TANZİMAT EDEBİYATI
Tanzimat Edebiyatı 1860’ta yayımlanmaya başlanan Tercüme-i Ahval ile başlar.
Gazete: İlk gazete 1831 yılında çıkarılmaya başlanan Takvim-i Vekayi’dir. 1840 yılında da Ceride-i Havadis çıkarılmaya başlandı. Bu gazeteler resmi gazetelerdir. İlk edebi ve özel gazete Şinasi ve Agah Efendi tarafından birlikte çıkarılan Tercüman-ı Ahval’dir. Daha sonra da Şinasi Tasvir-i Efkar gazetesini çıkarmaya başladı.
Roman ve Hikaye: Yusuf Kamil Paşa Telemak’ı tercüme ederek edebiyatımız romanla tanıştı. Yerli ilk roman Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat adlı eseridir.
İlk hikaye denemeleri Ahmet Mithat Efendinin Letaif-i Rivayet isimli eseridir. Batılı anlamda ilk hikaye Emin Nihat’ın Müsameret isimli eseridir.
Tiyatro: İlk tiyatro, Şinasi’nin Şair Evlenmesi adlı iki perdelik töre komedisi şeklinde yazılmış olan eseridir.
Şiir: Tanzimat Edebiyatında en önemli yenilik şiirde görülür. Biçim olarak Divan Edebiyatına bağlı kalınmış, fakat şiirin konusu alabildiğine genişlemiştir.
Tanzimat Edebiyatı şairleri yine gazel, kaside, terkib-i bent yazmışlardır. Fakat bu şiirlerde adalet, hak, hürriyet, kanun, medeniyet, eşitlik gibi konular işlenmiştir.
I. DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATI
Bu dönemin başlıca sanatçıları olarak Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Şemsettin Sami ve Ahmet Vefik Paşa sayılabilir.
Tanzimat Edebiyatının I. döneminin özellikleri şöyledir:
“Sanat toplum içindir” anlayışı yaygındır. Dilde sadeleşme fikri savunulmuştur ama uygulanamamıştır. Divan Edebiyatına şiddetle karşı çıkmışlar ve onu acımasızca eleştirmişlerdir. Şiirde söyleyiş değil fikir önem kazanmıştır. Şiirde dilin sadeleştiği söylenemez.
Fransız edebiyatı örnek alınmıştır. Romantizm’in tesiri görülür. Romanlar roman tekniği bakımından oldukça zayıftır. Yer yer olayların akışı kesilir ve okuyucuya bilgi verilir.
Tanzimat şairleri şiirin konusunu değiştirirler ancak eski nazım biçimleri (Gazel, kaside vb.) aynen devam etmişlerdir.
Batı edebiyatına ait edebi türler ilk defa bu dönemde kullanılmıştır. ( Roman, hikaye, makale)
İlk defa noktalama işaretleri de bu zamanda kullanılmıştır.
I. DÖNEM ŞAİRLERİ:
Şinasi: 1860 yılında Tercüman-ı Ahval’i 1862’de Tasvir-i Efkar’ı çıkarır. İlk makaleyi ve ilk tiyatro oyununu o yazar. Noktalama işaretlerini ilk defa o kullanmıştır.
Şinasi’nin şiir ve nesir türünde eserleri vardır. Şair Evlenmesi, Müntehabat-ı Eşar, Divan-ı Şinasi, Durub-ı Emsali Osmaniye, Tercüme-i Manzume
Durub-ı Emsali Osmaniye ilk atasözleri kitabıdır.
Ziya Paşa: O eserlerinde tamamıyla eskiye bağlıdır. Şiirlerini Divan Edebiyatı üslubuna göre yazmıştır.
Ziya Paşa edebi yönü itibariyle tamamıyla eskiye bağlıdır. Edebiyatımızın en önemli terk-i bent ve terc-i bent yazarlarındandır. Divan şairleri antolojisi olan Harabat’ı yazmıştır.
Şiirleri; Külliyat-ı Ziya Paşa, Eş’ar-ı Ziya adlarıyla yayımlamıştır. Terk-i Bent ve Terc-i Bent isimli şiirleri meşhurdur. Zafername hiciv türünde bir kasidedir. Nesir türünde rüya isimli bir eseri vardır. Derfter-i Amal adlı eserinde hatıra yazıları vardır. “Şiir ve İnşa” isimli makalesinde yazarın şiir hakkındaki görüşleri yer almaktadır.
