Körfez İlçe Müftüsü
Sözlükte günahtan, suçtan, borç ve cezadan kurtulma anlamlarına gelen Berat, dinimizde günahlardan arınma, Allah’ın rahmetine ve affına nail olma, kısaca Allah katında berat etme ve temize çıkma anlamındadır.
Bu gecede Allâh'ın affı ve bağışlamasının çok olacağı müjdelendiğinden, bu geceye “Berat Gecesi” denmiştir.
Berat gecesi af dilemenin, arınmanın, elleri duaya açmanın, doğrudan doğruya Rabbimize yönelip mağfiret iklimine girmenin vaktidir. Bu gecede akacak gözyaşları çöküşün değil, kalbin yeniden hayat buluşunun sembolüdür. Çiçeklerin filizlenişinden önce toprağın neme doyması gibi, bu gözyaşları yeniden doğuşun bir hazırlığıdır.
Şaban ayının ortasına ulaşmak demek, çok yakında ayların sultanı Ramazan’a kavuşmak demektir. Berat işte bu buluşmanın müjdesini duyuran kutlu bir andır.
Mahkûmun beratına hükmedilmesiyle özgürlüğün tadına varması ve aklanması gibi, Rabbimizin nice isyankâr ve pişman olmuş kulun beratına hükmettiği bahtiyarlar arasında yer alabilme ümidiyle yüreklerin çarptığı gecedir.
Merhameti gazabını geçmiş olan Rabbimiz dünya semaya tenezzül ediyor da kulun başı hâlâ kibir ve enaniyetle dimdik duruyor olması doğru olur mu?
Berat Kandili, Müslümanların, sınırsız af ve merhamet sahibi Yüce Allah’a sığınarak günahlardan arınma, ilâhî lütuf ve bereketlere erişebilme fırsatını yakalayabilecekleri müstesna zaman dilimlerinden birisidir.
Bu ve benzeri mübarek gün ve geceler, dinî ve toplumsal hayatımızda ilâhî af, mağfiret ve rahmet temennilerinin zirveye ulaşması, birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularının da yoğun biçimde yaşanması gereken anlardır.
Bu geceler, kulluk şuur ve bilinciyle kendimizle hesaplaştığımız, hayatımıza Yüce Yaratan’ın rızası doğrultusunda yön vermeye karar verdiğimiz zaman dilimleridir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), en çok Şaban ayında, özellikle Berat gecesinin yaklaştığı günlerde nafile oruç tutmuş ve bunun sebebini soranlara, “Ameller, bu ayda âlemlerin Rabb’ı yüce Allah’a arz edilir. Ben de amellerimin oruçlu iken Allah’a arzedilmesini isterim”[1] cevabını vermiştir.
Yüce Allah, Duhan Suresinde; “Apaçık kitaba yemin olsun ki, Biz Kur’an’ı mübarek bir gecede indirdik. Biz, gerçekten uyarıcıyız. O mübarek gecede, her hikmetli iş katımızdan bir emirle ayırt edilir...”[2] buyurmuştur. Müfessirlerden bir kısmı Kur'an-ı Kerimin mübarek bir gecede indirildiğini beyan eden Duhan Suresinin ilk ayetlerinin Berat gecesi ile ilgili olduğunu belirtirler.
Af dilemek için zaman ve mekân şart değildir, fakat bazı vakitlerin daha bereketli kılınmış olması, müminlere birer ikramdır. Gece seher vakitlerinde dua edenlerin Kur’ân’da övülmesi[3], Efendimiz (s.a.s)’in her gecenin son üçte birinde dua edenlerin dualarının kabul olacağını müjdelemesi[4] bu mübarek vakitlerin önemini ifade eden en güzel örneklerden bazılarıdır. Berat gecesi de bereketli zaman dilimlerindendir. Bu gecede yapılacak ibadetin bizleri günahlardan temizleyeceğini ve affedilmemize vesile olacağını bakın Allah Rasulü (s.a.s) ne de güzel ifade etmiştir:
“Şaban ayının yarı gecesini ibadetle geçirin, gündüzünde de oruç tutun. Çünkü yüce Allah, bu gece dünya semaya rahmetiyle tecelli eder ve “tevbe eden yok mu? Onu affedeyim. Rızık isteyen yok mu, ona rızık vereyim, hastalığından şifa isteyen yok mu ona şifa vereyim. Yok mu şunu isteyen yok mu bunu isteyen” der. Bu durum, sabaha kadar devam eder” buyurmuştur.[5]
Diğer taraftan Rasulullahın, Şaban ayının yarı gecesinde Kelb Kabilesinin koyunlarının kılları sayısından daha çok kişinin bağışlanacağını bildiren hadisi[6] de, bu gece af ve mağfiretin sınırsızlığına işaret eder. Bu bizler için ne güzel bir müjdedir.
