Jean Moreas
Sembolizmin adını, sanatta yaratıcı zekânın zamanımızdaki yönelişini yeterince belirtebilen tek kelime olarak önceleri ileri sürmüştük. Bu adı değiştirmeye lüzum yok ..
Bu yazının başında da söylediğimiz gibi sanat eğilimleri, belli zamanlarda gelişen pek karışık fikir anlaşmazlıkları gösterir: Yeni akımın gerçek kaynaklarını bulabilmek için Alfred de Vigny'nin bazı şiirlerine, mistiklere hatta daha uzaklara gitmek gerekir. Bu meselelerin çözülmesi kocaman bir cildin yazılmasına bağlıdır. Charles Baudelaire, yeni hareketin gerçek öncüsü sayılmalıdır; bunu kabul etmeliyiz. Mösyö Mallerme ona, esrara bürünmüş tarife sığmaz bir anlam kazandırıyor; önceleri Theodore de Banville'in büyülü parmaklarıyle yumuşak bir hale getirdiği mısraların tabi olduğu sert kuralları Paul Verlaine ortadan kaldırdı.
.....
Öğretimin, tumturaklı sözlerin, yapma duygunluğun, nesnel tasvirin düşmanı olan sembolik şiir, Fikir'e duyulur bir biçim vermeye çalışır; öyle bir biçim ki amacını kendinde bulmaz ve Fikir'i ifade ederken fikrin eseri kalır. Öbür yandan Fikir kendini dış andırışların şatafatlı süslerinden hiç de yoksun edilmiş görmemeli; çünkü sembolik sanatın esas karekteri, kendiliğinden fikir (idee en soi) in tasarımına kadar gitmemektedir. Bundan dolayı bu sanatta tabiat manzaraları, insan hareketleri bütün somut olaylar, kendlikendilerine varolamazlar; bunlar, duyularımızla kavradığımız bir takım görünüşlerdir ki, görevleri esas Fikir'lere olan gizli ilişkileri göstermektir.
Böyle bir estetiğe bir takım dar görüşlü okuyucuların yüklediği ibham fikrine hiç şaşmamalı. Ne diyebiliriz buna? Pindaros'un şiirleri, Shakespeare'in Hamlet'i, Flaubert'in Tentation de Saint-Antoine'ı da aynı taşlamalara uğramamışlar mıydı?