Namık Kemal: Vatan şairi olarak tanınır. Edebiyatımızda “hürriyet” kavramını ilk kullanan yazardır. Şiirlerinde “hürriyet, vatan, kanun, hak, adalet” konularını işlemiştir. Hürriyet Kasidesi, Vatan Şarkısı, Vatan Mersiyesi bu konularda yazılmış şiirleridir.
Namık Kemal “ibret” gazetesini çıkarmıştır.
Namık Kemal’in “İntibah” isimli romanı ilk edebi roman, “Cezmi” isimli romanı da ilk tarihi roman olarak kabul edilir.
Namık Kemal’in altı tiyatro eseri vardır. Bunlar Vatan Yahut Silistre, Kara Bela, Akif Bey, Zavallı Çocuk, Celaleddin Harzemşah, Gülnihal’dir. Namık Kemal tiyatroyu eğlenceli bir eğitim aracı olarak düşünür. Yani tiyatro eserlerinin amacı halkı eğlendirmek, ancak eğlendirirken de onları eğitmektir.
Namık Kemal’in nesir türünde eserleri de vardır. Ziya Paşa’nın “Harabat” isimli Divan Edebiyatı şairleri antolojisine çok kızmış ve bu eseri tenkit eden “Tahrib-i Harabat” ve “Takip” eserlerini yazmıştır. Bu eserler edebi tenkit kabul edilir.
Tarih alanında ve İslam dini ile ilgili eserleri olarak Osmanlı Tarihi, Kanije Muhasarası, İslam Tarihi, Renan Müdefaanamesi sayılabilir.
Ahmet Mithat Efendi: Asıl gayesi halkı bilinçlendirmek ve eğitmektir. Eserlerinde bilgilendirmek esastır. Her fırsatta halka bir şeyler anlatmaya çalışır. Bazen romanın akışını keser uzun uzun açıklamalar yapar, bilgi verir.
Hemen her sahada roman yazmıştır. Hasan Mellah, Felatun Bey’le Rakım Efendi, Paris’te Bir Türk, Yeniçeriler, Hüseyin Fellah romanlarından birkaçıdır.
Bedir, Tercüman-ı Hakikat A. Mithat’ın çıkardığı gazetelerdir.
Ahmet Mithat hikayelerini Letaif-i Rivayet adıyla bir araya toplamıştır.
A. Vefik Paşa
Tiyatro alanındaki uyarlamaları ve çevirileri ile tanınır. A. Vefik paşa, Moliere’in hemen hemen bütün eserlerini tercüme etmiştir.Tarih ve dil sahasında da eserleri vardır. Şecere-i Türk adlı eseri Çağatay Türkçesinden Osmanlı Türkçesine aktarmıştır. Lehçe-i Osmani adlı sözlüğü yayımlanmıştır. Fezlek-i Tarih-i Osmani tarihle ilgili eserlerindendir.
II. DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATI
Bu grup “sanat için sanat” anlayışına bağlıdır. Devlet otoritesi oldukça ağırdır.
Bu dönem sanatçıları siyasetle ve toplum meseleleriyle ilgilenmemişler, yalnız sanatla meşgul olmuşlardır.
Bu dönemdeki romanlarda realizmin tesiri görülür. Bu dönemde şiirde ise romantizmin tesiri vardır. Bu dönemin sanatçıları Recaizade Mahmut Ekrem, Sami Paşazade Sezai, Abdülhak Hamit, Nabizade Nazım’dır. Muallim Naci yeniliğin karşısında olan sanatçıdır.
Recaizade M. Ekrem
Şiirde hüznü, elemi işlemiştir. Oğlu Nijad’ın ölümü; içli, üzüntülü şiirler yazmasında etkili olmuştur.
Muhsin Bey ve Şemsa isimli basit hikayelerinden sonra yazdığı Araba Sevdası onun roman alanındaki başarılı bir eseridir, realizmin tesiriyle yazılmıştır.
Tiyatro türünde de eserleri vardır. Çok Bilen Çok Yanılır komedi türünde bir oyunudur. Afife Anjelik, Vuslat ve Atala isimli eserin tiyatro olarak tercümesi bu alandaki eserleridir.
Talim-i Edebiyat edebi bilgilerle ilgili bir eseridir. Bu eser ilk edebiyat ders kitabıdır. Zemzeme isimli eserine karşılık Muallim Naci de Demdeme’leri yazmıştır. Zemzeme üç kitaptan oluşur. Zemzeme’nin ön sözünde edebiyat ve eleştiri ile ilgili düşünceleri yer alır.
Şiir kitapları: Nağme-i Seher, Yadigar-ı Şebab, Zemzeme, Pejmurde adlı eserlerdir.
Takdir-i Elhan eleştiri türündedir.
