1- İŞ VE İNSAN İLİŞKİLERİ KAVRAMLARI
1- İş ve İnsan İlişkilerinin Tarihi Gelişimi:
İnsan ilişkileri, insanlığın varoluşu ile birlikte ortaya çıkmıştır. İlk insan toplulukları, yiyecek toplamak ve düşmanlarından korunmak için bir arada yaşamayı seçen birkaç aileden oluşmaktaydı. Toplumun temeli aile hayatına dayanmaktadır. İlkel toplulukların toplum hayatına geçmeleri, göçebelikten kurtulmalarına, yani toprağa sürekli yerleşik olmalarına bağlıydı.
Yerleşik hayata geçmede en büyük etken karasabanın bulunmasıdır. Diğer etkenler ise; Dini inançlar gereği kutsal sayılan yerlerin yakınında olma isteği ve artan nüfusun beslenme zorluğudur. Esasen insanların diğer insanlardan bağımsız bir şekilde hayatlarını sürdürmeleri mümkün değildir. “Yalnızlık Allah’a mahsustur.” sözü bu gerçeği en iyi biçimde açıklar.
İlk insanlar sürekli artarak, aile, boy, klan, oba gibi gruplara ayrılmışlar. Yaşamak için ilkel metodlarla avlanmışlardır. Doğa şartlarının zorluğu, soğuk ve açlık onlara yeni tedbirlerle korunma, şartları geliştirme imkanı sağlamıştı. Önceleri dar bir alanda cereyan eden iş ve insan ilişkileri, günümüzde dünya ülkelerinin sınırlarından taşarak, uluslar arası bir görünüm almıştır.
İş ve insan ilişkileri ilk insanla birlikte ortaya çıkmıştır. Daha sonraki her dönemde birtakım gelişmeler göstermiştir. Her topluluk, insanların birbirleriyle hoş geçinebilmesi için kendilerine özgü kaideler ortaya koymuşlar ve bunlara uyulmasını sağlamışlardır.
Olumsuz davranışlar zamanla şekil değiştirerek ya tamamen ortadan kalkmış veya şekil değiştirmiştir. Günümüzde bu ilişkiler önemini artan bir şekilde sürdürmektedir.
Bir yerde insan varsa, iş konusu da vardır. İnsan ilişkileri, sosyal bir bilim dalı olup, insanı konu alır. Kaynağını Sosyoloji, Psikoloji, Biyoloji, Tarih, Edebiyat gibi bilim dallarından alır, insana ve onun yaşamına uygular.
A- Ailede İnsan İlişkilerinin Önemi
Aile, en önemli sosyal ve temel kurumlardan biridir. Bütün toplumlarda hemen her birey aile grubu içinde doğar ve yetişir. Aile, her toplumda farklı yapıya sahip olmasına rağmen, ortak özellik ve fonksiyonları olan bir kurumdur. Aile; birbirlerine akrabalık bağı ile bağlı olan ve içinde en az bir karı-koca ilişkisinin bulunduğu veya bulunmuş olduğu en küçük sosyal birimdir.
İki temel sınıfa ayrılır. 1- Çekirdek aile 2- Geniş aile
Ailede Esas olan, belirli kurallarla bir araya gelerek iki insandan meydana gelen grubun ortak fikir, din, millet, hukuk ve ahlak kurallarını benimseyip, insan ilişkilerinin temelini oluşturmalarıdır. Bir ailenin toplumdaki yeri çeşitli etmenlere göre belirlenir. Bunlar, -Aile çevresi -Mal varlığı -Toplum içindeki yeri -Soyu -Ünü ve geçim birimidir. Bu ve bunun gibi etmenler, ailenin toplumdaki statüsünü belirler.
Çocukların yetişmesi, biçimleri ve kişiliklerinin oluşumu, ailenin içinde bulundukları toplumdaki yerinden etkilenir. Anne-baba çocuklarını terbiye etmede birinci derecede sorumludurlar. Sağlam aile terbiyesiyle kurulan toplumlar, kolay kolay yıkılmaz, dış etkilerden etkilenmez. Geleceğe ümitle bakılır. Aile, toplumun oluşmasını ve devamlılığını sağlar.
Aile hayatının devamı maddi ve manevi ihtiyaçların temin edilmesine bağlıdır. Bu ihtiyaçlar aile, toplum ve bireylere göre değişebilmektedir. Bireylerin tümü, devletin ortaya koyduğu kurallara uyma zorunluluğu vardır. Bunun karşılığında da devlet, aile ve vatandaşlarına sahip çıkmalıdır.
Aile, toplumun ayrılmaz bir parçası olduğuna göre, toplumun değer yargılarından, kurallarından etkilenmemesi mümkün değildir. Olumlu, olumsuz veya eksik kusurlu davranışların kazandırılması ailede, arkadaş grubunda, okulda, okulda, akrabalarla ilişkilerde ve her yerde olacaktır. Her toplumda insanın eğitimi önemlidir. Toplumu ilgilendiren tüm kurallar her yaşta öğretilir. Aile ile başlayan sevgi, saygı, anlayış ve sadakat duyguları zamanla büyüyerek toplumsallaşmayı sağlayan insan ilişkilerinin temelini oluşturan kuralların devamından başka bir şey değildir. Bu kuralların olmadığı toplumlarda insan ilişkileri ve dayanışma zayıf olur.
B- Ailede Sağlıklı İlişkiler:
Anne ve baba arasındaki olumlu ilişkiler, çocuklara aynen yansıyacak ve çocukların kişiliklerinin sağlıklı gelişmesine katkı sağlayacaktır. Sağlıklı ilişkiler, insan ruhuna huzur ve mutluluk verir.
Aile düzeni ile başlayan beşeri ilişkiler, devlet hayatını da içine alan büyük bir insan ilişkileri zincirini oluşturan bir bütün olarak ortaya çıkmaktadır. İş ve insan ilişkileri bu zincirin halkalarından sadece bir parçadır. Türk aile yapısı, dini, ahlaki ve içtimai yönden sağlam temeller üzerine oturtulmuştur. İnsanların birbirini sevmesi, yardımlaşması ve milli duyguların gelişmesi aile ortamında sağlanabilmektedir. Türk aile yapısı ile, diğer milletlerin aile yapısını karşılaştırdığınızda ne kadar büyük farklılıklar olduğu görülecektir. Birlikte yaşamayı aile sayan bir düşünceye sahip toplumlardan oluşan devletlerin uzun süre ayakta kalmaları mümkün değildir.
Aile birliğinin bozulmasını etkileyen hususlar şunlardır:
-Ailedeki geçim darlığı,
-Anne-baba arasındaki cinsel uyumsuzluk,
-Anne-babadan birinin ya da her ikisinin akıl sağlığının bozulması,
-Alkollü içkileri ya da uyuşturucu madde kullanımı,
-Huysuzluk, kavgacılık, inatçılık gibi huyların olması,
-Akrabalarla ilişkilerde anlaşamama,
-Çocukların eğitimi konusunda anlaşamamaları.
2-İş ve İnsan İlişkilerinin Tarifi, Önemi ve Amacı:
Toplumda her insanın kendisine göre bir değeri vardır. Bu değeri kendisine ister toplum, isterse kendisi versin ona göre davranılmasını ister. İnsan ilişkileri insanlara değer verme sanatıdır.
Her insan kendisine iyi davranılmasını istediği gibi, başkalarına iyi davranma, saygı, sevgi gösterme, iyi geçinme sanatıdır. İnsan ilişkilerini iyi bilen, uygulayan kimseler, dünyanın en sert-kaba insanlarını bile yumuşatabilirler. İnsan İlişkileri; bir iş yerinde amaçlara uygun olarak çalışanları yönetmek için, yöneticilerin uyguladığı ilke ve kuralların tümüne denir.
İş; Bireyin bir şey yapması ya da bir sonuca ulaşmak amacıyla yaptığı faaliyettir.
