Elias Lönnrot
“Kalevala Destanı”, Elias Lönnrot tarafından 1827-1837 yılları arasında Fin topraklarında derlenmiş ve 1849’da yayımlanmıştır. Çeviri: Lale, Muammer Obuz
“Kalevala Destanı”, Elias Lönnrot tarafından 1827-1837 yılları arasında Fin topraklarında derlenmiş ve 1849’da yayımlanmıştır.
Çeviri: Lale, Muammer Obuz
Gökyüzünde yaşayan hava tanrıçası İlmatar, sudan ve rüzgârdan hamile kalır. Coşkun denizlerin sularında yıllarca çalkalanır, ıstırap çeker. Efsanevi bir kuş, İlmatar’ın dizine yuva yapar ve yumurtalarını buraya bırakır. Yumurtalar kırılınca denize dökülür. Yumurtaların parçalarından gökyüzü, güneş, ay ve bulutlar oluşur. İlmatar da yeryüzünü yaratır. Otuz yıl sonra ölümsüz ozan Vainamoinen’i doğurur.
Vainamoinen, doğumundan sonra annesinin yarattığı karaya çıkar, ağaçlar dikmeye başlar. O büyüdükçe dünya güzelleşir; türküler, öyküler oluşur; ünü her yana yayılır. Vainamoinen tüm dünyanın, insanların kurtarıcısı ve yol göstericisi olur.
Aşağıdaki bölümde Vainamöinen ve demirci İlmarinen, mutluluk getiren değirmen Sampo’yu Pohjola’dan Kalevala’ya getirmeye gitmektedirler.
RUNO
XLII
Sihirli Değirmen Sampo’nun Kaçırılışı
İlki, yaşlı ağırbaşlı ozan Vainamoinen, başları; ikincisi, demirci İlmarinen; üçüncüsü de delikanlı Lemminkainen, yakışıklı Kaukomieli... Birlikte yola çıkarlar; yine denizlerde, yaygın dalgaların sırtında, soğuğun kol gezdiği, yiğitlerin canlarından bezdiği Pohjola’ya doğru süzülür giderler.
Yolculukları sırasında kürekleri kim çekiyordu?
— Öndekileri, demirci İlmarinen; arkadakileri, delikanlı Lemminkainen... Ozan Vainamoinen, yine dümen başındaki yerinde, kasılmış oturuyor.
Az giderler, uz giderler; dalga aşar düz giderler. Vara vara, Pohjola sularına varırlar. Buralar, bildik yerler, tanıdıkları kıyılar... Kayıklarını bir düzlüğe çeker, katran göğüslü tekneyi, demir iskeleye bağlarlar. Bu işler bitince üçü birden koşa koşa Pohjola’daki eve ulaşırlar.
Gelenleri gören ev sahibi kadın ile yaşlı ozan Vainamoinen, aralarında şöyle konuşurlar:
— Yiğitlerim neye geldiler buraya, benden ne isterler?
— Gelişimiz Sampo ile ilgilidir. Üçümüz de aynı amaçla buraya geldik!
— Tek keklik iki kişiye yetmez, tek sincap ise üç erkeği doyurmaz! Sampo, kayalıklı dağda, bakır yamacın ardındaki tepede keyifli, düzenli çalışıp durur. Gördüğü işlerden mutluyuz, onun katkısıyla geçinip gideriz!
— Sampo’nun tümünü, tümünü olmazsa yarısını, yarısı da olmazsa birazını bize ver de biz de mutlu olalım... Vermezsen zorla alıp gideceğiz!
Pohjolalı kadın bu yollu konuşmaya pek öfkelenir, ama kızgınlığını dışa vurmaz, kalkar gider. Köyde kim varsa eli silah tutan, boş oturup yatan, hepsini toplar çıkar gelir; Vainamoinen’in karşısına dikilir.
...
Ozan, yanıbaşında dikilip duran Lemminkainen’e, gidip Sampo’yu sökmesini söyler. Aslında, delikanlı da böyle bir yumuş beklermiş; hemen koşar. Hem koşar hem de böbürlenir:
“Babama çekmişim, ben de güçlüyüm. Sampo’yu benden başka kim sökebilirdi? Sağ ayağımla yüklensem, sol ayağımla da bir şöyle dirensem, işim tamam!” der.
Delikanlı, Sampo’nun yanına diz çöker, kollarıyla sihirli değirmeni kucaklar, pençeleriyle kavrar; bacaklarıyla yüklenmeye başlar... Ama, Sampo’nun yerinden depreşesi olmaz; tam dokuz kulaç kök salmış yere.
Ozan Vainamoinen ile demirci İlmarinen olup bitenleri görünce işin kolay olmayacağını anlarlar; kalkar Pohjola’ya giderler... Pohjola’da bir ünlü öküz varmış, onu getirecekler. Sığırın gövdesi dev gibi böğürleri sert, sinirleri gergin, boynuzları tam birer arşın, ağzı iki kulaçmış. Şanını, yörelerde duymayan kalmamış; öküz, saldırgan bir yaratıkmış da...
Ozan ve yanındakiler, öküzü bulurlar; yakalarlar. Bir de saban demiri sağlarlar, Sampo’nun olduğu yere getirirler. Öküzün çabası, saban demirinin kaması işe girişince Sampo’nun kökü yerinden depreşir.
Sampo yerinden sökülünce yaşlı ozan, demirci İlmarinen ve delikanlı Lemminkainen, üçü birden yapışır, sürükleye sürükleye bu büyülü değirmeni, bakır dağın ardından, kayalıklı tepenin yamacından kıyıya alır gelirler; demir iskeleye bağlı teknelerine yüklerler. Sampo’nun yerleştirilmesinden sonra, kayıklarını suya iterler; denize açılırlar. Tekne suya dalar dalmaz, derya bir köpüklenir, bir köpüklenir...
Demirci İlmarinen şöyle söyler:
— Bir an önce uzaklaşsak buralardan. Sampo yanımızdayken oyalanır durursak başımıza bir bela gelir... Nereye gitsek ki?
Yaşlı ozan Vainamoinen şöyle söyler:
— Bildiğim bir yer var; yeşil burnun önündeki küçük adaya bakan kıyılarda... Oraya gidelim, kimse görmez. Bu dolaylarda bilebildiğim en uygun yerdir orası. Gelen olmaz, giden olmaz; ölen olmaz, öldüren olmaz... Sampo dilediğimiz sürece orada kalır!
Ozanın bu açıklaması üzerine, küreklere asılır, Pohjola kıyılarından uzaklaşırlar. Yüzdürüp giderlerken yaşlı ozan Vainamoinen içlenir, şöyle söyler:
Ozan bu sözlerle, denizin dalgalarına, yeline, fırtınasına karşı korunup gözetilmelerini deniz Tanrısı Ahto’dan ister; ona sığınır. Demir başlı tekneleri de kazasız belasız yol almaya devam eder.