Sami Paşazade Sezai
Hikayelerini Küçük Şeyler adıyla bir kitap olarak toplamıştır. S. Paşazade’nin en önemli eseri Sergüzeşt adlı romanıdır. Esir ticaretinin sosyal hayattaki izlerini yansıtır. Eser realizme doğru atılmış bir adım olarak kabul edilir.
Abdülhak Hamit
Tanzimat şiirindeki Batılılaşma hareketinin asıl büyük ihtilalcisi Abdülhak Hamit’tir. Kurallara uymaz. Batı şiirinde gördüğü her yeniliği Türk şiirinde uygular. Divan şiirini bitiren sanatçı Hamit olmuştur.
Sanatında romantik özellikler vardır. Şiirde vezin, kafiye ve dile pek önem vermemiş bunları ikinci plana itmiştir. Şiirlerinde zengin bir lirizm vardır. Şiirde taşkınlık ve yücelik söyleyişteki tezat onun özellikleridir. Üstün mısralarının yanında yer yer çok kötü mısraları da vardır. Tezat, adeta Hamit’i tanıtıcı bir semboldür.
Hamit’in en önemli şiirleri Sahra, Belde, Makber, Ölü, Bunlar O’dur, Hacle, Baladan Bir Ses, Garam vb…
İlk tiyatro eseri Macera-yı Aşk’tır. Tarık, Finten, Eşber önemli piyesleridir.
Nabizade Nazım
Realist ve natüralist eğilimin temsilcilerinden biridir.
Karabibik ve Zehra adlı eserleri ile tanınır. Karabibik edebiyatımızda köy romanı olarak da tanınmış uzun bir hikayedir. Yazar köy hayatını tam bir realizmle anlatır.
Yazar esas başarısını Zehra isimli romanında gösterir.
Muallim Naci
Eski şiirin temsilcisi olarak ün kazanmasına rağmen Batılı şiir tarzında da başarılı örnekler vermiştir. Eski edebiyat ile yeni edebiyat arasındaki mücadelede eski edebiyatın lideri durumundadır. Naci’nin genç yaşta ölümü, eski edebiyatın ölümünü hızlandırırken yeni edebiyat taraftarlarını rahata kavuşturmuştur. Ateş-pare, Şerare, Füruzan, Sünbüle şiir kitaplarıdır.
Recaizade’nin Zemzemelerine Muallim Naci Demdemelerle cevap vermiştir. Ayrıca edebi bilgilerle ilgili Islahat-ı Edebiye adlı bir eseri vardır.
SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI
Ahmet İhsan’ın çıkardığı Servet-i Fünun dergisi etrafında 1896’da Recaizade’nin önderliğinde toplanan sanatçılar Servet-i Fünun Edebiyatını oluştururlar. Bu sanatçılar şunlardır: Ali Ekrem, Cenap Şahabettin, Ahmet Hikmet, Celal Sahir, Hüseyin Suat, Mehmet Rauf, Tevfik Fikret, Hüseyin Cahit. Daha sonra da Halit Ziya bu gruba dahil olmuştur.
Türk edebiyatı bu dönemle birlikte düşünce tarzı, işlenilen konular ve teknik yönüyle Avrupai bir kişilik kazanmıştır. Servet-i Fünuncular kendilerine Fransız edebiyatını örnek almışlardır ve Fransız şiirlerinden etkilenmişlerdir.
Eserlerinde toplum meselelerine hemen hemen hiç yer vermediler. Bu dönem sanatçıları ferdi konuları işlediler. Eserlerindeki konular; aşk, üzüntü, karamsarlık, hayal kırıklığı, tabiat güzellikleri, şahsi hayaller, melankolidir.
Toplumdan kopukturlar. Adeta bir yüksek zümre, aydın edebiyatı oluşturmuşlardır. Halkın nasıl yaşadığından, hiç mi hiç, haberleri yoktu. Hikaye ve romanlarda olaylar İstanbul’da geçer, kahramanlar da aynı tabakadandır.
Sanat anlayışları, “Sanat, sanat içindir.” şeklindedir. Fransız realistleri örnek almışlardır. Bu dönemde romanda realizmin; şiirde ise parnasizm ve sembolizm’in etkisi görülür.
Dil oldukça ağdalı, süslü ve ağırdır. Servet-i Fünun şairleri kimsenin kullanmadığı Arapça ve Farsça kelimeleri sözlüklerden bulup kullanmışlardır.
Nazmı, nesre yaklaştırmışlardır. Beyit bütünlüğünün yerini konu bütünlüğü almıştır. Kafiyenin kulak için olduğunu savunmuşlardır.