Amir; başkalarından sorumlu olan ve başkalarının işlerini idare eden kişiye denir. Yönetici, bir yeri idare eden, yürüten kimsedir. Yönetim ise, bir amaca ulaşma yolunda girişimlerin ve faaliyetlerin toplamıdır. İş ve insan ilişkileri deyince aklımıza, herhangi bir işyerinde çalışan insanların birbirleriyle veya müşterileriyle olan ilişkileri gelmektedir.
Bir işyerinde yönetici ve yönetilenlerin olması doğal bir sonuçtur. Sadece insan ilişkileriyle bir işyeri yönetilmez. Yönetim kavramının içinde başta insanlar olmak üzere üretim elemanlarını sırasıyla insan gücü, hammadde, sermaye, makine-teçhizat ve zamanı amaçlar doğrultusunda etkin ve verimli kullanım söz konusudur. Burada ana faktör insan gücüdür.
Amir bir psikolog gibi kuvvetli sezgi gücüne sahip olmalı ve problemlere çözüm getiren ve problemlerin büyümesini önleyen tedbirleri almasını bilen kimsedir. Yönetici olmak için mutlaka emrinde çalışan ve emrini uygulayan bir insan olması gerekir. Yönetici olanlar; müşterileri, bayileri, diğer işyeri sahiplerini, rakip firmaları, yerel yönetimleri, devlet, meslek odaları ve sendikaları göz önüne almalıdır.
İyi bir yöneticide şu özellikler olmalıdır:
-İnsanları sevmeli,
-Mesleğinde bilgi ve beceri sahibi olmalı,
-Kültürlü olmalı,
-Sezgi gücü olmalı,
-Olgun olmalı,
-Objektif olmalı,
-Dürüst olmalı,
-Hoşgörü sahibi olmalı,
-Cesaret sahibi olmalı,
-İşletmeye gönülden bağlı olmalı,
-Problemleri çözümleyebilme yeteneği olmalı,
-Zeki olmalı,
-Dinamik ve enerji dolu olmalıdır.
İş ve insan ilişkileri, çalışan ve çalışmayan tüm insanların hayatını içine alan ve hepimizi etkileyen konuları kapsamaktadır. Örneğin; komşuluk, akrabalık, arkadaşlık, müşteri, anne-baba, çalışan insanlar, ast-üst ilişkileri vb.
İş ve insan ilişkilerinden amaç; işyerinde kullanılan üretim elemanlarını (toprak, sermaye, emek, teşebbüs) en etkin ve verimli kullanarak olumlu sonuçlar almaktır. İş ve insan ilişkileri temelde çok basit görünen kurallara dayanmaktadır. Herkesin düşüncesine saygı, kendi şahsını öne sürmeden, üstün hissedilen taraflarını belli etmemek, karşımızdakinin kusurlu taraflarını görmeyip, iyi taraflarını takdir etmek şüphesiz iyi ilişkilerdir.
Eğitim ömür boyu devam eder. İnsan ilk eğitimini aileden alır. Okul ve çevresiyle olan ilişkileri ile devam eder. En iyi eğitim, yaşanan bir hayatın öğrettikleridir. Hayatın kendisi iş ve insan ilişkilerinden başka bir şey değildir.
3-İnsanın Benzer ve Farklı Tarafları ve Kültür Yapısı:
İnsanın benzer ve farklı tarafları, iş ve insan ilişkilerini kurmada etkili olur. İnsan, diğer canlılardan farklı ve üstün özelliklere sahip bir varlık olarak dünyaya gelir. İnsanlar, duyu organları bakımından ve biçim olarak birbirine benzer özellikte yaratılmıştır.
İnsanoğlu, duyu organları sayesinde çevresini farklı biçimde algılar. Farklı biçimde düşünür. İnsanın yetenekleri ve becerileri farklıdır. Dolayısıyla insanlarla ilişkileri de farklı olmaktadır.
Aynı toplumda yaşayan insanların bile farklı görgü kuralları, örf ve adetleri, din kuralları ve ahlak kurallarına bile rastlamak mümkündür. İnsanın benzer ve farklı taraflarını doğduğu ülke, çevre, toplum yapısı bakımından değerlendirdiğimizde;
-Dil, din, tarih, kültür yapısı,
-Görgü kuralları,
-Örf ve adetleri,
-Din kuralları,
-Ahlak kurallarıdır.
İnsanın benzer ve farklı taraflarını kişisel özellikler bakımından değerlendirdiğimizde;
-Duyu organları (Göz, Kulak, Burun),
-Zeka (Akıl),
-Fiziksel özellikler (Yaş, boy, kilo),
-Sosyal yapı (Yeme, içme, giyinme, beğenilme, güven, bağımsız olma gibi...)
-Kişilik (Davranış, yetenek),
-Eğitim-öğretim
...... Gibi farklı özelliklere sahiptirler.
Kültür, insanların ortak inançlarını, değerlerini, davranışlarını ortaya koymaktadır.
Bir insanın bilgi, terbiye, alışkanlık, zevk ve inanışları bu kültür yapısına göre şekil almaktadır. Kültür bir yaşam şeklidir. Aile ortamında kazanılır. Kişi, ahlak kurallarını, din kurallarını, örf ve adetleri, dili, sanat değerlerini çevresindeki insanlardan öğrenir.
Aile, evlilik, büyüklere saygı, sevgi gibi güzel alışkanlıklar ile hırsızlık, kumar, zina, uyuşturucu-eroin alıp-satma ve kullanma, evlilik dışı ilişkiler, milletine ihanet etme gibi değer yargıları kültür yapısıyla ilgilidir.
Normal olarak olması gereken farklılıklar;
Davranışlar, kabiliyet, ilgi, deney, duygular, öğrenim, yaş, vücut yapısı ve dini inançlardır. Bu farklı olan özellikler nedeniyle, herkes için geçerli olacak temel kurallar koymaya çalışılmaktadır. Amaç; insanlar arasında meydana gelen çatışmaları azaltmaktır
4-İnsanın Çalışma Sebepleri (İnsan niçin çalışır?):
insanı çalışmaya sevkeden faktörlerin başında ihtiyaçlarını temin etmeye yarayacak para kazanmak arzusu gelmektedir. İnsan ihtiyaçları sınırsızdır. Para kazanmak bir amaç değildir. Para, ihtiyaçları tamamlamak için sadece araç olmalıdır. İnsanın başka istekleri de olabilmelidir. Maddi ihtiyaçların yanında manevi ihtiyaçları da vardır. İşyerinde esas olan da bu duygulardır. Örneğin; terfi etmek, beğenilmek, unvan, makam, sevgi, ait olma, itibar edilmek gibi isteklerdir.
Yönetici, üretim elemanlarını kullanırken çalışan personelin haklarını gözetmeli ev onların örf, adet, dini inançlarını ve karakterlerini bilmek zorundadır. İşyerinde çalışanların birbirleriyle ilişkileri en üst düzeyde tutmalıdır. Çünkü, bunu sağlayamadığı zaman verim azalır, disiplin bozulur, geçimsizlik artar ve işyerinden ayrılmalar çoğalır. Amir, işyerinde yapıcı olmalı, katı kurallardan ve disiplin cezalarından “zorunlu olmadıkça” kaçınmalıdır.
Her insan hata yapabilir, fakat hatalarında direnenler yalnız ahmaklardır.
5-İş ve İnsanın Birbirinden Ayrılmazlık İlkesi:
İnsanlar hayatları boyunca birşeylerle uğraşmak zorundadır. Çünkü insan ihtiyaçları bitmek, tükenmek bilmez iken, bu ihtiyaçları karşılayacak olan kaynaklar kıttır. (kullanıma hazır değil). İnsanların kullandıkları her madde bir veya birkaç meslek erbabının elinden geçmiştir.
