Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Karaosmanoğlu, 1933, 26.
Sanat şahsî ve muhteremdir!... (...) Yıllarca (...) bu akidenin neşri için okumadığım kitap, başvurmadığım âlim kalmadı.
Bu coşkunluğum, sanat perisi yolunda bu serdengeçtiliğim, ilk millî felâketimiz olan Balkan harbine kadar, bütün ateşiyle devam etti. Fakat ne vakit ki, Çatalca önüne dayanan düşman toplarının sesini tâ yatağım içinden işitmeğe başladım, hisseder gibi oldum ki, hayatta benim yaptığım mücadeleden daha mühimleri vardır.
Balkan Harbi’ni daha bir sürü millî felâketler takip etti. Ben gene ‘sanat şahsî ve muhteremdir’ diyordum. Fakat, onun yanı başında, hiç değilse onun kadar şahsî ve muhterem şeyler olabileceğini de düşünmeğe başlamıştım. Nihayet 1914, 1918 geldi.
Garp imperialismasının kandan ve yağmadan gözü dönmüş kurt sürüleri, bütün vahşetiyle bizim zavallı ağıllarımızın üstüne de saldırdı ve ortada, ne edebî cemiyetlerden, ne mukaddes sanat davâlarından eser kaldı. O zaman, artık, bütün acı sarahatiyle anladım ki, istiklâli uğrunda o derecede ter döktüğüm sanat, evvelâ bir cemiyetin, bir milletin malıdır. Sonra da nihayet bir devrin ifadesidir. Bunlardan tecrit edilmiş bir sanatın ne manâsı, ne kıymeti vardır. Müstakil sanat, müstakil vatanda olabilir.