Ernest Hemingway
Eskidenberi yazarların yardımcı bir meslekleri olması gerektiği söylenir durur. Öyle bir yardımcı meslek ki yazara ekmek parasını temin etsin ve boş zamanlarını edebi faaliyete hasredebilmesine imkan versin. Bu, eskiden, ne kadar meşhur ve sevilir olurlarsa olsunlar, yazarların yine de sırf yazıları ile hayatlarını kazanamadıkları devir için varitti. Bugün de okuyucu kütlesi nisbeten az olan memleketler yazarları için aynen varittir. Bu gibi memleketlerde yazarlar ekmeklerini bürolarda, hükümet kapısında veya gazetecilikte kazanmak zorundadırlar.
Almanya’da oğullarının şair oluşu ile iftihar eden pek çok analara rastlanır. Fransa’da zengin bir aile, yüksek drahomalı kızını seve seve genç ve kabiliyetli bir romancıya verebilir.
Yazar denen mahluk memur misullü yalnız masa başında çalışan bir insan değildir. Onun muhayyilesi, bütün gün gezerken, yürürken, düşünürken, tecrübeler toplarken durmadan çalışır durur. Görüp yaşadığı, hissettiği herşey eserinin malzemesini teşkil edecektir. İşte bu sebepten ötürü bütün dikkatini kendi faaliyet sahası üzerine toplaması gerekir. Bu bakımdan yardımcı mesleğin mecburiyet ve mükellefiyetleri ister istemez edebi faaliyetinin zararına olacak ve yazar üstelik bu yardımcı mesleğinde de çok zaman iyi bir randıman veremiyecektir.
Kalıyor gazetecilik mesleği... Aslında gazeteciliğin bir yazar için en yakın ve uygun yardımcı meslek olduğu hakkında batıl bir kanaat vardır. Halbuki hakikat bunun tam tersidir. Aslında bir sanatkar için gazetecilikten tehlikeli meslek yok gibidir. Gazete, mensuplarından herşeyden evvel tamamen halkın zevkine uygun, gayri şahsi bir görüş ister. Gazete için yazan kimse zamanla hadiseleri kendi şahsiyetinin gözlüğünden görme hassasını kaybeder. Herşeyi umumi ve basit bir gözle görüpgösterme itiyadını alır. İçine zekasının esprit kıvılcımlarından katsa bile yazdıkları nihayet bir günlük ömrü olan harcı alem bir fıkra veya makale olmaktan ileri gidemez. Hasılı gazete kendi için çalışanların şahsiyetini, orjinalitesini öldürür, onları standart hale getirir.
Gazetelere kitap tenkitleri yazmak da bundan daha az tehlikeli değildir. İnsan kendine yarayacak micazına, ilhamına yarayacak kitapları okumak yerine, gazeteye her hafta yollanan başka kitapları okumak onlar üzerinde düşünmek zorunda kalır. Bu ise hassa bir sanatkar mizacı yavaş yavaş köreltir, kendi muhayyilesinin, kendi yolunda rahat rahat işlemesi imkanlarını öldürür.
Yazarlık bence bir insanın bütün vaktini dolduran, doldurması gereken bir meslektir. Bu bakımdan sanat bir yazarın başlıca ve bilhassa biricik gayesi olmak gerektirir.
Şu halde bir yazar için en büyük talih yazdığının getireceği paraya muhtaç olmıyacak kadar bir servet sahibi olmasıdır.
Dünyada en önemli şey yaşamak, ortaya bir şey koymaktır. Görmek, işitmek, öğrenmek, anlamak. Ancak bildiğiniz şeyleri yazın. Yoksa vazgeçin. Yazmak için de fazla beklemeyin. Yazabilecek olan oturur ve yazar. Büyük takıma giremeyen bir futbolcunun ileri sürdüğü mazeretlere kulak asma. Top herkes için aynı toptur. Oynayan oynar bu oyunu, oynamayan oynamaz. Ulusal yazar, macera yazarı, yok şu yazarı, bu yazarı diye bir şey yoktur. Eğer ciğeri on para ediyorsa yazar düpedüz yazardır. Mazeretler, şikayetler, filan başladı mı çekiver kuyruğunu!... Yazarlık işini o kadar ciddiye alırım ki, hayatta diğer herhangi bir şey bana pek o kadar ciddi görünmez.