Her insan, çalışmayı sevmeyebilir. Ancak, hayatını devam ettirmesi, kazanç kazanması, ailesini geçindirmesi, daha da önemlisi, memleketinde hatırı sayılır bir insan olarak yaşayabilmesi için mutlaka en az bir mesleğe sahip olması gerekmektedir. Halbuki bir işe veya mesleğe sahip olmak, o kadar da kolay değildir. Hiçbir kimse doğuştan usta olarak dünyaya gelmez.
Herşeyden önce seçtiği mesleğini çok sevmeli, işiyle barışık ve işine candan bir dost olmalıdır. İşini seven, hakkıyla iş ve insan ilişkilerini kuran bir kişi, mesleğinin aranan insanı olurken, işiyle barışık olmayan, sadakat ve sabır göstermeyen bir kimse de usta olamayacağı gibi, işsiz,, aşsız ve kazançsız kalacaktır.
İş insanın hayatındaki en yakın arkadaşı, dostu ve ayrılmaz bir parçasıdır. İşi insandan, insanı da işten ayrı düşünmek mümkün değildir.
6- İnsan Hayatında İşin Yeri ve Önemi:
İki yabancı insan karşılaştıklarında ilk soruları ne işle uğraşıyorsun?
Neden memur veya işçi emekli olunca bir işe başlamaktadır?
Neden bir baba mesleğini evlatlarına devrettikten sonra , ikide bir dükkana gelir de dükkanda işlere karışır?
Bir insan iyi bir iş ile vardır. İyi bir iş ile saygındır, sevilendir ve kazançlıdır. İşi olmayan kişi, önce kendisine, sonra ailesine daha sonra da devletine ve milletine bir yüktür.
İş veya meslek, sadece kazanç elde etmek için lazım değildir. İşin bir de manevi yönü vardır ki, bu herşeyden önemlidir. Bir hastayı iyileştiren doktorun mutluluğunu, aldığı tedavi ücreti ile ölçmek mümkün müdür?
7-İş ve İnsan İlişkilerini Kurma Yöntemleri:
A-Mesleği İyi Öğrenmek: Herkes isteyerek veya tesadüfi olarak bir mesleğe başlar. Hangi mesleğe başlarsanız başlayın, en önemli konulardan biri iyi öğrenmektir. Zira işinin gereklerini çok iyi bilmeyen bir usta, müşterinin işini iyi yapamayacaktır. Eğer yaptığın iş tam değilse kurulan iyi insan ilişkileri, insanın noksanlığı müşteri tarafından anlaşıldığında bir balonun sönüşü gibi sönüp gidecektir.
Asık bir suratla, müşteriyle hiç ilgilenmeden veya doğruluk, dürüstlük ilkelerine uyulmadan yapılan en iyi iş, mutlaka yarım demektir.
B-Mesleğe Saygı Göstermek: Toplum içerisinde insanların saygınlığı ve itibarı genellikle meslekleri ile ölçülür. Demek ki, mesleğimiz bize hem maddi, hem de manevi olarak birçok kazanç sağlamaktadır. Mesleğe saygı göstermek, mesleği sevmekle başlar. Mesleğin gereklerini yerine getirmekle devam eder.
C- Ustaya veya İşverene Saygı Göstermek: Bir insanın mesleğini öğrenmesi ve usta olmasındaki en önemli faktör, usta veya işverendir. Bir usta ve onun işyeri, bir çırak için hem meslek öğrenme yeri, hem de hayat ve kültür okuludur. Ustasına saygı göstermeyenler, ilk önce mesleklerini tam olarak öğrenemezler. Ayrıca, çok sık işyeri ve usta değiştirirler ve piyasada geçerli bir usta olamazlar. Herşeyden önce, bizim millet olarak yapımızda ve kültürümüzde, ana-babaya, ataya, büyüklere, öğretmenlere, alimlere ve ustalara saygılı olmak vardır.
D- İnsanlara Saygı Göstermek: Öncelikle insan olarak, en önemli görüşlerimizden biri dil, din, ırk, renk vb. ayrımı yapmadan bütün insanları sevmek ve saygı göstermek vardır.
Mesleğimiz ne olursa olsun, bize kazanç sağlayacak olaylar insanlardır. Hiçbir usta kendisine kazanç sağlayacak olan insanların (müşteri) listesini çıkaramaz. Bunun için bütün insanlığa saygılı ve iyi niyetli yaklaşmak ve geçinmek zorundayız. Atalarımızın “İnsan, insanın külüne bile muhtaçtır” demişler.
E- Temizlik ve Düzene Özen Göstermek: Dünyada hiçbir insan, kiri, düzensizliği ve karmaşıklığı sevmez. İşi olan bir kimse, diğer şartlar aynı kalmak kaydıyla, daha temiz, ferah, düzenli bir işyerinde işini yaptırmak ister.
Günümüzün sanayi dükkanları gayet güzel, geniş, kullanışlı, ayrıca çeşmesi, tuvaleti, banyosu vb. her türlü imkanları mevcut. Ama önemli olan, bütün bu yerlerin temiz ve bakımlı olmasıdır. Temizlikle birlikte, tertip düzen de şarttır. Bir işyerinin bütün alet-edevatları her zaman yerli yerinde olmalıdır. Bütün çalışanlar, el, yüz, giyim ve dil (konuşma) temizliğine de dikkat etmelidirler. Herhalde iş ve insan ilişkilerinin ilk basamağı, temizlik tertip ve düzen olsa gerektir.
F- Doğru ve Dürüst Davranmak: Bir usta yaptığı işin değerini tam söylemelidir. İşi verdiği zamana göre yetiştirmelidir. Kesinlikle yalan söylememeli, hakikatten ayrılmamalıdır. Hak yememelidir.
Elemanlarına karşı yalnızca işyeri ile ilgili değil, bütün özel hayatlarındaki problemleri ile yakından ilgilenmeli, dertlerine ortak olmalıdır. Doğru ve dürüst davranılmayarak yapılan kar, kısa sürede fazla gibi görünse de, uzun vadede fazladan çok zarar getireceği aşikardır.
G- Yenilik ve Gelişmeleri Takip Etmek: Teknolojik gelişmeler hangi mesleği etkiliyorsa, o meslek sahiplerinin yeni teknolojiye sahip olmaları, öğrenmeleri ve kullanmaları gerekmektedir. Çünkü, insanlar devamlı en iyiyi, en güzeli, en gelişmişi ve en rahatını isterler. Bunları gerçekleştirmek için modern teknolojinin gerçeklerini yerine getirmek lazımdır. Mesela; bir otomobil tamircisi eski model arabaları tamir ederken, yeni çıkan modelleri de tamir etmeyi öğrenmelidir. Aksi takdirde, bir müddet sonra tamir edecek araba bulamayacak, bulsa da kazancı azalacaktır. Aynı zamanda iş ve insan ilişkileri de zayıflayacaktır.
H- Kanaatkar ve İstikrarlı Olmak: Kanaat etmeyerek, birdenbire zengin olmak isteyen ustalar, işlerini pahalı yaparlar, gereken özeni göstermezler, hatta yalancılık ve sahtekarlığa bile başvurabilirler. Halbuki, az kazanç ile yetinmek suretiyle şükreden, müşterilerinin duasını alan; işini gerektiği titizlikle yapan usta, daima daha karlı olacaktır. Usta bir müddet sonra, fazla kazançtan sarhoş olup, müşteri beğenmemeye başlarsa, iflas bile edebilir. Bu bakımdan müşteriye ilgi, hürmet, saygı belirli bir süre için değil, sürekli ve istikrarlı bir şekilde olmalıdır. Uzun vadeli sanatı devam ettirebilmek için kanaatkarlık ve istikrarlılık hiçbir zaman elden bırakılmamalıdır.