Bu dönemde hikaye ve romanda batılı anlamda başarılı örnekler verilmiştir. Başlıca yazarlar: Halit Ziya, Mehmet Rauf ve Hüseyin Cahit’tir.
Bu dönemde gazetenin yerini dergiler almıştır; Servet-i Fünun, Malumat, Mektep, Mütalaa, Hazine-, Fünun, Resimli Gazete başlıca dergilerdir.
Servet-i Fünun Edebiyatında tiyatro alanında bir ilerleme kaydedilmemiş aksine gerileme olmuştur.
Dönemin temsilcileri
Tevfik Fikret:
Servet-i Fünun Edebiyatının –özellikle şiir alanında- öncülüğünü yapmıştır. İlk dönemlerdeki şiirlerinde, bütün Servet-i Fünun sanatçılarında olduğu gibi ferdi konular (aşk, acıma, hayal kırıklığı) işler. Servet-i Fünun dışında yazdığı şiirlerinde toplumsal konulara yönelmiştir. Sanat anlayışı zaman içinde ferdiyetçilikten toplumsallığa doğru kaymıştır. “Toplum için sanat” anlayışıyla yazdığı şiirlerindeki ana tema “hürriyet” ve “medeniyet”tir.
Dili ilk dönemde oldukça ağıdır. Şiiri düzyazıya yaklaştırmıştır.
Memleketin Batı edebiyatı seviyesine gelmesini ister. Sis, Haluk’un Vedaı, Tarih-i Kadim, Haluk’un Amentüsü toplumsal şiirleridir.
Çocukla için yazdığı şiirleri hece vezniyle yazmış ve “Şermin” adlı bir kitapta toplamıştır.
Eserleri: Rübab-ı Şikeste, Haluk’un Defteri, Rübabın Cevabı, Tarih-İ Kaim, Doksanbeşe Doğru
Cenap Şahabettin
Fransız sembolistleri yakından takip etmiştir. Bir ahenk sağlamaya gayret eder. Cenap daha çok sembolistlerden etkilenmiştir. Şiirde müzik düzenini sağlamak için aynı şiirde birden fazla vezni kullanmasıdır.
Cenap Şahabettin yalnız şiirleriyle değil düzyazılarıyla da tanınır. Hac Yolunda ve Avrupa Mektupları gezi türündeki eserleridir. Nesir türünde eser veren diğer eserleri Evrak-ı Eyyam, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh ve Tiryaki Sözler’dir.
Cenap’ın iki tane de tiyatro eseri vardır. Yalan adlı eseri dram türünde, Körebe ise bir komedidir.
Halit Ziya Uşaklıgil
Servet-i Fünun döneminde roman ve hikaye türünün en önemli ismidir. Eserlerinde ruh tahlillerine önem verir.
En önemli romanları: Mai ve Siyah ile Aşk-ı Memnu’dur. Diğer romanları Kırık Hayatlar, Bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekası, Sefile vb.’dir.
Hikayeleri: İzmir Hikayeleri, Hikaye-i Sevda, Kadın Pençesi, Onu Beklerken, Aşka Dair
Saray ve Ötesi, Kırk Yıl, Bir Acı Hikaye hatıra türündeki eserleridir.
Mehmet Rauf
Roman, hikaye, ve tiyatro türünde eserler vermiştir. Romanlarında psikolojik tahlillere büyük önem verir. Ruh tahlillerinde son derece başarılıdır.
En önemli eseri Eylül’dür. Eylül edebiyatımızda ilk psikolojik roman olarak bilinir.
Mehmet Rauf’un başlıca romanları: Eylül, Ferda-yı Garam, Genç Kız Kalbi, Define, Son Yıldız, Kan Damalası’dır.
Mensur şiirlerini topladığı Siyah İnciler adlı bir eseri vardır.
TOPLULUK DIŞINDAKİ SANATÇILAR
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Ahmet Mithat tarzını geliştiren sanatçıdır. Edebiyatımızda natüralizmin önemli bir temsilcisidir.
Onun romanlarında aptal, şöhret düşkünü, aşırı ihtiraslı, batıl inançları olan tipler vardır. “Şık” ve “Mürebbiye” adlı romanlarında Batı hayranlığını konu edinir.
Romanları roman tekniği bakımından kusurludur. Romanda sık sık olayla ilgisi olmayan gereksiz bilgiler yer alır. Bazen de kendisi olaylara karışır, müdahale eder. Roman ve hikaye alanlarında eserleri vardır: Şık, İffet, Tesadüf, Şıpsevdi, Mürebbiye, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Gulyabani, Cadı, Kesik Baş, Kadınlar Vaizi eserlerinden bazılardır.