Bu mübarek gecede hayrın, bereketin ve güzelliklerin sağanak sağanak yağmasına rağmen; maalesef o manevi ziyafetten nasibini alamayacak, o mana denizinde yıkanıp arınamayacak olanlar da “Allah’a şirk koşanlar, içinde sönmez bir kin ve tükenmez bir düşmanlık besleyenler, akrabaları ile ilişkiyi kesenler, kibirli ve gururlu olanlar, ana-babaya asi olanlar, içki içmeye ısrarla devam edenler,”[7] olarak beyan edilmiştir..
Bu ve benzeri geceler; iman, ibadet ve düşünce bakımından kendimizi yenilememiz, geçmişimizi muhasebe, geleceğimizi planlama ve ümitlerimizi tazelememiz için de büyük bir fırsattır.
Hiçbirimizin bir sene daha yaşayacağına garantisi yoktur. O halde, yüce Allah’ın bizlere bahşettiği Berat gecesi gibi mübarek vakitleri güzelce değerlendirelim. Bu vakitlerin, bir ganimet olduğunu bilelim.
Berat Gecesi’ni idrak eden herkes, Yüce Allah’ın; “…Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir”[8] müjdesinin farkına vararak tevbe ve istiğfarda bulunmalı.
Tevbe, kendini bulma ve bilmenin, gönlü arındırmanın en güzel yoludur. Zira Yüce Rabbimiz, ameli her ne olursa olsun istisnasız herkesi tevbeye davet etmektedir.
Her bakımdan bize en önemli örnek olan Sevgili Peygamberimiz de sürekli tevbe-istiğfarda bulunurdu. Hz. Aişe validemizin rivayetine göre, Peygamber (s.a.s.) Efendimiz, Berat gecesini ibadetle geçirmiş ve kıldığı namazın secdesinde şöyle dua etmiştir: “Allah’ım! Azabından affına, gazabından rızana sığınıyorum. Ya Rabbi! Senden yine Sana sığınıyorum. Sen yücelerden yücesin, Seni layık olduğun şekilde medh-ü sena edemiyorum. Sana layık bir şükürle şükredemiyorum. Sen ancak kendini övdüğün gibisin”.[9]
Böyle feyizli ve bereketli gecelerde bir taraftan Yüce Rabbimize dua edip affımızı istemeli, diğer taraftan da anne ve babamızın hayır dualarını almaya, akraba, komşu ve arkadaşlarımızın gönüllerini kazanmaya ve aramızdaki insanî ilişkileri daha da güçlendirmeye çalışmalıyız. Aramızda dargınlık bulunan kardeşlerimizle, bu mübarek gecenin aydınlığında barışalım, düşünce ve meşrep farklılığı gözetmeden onlarla kucaklaşalım ve kırılan gönülleri onarmaya gayret edelim. Fakir ve muhtaçlara imkânlarımız nispetinde yardım elimizi uzatarak, paylaşımı hayatımıza yansıtalım. Hiç şüphe yok ki bu gayretler, Allah’ın rızasına ermemize vesile olacağı gibi, birlik ve beraberliğin pekişmesine de önemli katkılar sağlayacaktır.
Bu geceyi, gafletle geçirmeyelim. Kaza namazı kılmak, Kur’an-ı kerim okumak, Peygamber Efendimize salat u selam getirmek, zikir çekmek… suretiyle değerlendirelim. Yakınlarımızı, komşularımızı, yoksulları görüp gözetmeyi unutmayalım. Birbirimize, sevgi ve saygı gösterelim. Hep iyiliğe yönelelim.
Bu gece münasebetiyle, içimizdeki manevi duyguların sesine kulak vererek günahlarımıza tövbe edelim. Kin ve düşmanlık duygularını terk ederek birbirimizi sevelim. Akraba ve komşularımızla tebrikleşelim. Anne ve babalarımızın hayır dualarını alalım. Çevremizdeki öksüz, kimsesiz, fakir, muhtaç ve hastaları ziyaret ederek onlara yardımcı olalım.
Kendimiz, ailemiz, ülkemiz, bütün Müslümanlar ve insanlık için Allah’a dua ve niyazda bulunalım.
[1] Tac, II, 106.
[2] Duhan, 44/1-4
[3] Âl-i İmran 3/17.
[4] Buhârî, Teheccüd, 14.
[5] İbn Mâce, İkâme, 191
[6] Tirmizi Savm, 39.
[7] Müttaki, Kenzu’l Ummal, XII, 316 (35184); et-Tergib ve’t. Terhib, II?119Kütübü Side Et-Tergğip ve’t-Terhib, 2/241:Mısır, 1933
[8] Zümer, 39/53
[9] Müslim, Salat, 222