J- Kazancın Manevi Temizliğine Dikkat Etmek: Bir kimse işiyle ilgili yalan söylemez, doğru hareket eder, aza kanaat eder, müşterinin bütçesini ve ülke ekonomisini de düşünür ve ona göre hareket ederse, kazancını manevi olarak temizlemiş olur. Aksi takdirde doğruluktan ayrılmış, kul hakkı yemiş bir usta olur ki, bu gibilerin, başarıları uzun süreli olmaz. Doğruluktan ayrıldı mı, yalnızca müşteriye kazık atmakla kalmaz. Devlete ve millete ait olan borçlarını ve vatandaşlık görevlerini de yerine getirmez.
2- HABERLEŞME (İLETİŞİM) VE ETKİLİ HABERLEŞME TEKNİKLERİ
1.HABERLEŞMENİN TARİF VE ÖNEMİ
insanlar arasındaki ilişkiler, iki yönlü bir haberleşme akımına dayanır.
İş ve insan ilişkilerinin temelini oluşturan haberleşme konusuna; dil, anlam, kişi, eğilim ve davranışlar, öğrenme şartları, anlama ve kültürel olaylarda meydana gelen değişmeler gibi faktörler girmektedir.
Yapılan istatistiklere göre; iş hayatında bulunan ve ihtiyaçlarını karşılamak için çalışan insan, günün 10-11 saatini haberleşme ile geçirmektedir. Diğer bir ifadeyle, uyanık bulunduğu saatlerin yüzde 70’ini dinleme, konuşma, okuma, yazma gibi faaliyetlerle, yani haberleşme ile geçirmektedir. Günümüzde haberleşme, modern yaşamın bir parçası olmuştur. (Çağımız Haberleşmede altın devrini yaşamaktadır.)
Haberleşme iş ve insan ilişkilerini birbirine yakınlaştıran bir araçtır. Herhangi bir işyerinde geçici olarak haberleşmenin kesilmesi bile o işyerini olumsuz etkileyecektir.
HABERLEŞME VE İNSAN FONKSİYONU
DÜŞÜNCE => OKUMA => OKUMA-YAZMA => DİNLEME
a)Haberleşmenin Tarifi: Fikir ve duyguları başka kimselere (personele, arkadaşa, gruba v.s.) açık-seçik olarak belirtme muamelesine denir.
HABERLEŞME KAVRAMI
KAYNAK => MESAJ => KANAL => ALICI
Şifreleyici Şifre çözücü
Bu modelde düşünce, kaynağından çıkıyor ve şifreleyici tarafından “söze” çevrilip mesaj(Haber) şekline dönüşüyor. Bundan sonra hangi haberleşme aracı kullanılacaksa, buna kanal(söz,telefon,mektup, tv,radyo) diyoruz. Mesaj, bu kanal üzerinden alıcıya gönderilecektir.
Haberleşmenin belli bir akım üzerinde gelişmesine “Haberleşme Zinciri” denilmektedir. Haberleşme zincirinin başında da haberi verecek insan bulunur.
Haberi veren (kaynak) ile alan (alıcı) kimsenin aynı özellikleri taşıması gerekir. Kaynak kişi; bilgi, davranış, sosyal ve kültürel kapasitesi haberleşme yeteneği açılarından ne kadar kusursuz ise, haberin hiçbir duraklama olmadan, takılmadan ulaşması ve aynı şekilde alınması da mükemmel ve başarılı olacaktır.
TELE KOMİNİKASYON sözünü çok duyarız. Tele (Uzak) Kominikasyon Haberleşme, demektir. Keza Televizyon uzaktakileri seyretme anlamındadır.
Her an kaynak durumundaki kişi alıcı, alıcı durumundaki kişi de kaynak yerine geçebilir.
b)Sosyal Etkileşim Aracı Olarak Haberleşme: Toplumlar, haberleşme ilkesi ile ortaya çıkmakta, topluma yeni katılanlar, ilişkinin etkinliği oranında dahil olduğu gruba bağlanmaktadır.
Sosyal ilişkilerin önemli bir kısmı yüzyüze veya direkt haberleşme denilen faaliyetlerden oluşur. Yüzyüze haberleşme yazılı, basılı emir ve direktiflere nazaran daha başarılı sonuçlar verir. Çünkü, görünüş, inandırıcılık, davranışların samimi olup olmadığı ve konuşma yeteneğinin büyük önemi vardır.
Sosyal ilişkilerde haberleşmeyi etkin ve sürekli kılacak faktörler şunlardır:
--Açıklık; haberin anlaşılır ve açık olması
--Uygunluk; bir konuyla ilgili verilen haberlerin birbirine uyumu.
--Yeterlilik; verilen haberin anlatılmak istenen şeyi açıkça ifade etmesi.
--Zaman; haberin doğru zamanda ve istenilen hedef kitleye ulaşmasıdır.
--Dağıtım; verilen haberin gecikmeye uğramaması ve yanlış kişiye verilmemesi.
--İlgi ve kabul etme; verilen haberin ilgi ve anlayışla karşılanmasını sağlayan hareketlerdir.
c) Dil - İletişim - Toplum:
İletişim; insanların karşılıklı anlaşmada kullandıkları her yolu kapsar. İnsan yaşamının her anında vardır. Bu süreç, günlük yaşamımız ile başlar. Tv de bir program izlemek, akşamdan kurulan bir saatin zili gibi
Bir topluma ait olma, yeni şeyler öğrenme iletişimle mümkündür.
Toplum ve dil, dil ve toplum birbirinden ayrılmayan iki kavramdır. Kullanılan dil, ailenin yaşadığı ortamdan çocuklarına yansır. Çocukların kelime dağarcıkları zenginleşir veya zayıf kalır.
Yöneticiler ve çalışanlar, gençler ve yetişkinler, kentlerde ve kırsal alanlarda oturanlar, erkekler ve kadınlar, tüm bu gruplar aynı sözlü sembolleri kullanarak, aynı terimlerden farklı anlamlar çıkarabilmektedirler. Kamu sektöründe kullanılan resmi dil ile halkın arasında kullanılan konuşma dili arasında da farklılıklar olabilir.
Günlük hayatta kullanılan dil ile iletişim kurmak mümkündür. Ancak iş hayatında yazılı olarak hazırlanan bir rapor, bildiri, broşür, mektup, gazete vb. dökümanlar özel bir dikkat ister ve iyi bir eğitimi gerektirir.
2.HABERLEŞMENİN TEMEL ÖZELLİKLERİ
Haberleşme,sosyal etkileşim araçlarından birisidir. Haberleşme,insan ihtiyaçlarından dolayı ortaya çıkmış ve insan temel faaliyetlerinden birisi olmuştur. Bir haberleşme sürecinin etkin bir biçimde işlemesine engel birçok faktör mevcuttur. Bu faktörlerin bir kısmı fiziksel ve teknolojik bir kısmı sosyo-psikolojik özelliklerden kaynaklanır. Haberleşme olgusunun temel özellikleri şunlardır;
a)Haberleşme İnsan Davranışlarının Bir Ürünüdür:
Tüm insan topluluklarında haberleşme olgusuyla karşılaşılmış,hatta toplumların varlığı,grupların devamlılığı için gerekli olan değişkenlerin başında haberleşme görülmüştür. Haberleşme sayesinde insan,zamanla çevresinde olup-bitenleri öğrenecek ve kendini geliştirerek,ait olduğu gruplara mal edecektir.
b)Haberleşme Dinamik Bir Olgudur:
Kültürel yapıdaki değişmelerine paralel olarak haberleşme değişir. Dildeki değişmeler, haberleşme biçiminin değişmesine de yol açacaktır
c)Haberleşme Belirli Kalıplara Bağlıdır:
Haberleşme kalıbı iyi düzenlenirse, mesajın etkisi daha etkili ve anlamlı olur. Kalıplar, gruba veya olaylara göre de düzenlenebilir. İşletmelerdeki iş akışı şemaları veya bilgi formları bir haberleşme kalıbı olarak kullanılabileceği gibi, makinaların üzerine konan uyarı işaretleri de bir haberleşme kalıbıdır.
İş yerinde düzenlenen periyodik raporlar belirli bir kalıba göredir.