Mehmet Akif Ersoy
Kaynağını İslam dininden alan dini, imani şiirleri, manzum hikayeleri ve “İstiklal Marşı” ile tanınır.
Şiirlerinde aruz veznini kullanan Akif, aruzu Türkçe’ye büyük başarıyla uygulamış ve bu vezni Türk aruzu haline getirmiştir.
Akif manzum hikaye geleneğinin geliştirmiştir. Bu hikaye şeklinde şiirler toplumun sosyal yaralarını ortaya koyar. Hasta, Küfe, Meyhane, Seyfi Baba, Hasır, Mahalle Kahvesi bu türün örnekleridir.
Şiirlerini safahat adlı eserde toplamıştır. Safahat yedi ciltten oluşur. Bunlar: Safahat, Hakkın Sesleri, Süleymaniye Kürsüsünden, Fatih Kürsüsünden, Hatırlar, Gölgeler ve Asım’dır
Ahmet Rasim
Ahmet Mithat geleneğini sürdüren bir sanatçıdır.
İlk Sevgi, Güzel Eleni, Endişe-i Hayat roman ve hikayelerindendir.
Gülüp Ağladıklarım, Muharrir Bu Ya, Şair-Muharrir-Edip, Şehir Mektupları; inceleme, makale, fıkra, hatıra türündeki eserlerindendir.
FECR-İ ATİ EDEBİYATI
Servet-i Fünun dergisinin 1901’de kapatılmasından sonra Servet-i Fünun topluluğu dağıldı. 1909 yılında bazı genç sanatçılar yeni bir edebi topluluk oluşturmak için bir araya geldiler. Bu sanatçıların başlıcaları: Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Refik Halit Karay, Mehmet Fuat Köprülü, Ali Canip Yöntem, Celal Sahir’dir.
Kendilerine Fecr-i Ati adını veren bu sanatçılar Servet-i Fünun dergisinde sanat anlayışlarını ortaya koyan bir bildiri yayımladılar.
Sanat anlayışları: “Sanat, şahsi ve muhteremdir.” Fransız sembolistlerden etkilenmişlerdir.
Herhangi bir yenilik getirmediklerinden eleştirilmişlerdir. Kısacası, Servet-i Fünun’un devamı olmaktan öteye geçememişlerdir. Sanat anlayışlarında birlik ve bütünlük olmadığı için 1912 yılında dağılmışlardır.
Ahmet Haşim
Fecr-i Atinin en önemli ismidir. Şiir hakkında görüşlerini Piyale isimli eserinin önsözünde açıklamıştır.
Haşim’e göre şiirin dili “musiki ile söz arasında ve sözden ziyade musikiye yakın”dır.
Şiirlerindeki tabiatla ilgili kavramlar “akşam, gurup, şafak, gece, mehtap, yıldızlar, göller, ormanlar”dır. Şairi ömrü boyunca bu içe çekiliş, şiirlerinde gerçeklerden kaçış olarak görülür. Yaşanılan hayattan uzaklaşıp hayali bir aleme sığınma isteği birçok şiirinde yer alır.
Haşim, sanat için sanat, anlayışına sahiptir. Edebiyatımızda sembolizmin en önemli temsilcisidir. Şiirlerinde hayalle birlikte musikiye de büyük önem vermiştir. Haşim’in en çok kullandığı nazım şekli serbest müstezat’tır.
Şiir türünde eserleri Göl Saatleri ve Piyale’dir. Nesirleri Gurubahane-i Laklakan, Bize Göre ve Frankfurt Seyahatnamesi isimli eserlerinde toplamıştır.
Refik Halit Karay
Fecr-i Ati edebiyatından sonra Milli Edebiyat hareketinin de içinde yer almıştır.
Sade ve güzel bir dille yazdığı Memleket Hikayeleri edebiyatımızda ilk başarılı Anadolu hikayeleridir.
Özellikle Hatay’daki sürgün yıllarında yazdığı Gurbet Hikayeleri bir başka önemli eseridir.
Refik Halit’in dikkat çekici özelliği gözlem yeteneğindeki üstünlüktür.
Romanları: İstanbul’un İç Yüzü, Çete, Sürgün, Nilgün, Kadınlar Tekkesi, Anahtar…
Hikayeleri: Memleket Hikayeleri, Gurbet Hikayeleri
Kirpinin Dedikleri, Deli, Sakın Aldanma Kanma, Tanıdıklarım isimli eserlerinde hiciv ve mizah yazıları vardır.