerden çıkmıştır. Şimdilerde konularım somut nesneler. Hamsi'yi yazmak için yüzlerce hamsi üstüne yazı okumam gerekti. Bir yüz kadar da hamsi resmi yaptım. Haftalarca hamsiler, bir tabakta, orada, masanın üstünde durdular. Bir aya yakın bir zaman ev balık koktu.
Hamsi'nin en az 30 kopyası var. Anka şiiri de bir yıldan fazla bir zamanımı aldı. Yırtıp yırtıp attım. Bir altı ay önce bir sabah uyandığımda "Bitti." dedim.
Bir şiire başladığım zaman sonunu getirmedikçe sinirliyimdir. Her şey beni sıkar, kavga ararım. Şiiri bitirince de en çok iki üç gün dinlenirim, bir yenisine başlarım. Zaten hiç yazacağım bitti demedim kendi kendime. Şimdilerde bütün yeryüzündeki canlıları, cansızları yazmak istiyorum. Dünyaya yeni gelinmiş gibi her şeyi var etmek istiyorum.
Yazarken okuru düşündüğümü hiç mi hiç sanmıyorum. Beni oldum bittim yazacağım şiir düşündürmüştür. Bence şiir, istediğim biçimi alınca iş biter.
Gerisi beni ilgilendirmez. Ama çıkan şiirin okuyanlarda uyandırdığı etkiyi merak ederim. Gördüklerime sorarım.
Kimi zaman kendimi salt şiire bırakırım. Şiirin çizdiği çizgiyi sürdürürüm. Bu, yazmak eyleminin kendisini sevme olayıdır. Konuyu bir yana atarak şiirin götürdüğü yere gitmek. Anlamdı, anlamsızlıktı hiçbir şey düşünmemek. Salt yazma tadı. Beni zaten çoğu zaman da bu ilgilendirmiştir. Şimdilerde buna daha da bağlıyım diyebilirim. Yazmak hiçbir neden, amaç, tür düşünmeden. Yazmak için yazmak.
Çoğun kurşun kalem kullanıyorum. Mürekkebe oldum bittim ısınamadım. Kâğıtlara bayılırım. Belli bir boyu, rengi olmayan bir kâğıda şiirimi yazıp gönderemem. Makinede çok kâğıt harcarım ama gereğince temiz yazamam yine de.
Hiç kimsenin önünde yazamam, düşünemem. Büyük bir yalnızlık işidir benim için yazmak. Bir şiiri bitirince çarşılara giderim. Özellikle de pazarları dolaşırım. Herhalde konuşmak isterim. Şiirlerimde düşünmediğim anlamları bulanlara bayılırım. Büyür şiir gözümde.