3.ETKİLİ HABERLEŞMEDE DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR
Haberleşmede semboller bazen bir jest, bazen de bir ses tonu, yüz ifadeleri, mimikler, işaretler ve grafikler de olabilir. Bazı durumlarda susmak bile anlamlıdır ve haberleşmeyi sağlar.
Etkili bir haberleşmede dikkat edilecek hususlar şunlardır;
1-Kaynak ve alıcı tüm haberleşme unsurları dikkate alınmalıdır.
2-Kaynak, mesajını net, açık-seçik ve anlaşılır biçimde göstermelidir.
3-Kaynak, mesajını gönderirken, kendisini alıcı yerine koyabilmelidir.
4-Alıcı, iyi bir dinleyici olmalıdır.
5-Alıcı, aldığı mesajı tamamlamaya ve konuyu anlamaya çalışmalıdır.
6-Alıcı ile kaynak arasında ortak bir tecrübe alanı ve özel yaşam benzerliği olmalıdır.
7-Uygun bir haberleşme ortamında mesajın iletilmesine dikkat etmelidir.
8-Kanal ve mesajın güvenilir ve kısa olmasına dikkat edilmelidir.
4.ETKİLİ HABERLEŞME TEKNİKLERİ
a)Haberleşme Çeşitleri:.
1-Yazılı haberleşme (Gazete, dergi, mektup v.s.)
2-Resimle haberleşme,
3-Sözlü haberleşme,
4-Mimikle haberleşme,
5-Testle haberleşme,
6-Grup haberleşmesi,
7-Kitle haberleşmesi,
8-Kişisel haberleşme,
9-Kimyasal haberleşme.
b)Haberleşme Araçları:
1-Kulağa hitap edenler (Telefon, Radyo)
2-Göze hitap edenler (Mektup, Fotoğraf, Resim, Grafik)
3-Hem göze hem kulağa hitap edenler (Televizyon, Gösteriler)
Genel olarak haberleşme araçları sayılacak olursa:
1-Gazete ve broşürler, bültenler (basın),
2-Telgraf,
3-Telefon,
4-Telsiz,
5-Radyo,
6-Televizyon,
7-Sinema,
8-Konferanslar,
9-Sergi ve fuar yerleri,
10-Uzay uyduları.
HABERLEŞME ARAÇLARININ ETKİLERİ
İşletmede çalışan kişiler ve birimler her an ilişki ve haberleşme halindedir. Bu ilişkiler bireyin ve işletmenin çıkarlarını dengede tutacak şekilde düzenlenmeli ve amaca ulaşması için haberleşmenin hangi amaçlarla ve nasıl yapılacağının iyi bilinmesi gerekir.Buna göre;
nSözlü iletişim araçları: En genel ve en çok kullanılan haberleşme şeklidir. Haberleşmenin hızlı akışını kişiler arası ilişkilerin gelişmesini, pekişmesini sağlar yansıma sürecinin erken gerçekleştirilmesini temin eder. Bu üstünlükler yanında sözlü haberleşmede tartışmalar ve uzun konuşmalar olursa, haber fazla basamaktan geçerse mesaj amacından sapabilir.
nYazılı iletişim araçları: Mesajın kalıcı olması isteniyorsa yazılı araçlardan yararlanılır. Sözle anlatılamayacak plan proje simge gerektiren mesajlar ile birkaç basamaktan geçecek olan mesajların yazılı olması tercih edilir.
nGörsel İşitsel araçlar: Diğer haberleşme yöntemlerinin kuvvetlendirici , destekleyici nitelik taşırlar. Bu araçlarla haberleşme daha etkili kalıcı ve anlaşılır hale gelir.Radyo-film-Tv.,Cd., Faks,bilgisayar, Kroki, maket ve modeller, Grafikler bu yöntemle kullanılan araçlardır.
HABERLEŞMENİN (İLETİŞİM) İŞ YERİNDE GÜNLÜK UYGULAMALARI
nHaberleşme, (İletişim) ister sözlü ister yazılı veya görsel olsun, kaynağı dil, yani lisandır. İnsanın beyninde kavramlaştırılan şekillendirilen anlamlı hale getirilen olgular dil vasıtası ile diğer bir insana aktarılabilir.
nKişinin kendi düşünce ve duygularındaki (beynindeki) kavramlaştırma sürecinde, neyi, nasıl, ne kadar, düşündüğünü veya his ettiğini bilemiyoruz. Ancak kişi bunları dil ile bize aktardığında, bize aktarılan miktar ve biçim özelliklerine göre o konuda düşünmeye başlıyor ve onun bize aktarma başarısı oranında, tam ya da eksik anlayabiliyoruz. Buradaki başarı ölçüsü hem kaynak hem alıcı için dilin ve kavramların kullanımdaki başarı ölçüsüdür.
nO halde gerek iş, gerekse insan ilişkilerinde önemli olan, başarıyı sağlayan, önce bilgi ve dildir.Bilgi ve dil birlikte geliştirilebilen iki unsurdur..
Şimdiye kadar İş ve İnsan ilişkileri konusunda edindiğimiz bilgiler daha çok büyük işletmeleri ilgilendiren, haberleşmeye ait gelişmiş teknikleri içeren konular idi. Ancak biz çalışanların, ustaların, amir, yönetici veya personel olmak sıfatlarımızla, küçük işletmelerde ya da günlük hayatta yapacaklarımız neler olabilir.
n1 – Sözlü İletişim: En çok kullandığımız iletişim yolu sözlü iletişimdir. O halde, söze yani konuşmaya oldukça önem vermeli Türkçe’yi doğru ve güzel konuşmak için çaba göstermeli yanımızdakilerin de buna dikkat etmesini sağlamalıyız. Bu konuda, karşılama, selamlaşma, tanışma ve tanıştırma, hitap etme konularında gereken titizlik gösterilmelidir.
n2 – Telefon : İş yerinde ve günlük hayatta sıkça kullandığımız bir araçtır. Telefonla konuşmak ayrıca bir sanat değil ama güzel ve doğru konuşmanın bir devamı, iyi insan ilişkilerinin bir parçasıdır. Telefon edenin kendisini tanıtması, telefon çalındığında, buyurun, efendim, denilmesi, karşıdakinin bekletilmemesi , bekletilecekse kısaca sebebinin söylenmesi, telefon konuşmasının gereği kadar olması, uygunsuz saatlerde (çok geç, çok erken) telefon edilmemesi, yaygın hale gelen cep telefonları için nezaket ve ekonomik durumların göz önünde bulundurulması telefon kullanmada dikkat edilecek hususlardır.
3 – Faks cihazı, bilgisayar, vcd, tepegöz, projeksiyon, data Show ve diğer iletişim araçları günümüzde haberleşmenin önemli unsurlarıdır, bunlardan hiç olmazsa gerekli olanları kullanmayı öğrenmek önemli bir konu haline gelmiştir.
4 – Giyim - Şekil : Etkili bir iletişimin önemli faktörlerinden bir giyimdir. “Kıyafet önemli bir tavsiye mektubudur.” Sözünden hareketle gerek iş kıyafetlerinin gerekse günlük kıyafetin iyi ve uygun olması gerekir.
5 – Kültürel Özellikler : İyi bir dinleyici olmak, iyi bir gözlemci olmak, tartışmaları usulüne uygun yapabilmek, görgü kuralarına uymak, insanlara karşı sempatili olmak, ve empati kurabilmek iletişimin önemli ilkelerindendir.
3- İŞ VE İNSAN İLİŞKİLERİNİN ESASLARI
1-İŞYERİNDE İŞBİRLİĞİNİN ÖNEMİ
İş ve insan ilişkilerinin sağlıklı olabilmesi bir takım temel kuralların uygulanmasıyla mümkündür. İnsanlar, toplum içinde bir arada yaşamak zorunda olduklarına göre, bir takım ilkelerin olması, toplum ve işyerlerinde bu kuralların uygulanması da normal olmalıdır.
Bunun dışında sosyal hayatı düzenleyen kurallar vardır. Bu kurallar; görgü kuralları, din kuralları, ahlak kuralları ve hukuk kurallarıdır. İnsan ilişkilerinde çok önemli rol oynayan bu kurallardan hukuk kuralları hariç, diğerlerinin yaptırımı manevidir. Hukuk kurallarının yaptırımı maddidir.
Ülkeler sanayileştikçe, kişi başına milli gelir seviyesi artmakta ve çalışanlara yansımaktadır. Çalışanların eğitim seviyesi arttıkça iş ilişkileri de değişikliğe uğramaktadır. Bir işyerinde çalışan insanlar, bireysel menfaatlerinin yanında işyerinin menfaatlerini de düşünmek zorundadırlar.
İyi ilişkiler kuramayanlar, kendilerinin ve kurumun işlerini başarıyla yürütemezler.
Yetki, bir işyerinde düzeni sağlar ve kişilerin kendi başlarına buyruk hareketlerde bulunmalarını önler.
Her çalışan, kendisine verilen işi, sosyal yapının koyduğu kurallar dahilinde yapacaktır. İşyeri, değişen şartlara göre çalışanları belli bir eğitimden geçirmeli ve çalışanları her zaman hazır tutmalıdır.
Çalışanları işe özendirmek, güzel işleri ödüllendirmek, yapılmayan veya yanlış yapılan iş içinde ceza verileceğini çalışanlar bilmelidir. Amir veya yönetici yeri geldiğinde bu kuralı uygulamalıdır.
Amirin yapacağı işler özetle:
-Çalışanların eğitimi, motivasyonu ve disipline sokma gibi emir ve yürütme faaliyetleri
-Yapılan ve yapılamayan işlerin takip ve kontrol etmek
-Mükafaat (ödül) ve ceza sistemini uygulamaktır.
Bütün bu ilişkilerde önemli olan husus, insanın nerede olursa olsun, ilişkileri düzenleyen, kurallara uyan, güleryüzlü, sevgiye, saygıya ve dürüst-doğru ilişkilere dayandığını bilmelidir.
2-KARAR VERME İLKELERİ
Bir işyerinin yönetimi kadar, karar verme de etki sahibi olan yöneticinin de fonksiyonları önemlidir.
Yönetim; eldeki imkanları en önemli biçimde kullanılmasını öğreten bilgi dalıdır. Günümüzde bütün kurum ve kuruluşlar yönetime önem vermekte ve çalışmalar yapmaktadırlar. İyi bir yönetim ve iyi bir yönetici, kuruluşunu dışarıya en iyi tanıtan kimsedir.
Demek ki, iyi bir yönetim ve iyi bir yönetici ilişkide bulunduğu kişileri tanımak, bu kişilerin oluşturduğu grupların sosyo-kültürel özelliklerini bilmek ve söz konusu özelliklerin değişme ihtimallerine göre yeni tedbirler geliştirmekten geçmektedir.
Bir işyerinde, birlikte çalışan insanlar arasında bir uyum olmalıdır. Yani, kim, neyi, ne zaman ve nasıl yapacağını bilmelidir. Ayrıca, birlikte çalışma yapan insanlar arasında her zaman fikir, duygu ve çıkar ayrılıkları olabilir. Yönetici, bunları zamanında görüp, problemleri büyümeden çözen kimsedir.
Yöneticilerin, emrinde bulunan, personelini, bedensel, zihinsel ve ruhsal yetenek ve özellikleri bakımından tanımak ve anlamak zorundadır. Yönetici, personelde birlik ve beraberlik, çalışma, girişim, fedakarlık ruhunun gelişmesini sağlamalıdır. Çalışan insanın, her zaman hata yapma ihtimali vardır. Bazen amirler de hatalı karar verebilirler. Ama bunu farkettikleri zaman, bu yanlıştan hemen vazgeçebilmelidir. Önemli olan, hatadan dönmektir. Amir, emrinde çalışan insanları zaman zaman kontrol etmelidir. İşyerinde lüzumsuz şakalar işbirliğini olumsuz etkileyecektir.
İyi bir yönetici başkalarının yükselmesine yardımcı olur. İyi eleman yetiştirmeye çalışır. Personelini iyi tanıyarak yeteneklerine göre çalıştırır.
Yönetici, yönetimde sevk ve idare unsurları olarak sıralanan planlama, örgütleme, kumanda, koordinasyon ve denetleme görevlerini en iyi şekilde yapabilmelidir.
Çalışan personelin dikkat edeceği hususlar şunlardır;
--Amirlerini ve işvereni iyi tanımaya çalışmalı,
--İşiyle ilgili eksiğini tamamlamaya çalışmalı,
--Hata yaptığı zaman, amirlerine haber vermeli,
--Kendisine verilen işleri zamanında yapmalı,
--Sır saklamasını bilmelidir.
İşe yeni giren personelin de iyi yetişmesi için gerekli ortam ve imkanlar sağlanmalıdır.
İşyerinin zarara uğraması demek, çalışanların da zarar göreceği gözönüne alınarak, çalışanların işyerine katkısı sağlanmalıdır.
İŞBİRLİĞİNİ OLUMSUZ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
1 – Çok fazla etki edici ve baskıcı olmak,
2 – Tartışmacı olmak,
3 – Eleştirici olmak,
4 – Mesuliyeti başkalarına yüklemek,
5 – Saldırgan olmak,
6 – Sürekli şekilde şakalar yapmak,
7 – Alaycı olmak,
8 – Başkalarına önem vermemek,
9 – Dedikodu yapmak,
10 – Hoş olmayan görevleri aldatarak başkasına yüklemek,
11 – Cesaret kırmak.
Yukarıda yazılı hususlar çoğaltılabilir bunlar ve benzerleri amirlerin yani yöneticilerin iş görenlerine, iş arkadaşlarına, müşterilerine karşı dikkat etmeleri gereken konulardır.
İŞBİRLİĞİNİ OLUMLU ETKİLEYEN FAKTÖRLER
İşbirliğini sağlayabilen iyi bir yönetici :
1 – Zorlama yerine liderlik yapar,
2 – Çevresinin örnek alması için işbirliğini önce kendisi yapar,
3 – Çevresindekilerin ferdi saygınlığına önem verir.
4 – Çevresindeki insanların özel problemlerine ilgisiz kalmaz,
5 – İş ve hayat konularında kimsenin cesaretini kırmaz.
İşbirliği, işyerindeki insan gücünün daha etkin kullanılmasını, hammadde, sermaye, araç-gereç ve teçhizatın daha ekonomik kullanılmasıyla ilgili maddi ve manevi faydalar sağlayacaktır.
3-İŞ VE İNSAN İLİŞKİLERİNİN KURALLARI
İş ve insan ilişkileri, belli kurallara göre düzenlenmelidir. İşyerinde çalışma saatleri, ara dinlenme ve mesai saati bitimine kadar yapılacak çalışmalar ve işyeri kurallarına uyulmalıdır.
İş ve insan ilişkilerinin kuralları genel olarak şunlar sayılabilir:
--Herkese karşı eşit davranmak (tarafsız olmak),
--Olgun davranmak,
--Sabırlı ve hoşgörülü olmak,
--İşbirliği içinde çalışmak,
--Güleryüzlü olmak,
--Mert ve cesur olmak,
--Zeki olmak,
--Az ve öz konuşmak,
--Objektif olmak,
--Çalışanların haklarını korumak,
--İş bölümünde uzmanlaşmaya yardım etmek,
--Yeni ve eski personelin eğitilmesini sağlamak,
--İşine bağlı olmak,
--Hatasız ve kusursuz çalışmak,
--Çalışma arkadaşları ile iyi geçinmek,
--Azimli ve kararlı olmak,
--Sorumluluk almak,
--Ciddi, düzenli ve disiplinli olmak,
--Konuşmasını ve ikna etmesini bilmek
4-İŞYERİ DİSİPLİNİ
Bir işyerinde, işlerin yürütülebilmesi için, o işyerine ait kurallar ve işler vardır. Birey, çalıştığı işyerinin, çalışma şartlarına göre hareket eder. Disiplin, her işyeri ve kuruluşun amacına göre değişmektedir. Genel olarak disiplin; işyerinin standart ve hedeflerini yerine getirmek için izlenmesi gerekli kurallar ve kişisel kontrolü içermektedir. Bir işyerinin disiplininden amirler sorumludurlar.
İnsanın aile, okul, yetiştiği çevreden kazandığı olumsuz alışkanlık ve davranışlarından vazgeçip, yeni, olumlu alışkanlıkları kazanması son derece zor bir iştir. İş ve insan ilişkilerinde de önemli olan, çalışanların inanarak ve arzu ederek işyeri kurallarına göre hareket etmeleridir. Böylece, uyulması gereken kuralların neler olduğunu iyi bilen kimseler, ona uymakta güçlük çekmezler.
Disiplin kurallarının uygulanması, işyerindeki işlerin düzenli yürümesi için gerekli olduğundan, kişilerin bu kurallara uymaları beklenir.
Disiplin cezasının amaçları; yanlış hareketleri düzeltmek ve diğer çalışanlara örnek olmak suretiyle hata yapılmasını önlemektir. Cezalandırmaktan çok düzeltici ve eğitici olmaktır. İşyerinde, disiplin ve kuralların uygulanmasında dikkat edilecek husus, çalışan insanların özelliklerini dikkate alarak hareket etmektir.
Verimin düşmemesi için esnek ve yapıcı davranmalıyız. Birlikte çalışma şuuru geliştirilmelidir. Örnek çalışmaları ödüllendirilmelidir.
İşyeri disiplin kuralları şunlar olmalıdır.
--Çalışan insanlardan beklenen davranışlar açıklanmalıdır.
--İşyeri disiplin kurallarının uygulanabilir özellikte olmasına dikkat edilmelidir.
--Uygulanan disiplin kuralları herkes için geçerli ve uygun olmalıdır.
--Kuralların çalışanlara sağlayacağı fayda ve kazanç hususları açıklanmalıdır.
5-ADİL BİR CEZA VE ÖDÜLLENDİRME SİSTEMİNİN UYGULANMASI
Bir çırak veya kalfanın aldığı haftalık ücreti ödül veya takdir değil, onun hakkıdır. Ayrıca yapmış olduğu iyi işlerden dolayı takdir edilmeli veya ödüllendirilmelidir. Ödüllendirme veya takdir, mutlaka ilave para vermek demek değildir.
Bir “aferin” demek, “teşekkür etmek” bir ödüldür. Çalışanlara çay, kola, meyve ikram etmek bir ödüldür. Bayramlarda, tatillerde bazı hediyeler almak bir ödüldür.haftalıklarına biraz daha ilave yapmak bir ödüldür. Çalışanların özel dertleriyle ilgilenmek ve yardımcı olmak bir ödüldür. İşe başlamadan sıcacık çörekler aldırıp ustanın çalışanlarıyla birlikte yemesi bir ödüldür.
Ancak, ödülün de bir karşıtı vardır. Bu da; “ceza”dır. Olumsuz davranışlara karşı kayıtsız kalınmamalıdır.
Cezalar mutlaka suç ile orantılı olmalıdır. Ufak bir suç karşısında “kaş çatmak” bir cezadır. Azarlamak, bir cezadır, ücretinden kesmek bir cezadır. İlave bir temizlik ve bakım görevi vermek bir cezadır. Ailesine şikayet etmek bir cezadır. “Ceza, kesinlikle dayak ve küfür değildir”
Unutulmaması gereken temel ilkeler:
--Ceza suç ile eşit oranda olmalıdır.
--Ceza gizli, ödül ise herkesin gözü önünde olmalı ve sebebi söylenmelidir.
--Ceza ile ödül, ikisi de dengeli bir şekilde uygulanmalıdır.
--Kötü yöntemler uygulamak ceza değildir.
--Ceza küstürücü değil, suçtan caydırıcı olmalıdır.
--Ceza ve ödül sistemi işyerini gruplaşmalara ayırmamalıdır.
6-İŞ VE İNSAN İLİŞKİLERİNİN ESASLARI
1-Her personele, davranışı hakkında bilgi verilmeli, onlardan neler beklendiği açıklanmalı, işinde ne derece başarılı olduğu anlatılmalı.
2-Devamlı bir şekilde gerek özel, gerekse işi ile ilgili problemleri dinlemeli.
3-Gereken yerde ve zamanda takdir etmelidir. Ancak, o zaman bir değer taşır.
4-İş hususunda yapılacak değişiklikleri önceden haber vermeli.
5-Personelin itimat ve güvenini kazanmaya çalışmalı.
6-Personeli ilgilendirecek plan ve kararlarda, onların da iştiraki işbirliğini kuvvetlendirir.
7-Bütün personeli şahsen tanımalı, ismen hitap ekmeye çalışmalı.
8-Personelin iyi ve fena alışkanlıklarını, zayıf noktalarını öğrenmeli.
9-Personelin fikir ve düşüncelerine kıymet vermeli, iyi bir dinleyici olmalı, hiçbir kimsenin buluş yolunu kapamamalı.
10-Eğer kişi, yanlış bir davranışta bulunduysa, bunun sebebini arayıp bulmalı.
11-Mümkün olduğu kadar emir ve arzuları teklif ve tavsiye şeklinde bildirmeli.
12-bir hata yapmışsa, yapan onu kabul etmeli ve özür dilemeli
13-Her işin önemli olduğu hatırlatılmalı
14-Tenkid yapıcı olmalı. Yaptığı iyi şeyleri gösterdikten sonra tenkide başlamalı
15- Amir, her zaman, her bakımdan örnek olmalı.
16-Personele itimat etmeli, iyi taraflarını ele almalı ve bu noktalardan işlemeli
17-Hoşnut olmayan biri varsa, sebebi araştırılmalı.
18-Mümkün olduğu takdirde, her yerde, her zaman ve her türlü şikayetleri dinlemeli
4-PROBLEM ÇÖZME
1-PROBLEM ÇÖZMENİN ÖNEMİ VE AMACI
İşyerinde çalışan personelin, problemleri, istekleri ve çeşitli ihtiyaçları vardır. Bu isteklerin karşılanıp-karşılanmamasına bağlı olarak, işyerinin verimli ve etkin olması söz konusudur. İnsan ilişkilerinde; dayanışma, işe ve çevreye uyum konusu ön plandadır. Bu bakımdan insanlar arası ilişkiler ve kişisel isteklerde ortaya çıkan problemlerin çözümlenmesi gerekir.
İşyerindeki problemleri çözemeyen amirler, zaman içinde daha büyük problemlerle karşılaşacaklardır. Çalışan personel ile insan ilişkilerini iyi kuran amir, ortaya çıkan güçlükleri daha rahat atlatacaktır.
İnsanoğlu sosyal bir varlıktır. Yeme-içme, dinlenme-eğlenme gibi birtakım sosyal ve fizyolojik ihtiyaçları vardır. Bunları yapabilmesi için, ücret, sosyal güvenlik, izin, terfi, eğitim, iş ve çevre gibi maddi ve manevi birtakım ekonomik imkanlarının olması gereklidir.
Teknolojik gelişmeler arttıkça, insanların problemleri de artmaktadır.
“Karnı tok, yarından endişesi olmayan insan, mutlu insandır.” insan ilişkilerinden amaç, problemleri ortadan kaldırmak, ya da en aza indirmek, işyeri amaçlarını gerçekleştirmek, verimliliği artırmak için çalışmalar yapmaktır. İnsanların doğuştan farklı ve benzer yanları vardır.
Yöneticinin işyerinde verimi sağlayabilmesi için, çalışanların sadece iş ile ilgili yönleriyle ilgilenmesi yetmez. Özel hayatlarıyla birlikte, karakter, mizaç ve duygularını da bilmesi problemlerin çözümünde önemli rol oynamaktadır.yani, hem çalışan kişilerin davranışlarını ve hem de grupların davranışlarını bilmek durumundayız. Zaman zaman personelin moralini düzeltecek önlemleri almak zorundadır.
2- PROBLEMLERİN TARİFİ VE ÇÖZÜMÜ
Problem; insan fikir veya zihni yönden rahatsız eden durumlara denir. Yaşadığımız ve yaşayacağımız mutlu ve neşeli zamanlarımızın aralarına girmiş, insanları üzüntüye, sıkıntıya, endişeye götüren anlarımızdır.
Allah insanlara birtakım duygular vermiştir. Yaratılışı özelliğine uygun mevcut dünya nimetleriyle yetinmesini bilememiştir. Her zaman, her şeyin daha fazlasını istemiştir. Dolayısıyla, ayrı gruplar, kamplar, kabileler, devletler ortaya çıkmıştır. Bugün tüm sistemlerde insana değer verilmekte ama yine de dünyada birçok karışıklıklar vardır.
Gelişen dünyada, gelişen teknoloji ve sanayileşmeye paralel birçok problemler de ortaya çıkmıştır. Bu problemleri bireysel olarak düşüneceğiz, toplumsal olayların altından çıkamayız.(ülke problemi). Problem her yerde vardır. Önemli olan problemli anlarımızı çözümleyecek ortamların ve inancın olmasıdır.
Sevinçli olabiliyorsak, üzüntülü de olmamız doğaldır. Çünkü problemli anlarımız ve hayatımız bizim normal kabul edilen hayatımızın dışında olan ilave bir hayat parçası değildir. Akıllı ve mantıklı olan her insan bunu kabul edebilir.
Mutluluk ve zaman insan için önemli iki kavramdır. Problemler zamanımızın boşa harcanmasına mutluluğumuzun zedelenmesine neden olurlar. Oysa ki yaşanan zaman yarından gelir,düne akıp gider. Tekrar yaşanmaz, tasarruf edilemez. Mutluluk da zamanın içinde yaşanır. Yarın mutlu olacağım umuduyla yaşamak yaşanan an içindeki mutluluğu kaybetmiş olmak anlamındadır. Ve olan (geçmiş) olaylar için üzülmek, tartışmak, kişinin kendisini ve çevresini mutlu etmeye yaramaz, tersine bize lazım olan zaman ve mutluluğun bir kısmını daha alır götürür.
Bu nedenlerle amirin, yöneticinin diğer bir deyişle ustanın, iş yerinde zamanı çalacak ve ahengi bozacak bütün faktörleri önceden göz önünde bulundurması doğabilecek problemlere ait tedbirleri düşünmesi gerekir.
Bu şekilde davranmak elbette bütün problemleri yok etmez. Ancak bu çalışmalarla problemlerin sayısı ve ağırlığı azaltılmış olur.
3- PROBLEM BELİRTİLERİ
1- Dalgınlık,
2 – Unutkanlık,
3 – Aşırı sigara, içki,
4 – Sert hareketler ve davranışlar,
5 – Uykusuzluk,
6 – İşe geç kalmak,
7 – Devamsızlık,
8 – Personelin ilgili konularındaki eğitim yetersizliği,
9 – İş güvenliği kurallarına uymamak,
10 –Makine, takım araç-gereç ve malzeme yetersizliği.
Bugünkü hayatımızda en az problemlerin yaşandığı toplumlar ve ülkeler olarak, müslüman ülkeler gösterilmektedir. Çünkü, bu toplumlarda sosyal hayata çok önem verilmektedir. Sosyal hayatı düzenleyen kurallar olan, dini, görgü, ahlak ve hukuğa çok büyük bir saygı vardır. Büyük problemler daha çok gelişmiş ülkelerde ortaya çıkmaktadır. Çünkü bu toplumlarda aile ilişkileri, sorumluluk ve dini inançlar çok zayıftır. Örneğin; Amerika ve Japonya gibi ülkelerde, intihar, uyuşturucu, fuhuş, hırsızlık gibi olaylara çok sık rastlanılmaktadır.
İşsizlik, maddi sıkıntılar, eğitim, kültür eksikliği olan toplumlarda bu tür problemlerin olması için zemin hazırlamaktadır. Burada tüm kurum, kuruluşlara büyük görev düşmektedir.
Geçmişine, büyüğüne sahip çıkmayan toplumlar, gelecekte nesilden hiçbir yardımı beklemeye hakkı olmayacaktır. Ne ekersen onu biçersin.
Kişisel menfaatlerinin üstünde tutan zihniyetler, kocaman toplumların çökmesine sebep olanlardır.
4-İŞ VE İNSAN İLİŞKİLERİNİN ÇEŞİTLERİ
A-Olumlu (iyi) ilişkiler: Bir fayda, iyilik, güzellik, hoşluk, arkadaşlık, kardeşlik, samimiyet meydana getirir.
İyi ilişkiler sonucu insanlar işini çok severler, işinden zevk alırlar, para kazanırlar, doğruluk, dürüstlük öğrenirler, eğitim alarak kültürlü hale gelirler.
B-Olumsuz (kötü) ilişkiler: Kavgalar, ayrıcalıklar, savaşlar, öldürmeler, yaralamalar, küskünlükler, kin, nefret duyguları gibi olumsuzluklar günümüzde bile çeşitli şekilde devam etmektedir.
İşi sevmeme, sürekli iş değiştirme, işi başaramama, iflas etme, meslektaşları çekememe, onlarla gizliden bile olsa kavga etme gibi olumsuzluklardır.
Olumsuz iş ve insan ilişkilerinin sebebi çoktur. Bazıları; tembellik, işi ve insanları sevmeme, mesleğe ve insanlara saygı göstermeme, bencillik, çekememezlik, kıskançlık, doyumsuzluk, dini inanç zayıflığı, devlete karşı sorumsuzluk.
5-İŞ VE İNSAN İLİŞKİLERİNİN OLUMLU YÖNLERİ
nİnsanlar birbirleriyle ilişki içerisindedirler. Kavga da bir ilişki türüdür. Müşteriyi kovmak da bir ilişki türüdür. Bunlar olumsuz (kötü) ilişkilerdir. Bizim olmasını istediğimiz ilişkiler, olumlu (iyi-güzel-doğru) ilişkilerdir.
nDoğruyu, iyiyi, güzeli bilmek elbette önemlidir. Ancak bilfiil uygulamak, harekete geçirmek gerekir.
nİnsanlar, olumlu iş ve insan ilişkilerini geliştirdikleri ve uyguladıkları zaman maddi ve manevi olarak kazançları artar. Müşterileri artar, dostları artar. Toplum içinde saygınlıkları ve değerleri artar. Hayat seviyeleri yükselir, devlete daha çok vergi verirler, devlet ve ülke ekonomisi kalkınır.
6-İŞ VE İNSAN İLİŞKİLERİNİ İYİ KURAMAMANIN ZARARLARI
Meslek bilgisine çok iyi derecede hakim olan bir usta, iş ve insan ilişkileri konusunda başarılı bir insan olmayabilir. Çok temiz, titiz ve düzgün bir ustanın meslek bilgisi zayıf olabilir. Çok iyi iş ve insan ilişkileri kurduğunu zanneden bir usta, gerçekte kendini beğenmiş ve geveze bir insan olabilir.
Bütün bunlardan dolayı, iş ve insan ilişkileri her yönüyle göz önüne alınmalı ve değerlendirilmelidir. İş ve insan ilişkilerini esasa almayan, ilgilenmeyen, önemli görmeyen, gereğini yerine getirmeyen kişiler her bakımdan zarar göreceklerdir. Zararların en önemlisi de; Yalnızlıktan kurtulamazlar. (Yani toplum içinde yalnız yaşarlar.) Kazançları azalır.